10 Haziran 2017

Cinayet rengi

Yeni Söz'de okuduğum bir haber sebebiyle beynimden vurulmuşa döndüm. Adalet bakanlığı eski müsteşarı ve başbakanlık yüksek müşaviri Birol Erdem ile eşi Gülümser Erdem FETÖ'ye üye olmak suçlamasıyla gözaltına alınmışlardı. Birol Erdem! Yani Ahmet Kahraman'ın emekli olması akabinde onun yerine adalet bakanlığı müsteşarlığı makamına oturtulan adam ancak altı sene sonra gözaltına alınmış! Hâlbuki bu meseleyi Ak Parti'nin hem hatırlı hem de gerçekten hürmete lâyık isimlerinden olan bir milletvekili, Bezm-i Âlem koridorlarında bana tüm detaylarıyla anlattığında takvimler daha 2014'dü.

Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman, Pensilvanya'nın özel ricası ve selâmıyla geldiklerini söyleyen mümessil ziyaretçilerin masasına bıraktıkları yüz elli kişilik hâkim listesi için işlem yapmayı reddetmişti. Listede hem isimler hem de atanma yerleri tek tek belirlenmiştir. Ahmet Kahraman böyle bir işlemin gerçekleştirilmesinin mümkün olamayacağı gibi usul ve üslubu da çok cüretkâr ve hadsiz bulduğunu söyler. Ziyaretçilerin beyanı ise “büyüklerinden gelen selâm ve ricânın reddedilmesinin çok ağır bir bedeli olacağı” şeklindedir. Bir hafta sonra gazeteler internette adalet bakanlığı müsteşarına ait pornografik görüntülerin dolaştığı haberlerini geçer. Kamuoyu henüz FETÖ kültünün ahlaksızlık ve haysiyetsizlikteki dipsizliğine, montaj ses ve görüntülerle de oluşturulabilen seks kasetlerine  bu denli vâkıf ve aşina değildir. Ahmet Kahraman darbenin nereden geldiğini bilmektedir ama böylesine çirkef ve iğrenç yöntemlerle mücadele etmeye gücünün yetmeyeceğini söyleyerek hemen emekliliğini ister. Ancak maruz kaldığı organize şirretliği ve teknolojik iftirayı bir türlü hazmedemez ve psikolojisi ağır şekilde bozulur. Tedavi edilmeye çalışılsa da bir türlü toparlanamaz ve maatteessüf  çok kısa bir süre içinde vefat eder.

Şimdi itirafçı olduğu söylenen eski HSYK üyeleri İbrahim Okur, Ahmet Hamsici ve Mustafa Kemal Özçelik gibi isimler, ifadelerinde mazlum Ahmet Kahraman'ın yerine gelen Birol Erdem'in "FETÖ'nün yargıda etkinleşmesinde aktif rol oynadığını" söylemişler ve şahıs nihayet yıllar sonra, ancak gözaltına alınmış. FETÖ kültünün iş yaptıramadığı, kendisine teslim olmadığı için kumpaslarla görevinden uzaklaştırdığı her ismin yerine, sadece kendi örgütüne mensup veya menfaat ya da şantajla teslim alınmış bir müptezeli getireceğinin mutlak olduğunu bilmiyor musunuz? Devlet, yalın mantıki formüller üzerinden vasat bir zekânın bile oluşturulabileceği elzem ön verileri kullanamıyor. Bu korkunç durumu açıklayacak kelimeler toplayın haydi! İhanet ve korkudan, savsaklamaya gidersiniz, hamakat ve kifayetsizlikten müzmin körlüğe

                                                                             Kusursuz cinayet

Bir yapı düşünün ki devletin, medyanın, sivil toplum örgütlerinin tüm kurumlarına sızmış ve oralarda en tepeden en alta kadar her mevkide bağlılarını konuşlandırmış olsun. Bu bağlılar, henüz sempatizandan, beyni formatlanmış ve ruhu bloke edilmiş mankurtlara, menfaat ve zaafları karşılığında satın veya esir alınmış zavallılardan, ihanetin ve sapkınlığın hakikatine farklı ölçeklerde vâkıf, profesyonel hain ve ajanlara kadar çeşitlilik taşıyan bir kartela içinde kodlanmış ve mevzilendirilmiş olsun. Siz böyle bir yapının yerinde olsanız cinayetlerinizi nasıl işlerdiniz? Batıniler, Gladio veya Fetö gibi imkanlarınızı kullanırdınız. Cinayetleri hem açıktan hem de  görünmez kalarak işleyebilirdiniz. Bilmesi gereken herkes bilir ama kimse sizi suçlayamazdı!

Tıpkı Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi! Tetikçiyi, azmettiriciyi, olayı sorgulayacak savcı ve polisi, davaya bakacak hakimi, polislerin başındaki emniyet müdürünü, polisleri teftiş edecek müfettişi, şehrin mülki âmirini, mülki amiri belirleyecek otoriteyi, hadiseyi haberleştirecek medyayı sıralı olarak kontrol edebilirseniz  hem aleni  hem de görünmez olabilirsiniz. Artık cinayetlerinizin kendine özgü bir rengi ve kokusu vardır.

Peki sizce bu yapıların gücü ve imkanları azaldığında tarzları değişir mi? Hayır, ne yılan kaplan gibi avlanabilir, ne de kaplan kartal gibi..  O taktirde kurbanlarını avlanma imkân ve alışkanlıklarını hâlâ kullanabilecekleri bir zemine çekmeliler. Kurbanla cellâtın buluşacağı yere, yâni örümceğin ağına...

İlk Fetö iddianamesini hazırlayan Savcı Mustafa Alper'in şüpheli ölümü kesinlikle bu zaviyelerden ve birbirlerini etkileme ya da kilitleme imkanı olmayan farklı kişi ve kurumlar tarafından ayrı ayrı tahkik edilmeli. Yâni  orada böyle bir ölüm hadisesi vaki olduğunda olağan olarak soruşturmayı yapacağı bilinen kimselerle yetinilmemeli.  Şâyet Muhsin Yazıcıoğlu o helikoptere öldürülmek için bindirilebiliyorsa Savcı Mustafa Alper de Denizli'ye öldürülmek için gönderilmiş olabilir! Tayin aşamasından başlanarak her detay, makam ve aidiyet ayrımı yapılmaksızın adeta hastalıklı bir şüpheyle tetkik edilmeli.

Bu arada Denizli Milletvekili Cahit Özkan Ak Parti'nin on dokuz kişilik MKYK listesine girmiş. FETÖ kültüyle mücadelen mübarek olsun Ak Partim. Şen olasın Ak Partim, şen ola...