Çileli dualar (1)
Dua istemek demektir. Bu isteme,
sıradan bir isteme değil, yalvarmak ve yakarmak biçiminde içten boyun eğerek
bir dilenci edasıyla istemektir. Yüce Allah’ımız, Kerim Kitab’ının, 7/Araf
suresi 205.
ayetinde: “İçinden yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle
sabah akşam (gündüz gece) Rabb’ini an ve habersizmiş gibi davrananlardan olma!”
buyurarak dua etmenin biçimini biz kullara açıklıyor.
6/En’am suresi 63. ayetinde ise: “De ki:
“Şüphesiz ki bizi bundan kurtarırsa şükredenlerden olacağız!” diye boyun eğerek
ve gizlice yalvararak ona dua ederken.....” , 7/Araf suresi 180.
ayette ise: “En güzel isimler yalnızca Allah’a aittir. O’na o (isim)
lerle dua edin!” buyurmaktadır. 13/Ra’dsuresi 14.ayetinde duanın Allah dışında başka hiçbir varlığa yapılmaması gerektiği
vurgulanıyor: ”Gerçek dua yalnızca O’na (Allah’a)dır. O’nun peşi sıra dua
ettikleri varlıklar onlara asla cevap veremezler. (Onların durumu, kendisi) ona
ulaşamamışken ağzına ulaşsın diye iki avucunu suya uzatan kimse gibidir.......”
, Hurafelerin (İslam’dan olmayan/ters düşen/İslam dışı olan ritüeller)
toplumu kasıp kavurduğu günümüzde üzülerek belirtiyorum ki bu konuya gerekli
özen gösterilmiyor. Ahkaf Suresi, 5.ayetinde: “Allah’ın peşi sıra kıyamet
gününe kadar kendisine cevap veremeyecek kişilere yalvarandan daha sapkın kim
olabilir ki! (Oysa) onlar, bunların (müşriklerin) yalvarmalarından
habersizdir.” Yüce Allah, bu ayette, Allah’ın peşi sıra kıyamet gününe
kadar kendisine cevap veremeyecek kişilere yalvarandan daha sapık hiç kimsenin
olamayacağını, oysa kendilerine yalvarılanların bunların yalvarmalarından
habersiz olduklarını buyurmaktadır.” Gerekçesini de ölüp giden bu
insanların kendilerine yalvarıp duranları duymamaları, onlardan haberdar
olmamaları şeklinde zikretmektedir. Ayette kendilerine yalvarılanlar bağlamında
kullanılan مَنْ men edatı bu varlıkların akıllı ve şuurlu varlıklar olarak ya
melekler ya da insanlar olduğunu göstermektedir. Ayette sözü edilenlerin cansız
putlar olduğu yaklaşımı ise gerçeği yansıtmamaktadır. Burada sözü edilenler ölmüş
kişilerdir veya onların sembollüğünde yapılan putlardır ve hiçbir şekilde
kendilerini duymaları da mümkün değildir. Nitekim Fâtır 35/22’de “kabirlerde
bulunanlara hiçbir şekilde herhangi bir şeyin duyurulamayacağı” beyanında
verilmek istenen mesajı da bu noktada hatırlamak gerekmektedir.
Bu âyet günümüzde pek çok insanın mezarlardan yardım
isteklerini veya eskiden yaşayıp ölmüş kişilerinden yardım talebinde
bulunmalarının ne kadar korkunç bir hata olduğunu, bu gibi kişilerin bu âyette
“en sapkınlar” diye tanıtılanlara ne kadar benzediği bu şeklide beyan etmiş
olmaktadır.
Âyette kullanılan مَنْ men edatı gereği kendilerine
yalvarılanların akıllı varlıklar anlamında insanlar olduğunda şüphe yoktur. Bu
ifadeyi “cansız varlıklar” veya “putlar” şeklinde anlayıp veya tercüme edip
günümüz Müslümanlarının yaptığı türden bir yardım talebini meşrulaştırmaya
çalışmak hiçbir şekilde doğru bir okuma ve yorumlama biçimi değildir. (Mehmet Okuyan Tefsiri)
İnsanımız, arı, temiz bir yönelişle halk
arasında ziyaret denilen türbelere gidiyor ve ellerini açıp türbedeki zata
hitaben hatta adını vererek istekte bulunuyor. Bu yapılan davranış dua olmadığı
gibi bu mümin kardeşimizi zor durumda bırakıyor ve bırakın duanın kabul
olmasını -haşa- söz konusu zatı da Allah’a ortak koşmuş oluyor! Dua ihtiyaç
duyduğumuzda başvuracağımız yegane silahtır.
Şimdi insanlığın önderlerinin çileli
hayatlarından örnek dualar dinleyelim şairin mısralarından:
1.Hz. Adem:
Eşimle şöyle yalvarıp ellerimizi
açmıştık:
“Rabbimiz! Biz kendimize haksızlık
ettik!
Bağışlamaz, merhamet etmezsen bize,
Kaybedenlerden olacağız elbette!”
Bu cümle; "Âdem, Rabbinden
birtakım (öğretici) sözler almıştı!" mealindeki Bakara 37. ayetin
açılımıdır. Burada Hz. Adem ve eşi kendi özgür iradeleriyle yaptıkları yanlışı “kaderimiz
böyle yazılmış” diyerek Yüce Allah’a fatura etmedikleri gibi, “bizi
şeytan saptırdı” ya da halk arasında meşhur söylemle “şeytana
uyduk” diyerek şeytana da fatura etmemişlerdir. Akıllı ve iradeli bir
varlık olmaları nedeniyle hatalarının farkına vararak, pişman olarak, bir daha
yapmamaya kararlı bir şekilde Yüce Allah’tan af dilemişlerdi.
1. Hz. (a.s.) İbrahim’in yakarışı:
“Rabbimiz, soyumdan gelecekleri ve bizi, (14/40)
Namaz kılanlardan eyle, kabul et
duamızı!”
“Rabbimiz, hesabın gerçekleşeceği
günde,
Bizi, ana babamızı, bağışla müminleri
de!” (14/41)
“Yükseltince temellerini evin ellerimizi
açtık: (Bakara:127)
“Kabul et bizden Ka’be’yi, Rabb’imiz!” dedik!
Değerlendirensin yapılan iyiliği en iyi; (Bakara:128)
Çıkarmazsın boşa, en küçük bir iyiliği!
Yap bu vadiyi Rabb’im, güvenli bir yer, (Saffat: 14/37,40)
İnananlarına bol yiyecek ve meyve ver!
Bizi ve neslimizi sana boyun eğenler eyle, (Bakara:128)
Kavuştur makamımızı Rabb’imiz, güvene!
“Rabb’imiz, Mekke’yi yap esen ve güvenli,
Uzak tut putçuluktan çocuklarımızla bizi!”
“Rabb’imiz; içtenliği ve dini özgüle bize,
Sapmadan yolundan olalım doğru yönde!”
Allah’ın yılmaz elçilerinin çileli yollarında
karşılaştıkları sıkıntılı durumlarda yöneldikleri yalvarışlarına örnekler
vermeye devam edeceğiz inşallah! Kalın sağlıcakla!