Çini'nin insan üzerindeki olumlu etkisi!
Ecdadımızın tüm eserlerinde ayrı bir incelik ayrı bir nezaket vardır. Hele söz konusu imar edilecek yapı ibadethaneler, çeşmeler, medreseler olunca ayrı bir önem taşıyor. İstanbul’da gördüğümüz camilerde çini sanatının en güzel örneklerini ve inceliklerini görürüz. Evren rengârenktir ve evrenin, her şeyin hakiki nuru, güneşi, aydınlatanı elbette inananlar için evrenin de sahibi olan Allah’tır. İslam Sanatçısı; güzelliği yaratan değil keşfedendir. Yaşadığı dünyayı gönül penceresinden gördüklerini hissettiklerini renk ve sembollerle anlatmıştır. Trajediden özellikle kaçınan sanatçı, Allah’ın mekanı olarak geçen camileri, onu evreni yaratma mükemmelliğine, sevgi, merhamet, affedici niteliklerine uygun güzel ve estetik bir mekan haline getirmeyi de bir ibadet ve şükür ifadesi olarak görmüştür. İşte bunlardan biri de Üsküdar’daki Çinili Cami.
NEDEN ÇİNİ?
Kelimenin aslı Osmanlıca çini (Çin’e ait, Çin işi)
olup porselen sanatını dünyaya tanıtan Çinlilere izafetle Çin isminden
türetilmiştir. Çeşitli biçimlerdeki levhaların renklendirilip sırlanarak
fırınlanması sonucu, eriyen sırın çini hamurundan yapılmış levha üzerinde
meydana getirdiği koruyucu saydam tabaka çini sanatının esası olmuş ve
kullanıldığı mimari süslemeye solmayan bir renklilik sağlamıştır. Mimari
eserlerde çini süslemelerin, bu sanat dalının asıl gelişmesini sergilediği
Türk-İslâm sanatında Karahanlılar, Gazneliler ve Hârizmşahlar’dan itibaren
kullanıldığı görülmektedir.
ÇİNİ SANATI VE RENKLERİN İNSAN PSİKOLJİSİNE
ETKİSİ
Modern bilim, insanın psikolojisi, kişiliği ve
ruh dünyası ile renkler arasında kesin bağların olduğunu ortaya koymuştur. Bu
konuda yapılan birçok deney ve çalışma renklerin kişilerde olumlu ve olumsuz
etkiler uyandırdığı sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Rengin insanlar üzerinde hem
psikolojik hem de fiziksel farklı anlam etkileri yaratabildiği bilgisinin,
esasen, çok eskilere dayandığı, sanatsal açıdan rengin bilinçli kullanıldığını
ispatlayan örneklerden anlaşılmaktadır. Hele camilerde olan çinileri tefekkür
ederek seyretmek insana göz ve zihin dinginliği vermektedir. Çini sanatına
bakarken onun bu enerji gücünü de düşünerek bundan sonra bakalım.
ÜSKÜDAR ÇİNİLİ CAMİ KİMİN ESERİ?
Üsküdar
Bağlarbaşı’nda Çinili Mescit Sokağı ile Çavuşdere Caddesi’nin kesişiminde
Çinili Külliyesi içerisinde bulunan Çinili Cami, 1640 yılında Mahpeyker Kösem
Sultan tarafından yaptırılmıştır. Mimarı Kasım Ağa’dır. Sultan I. Ahmet’in eşi,
Sultan IV. Murat’ın ve Sultan İbrahim’in annesi Mahpeyker Kösem Sultan tarafından
yapılan camiden başka, bir medrese, bir şadırvan, bir sebil, bir mektep, bir
çeşme ve bir de çifte hamam bina edilmiştir.
YANGIN HAVUZU DA VAR
Bunların
sağ tarafında oldukça büyük, bir yangın havuzu bulunmaktadır. Sonradan üstü
kapatılan bu kesme taş eserin camiye bakan yüzünde iki, avlu kapısına bakan
cephesinde ise, bir çeşme mevcuttur. Üçünün de kitâbesi yoktur.
ÇİNİ SANATININ GÜZELLİKLERİNİ GÖREBİLİRSİNİZ
Caminin
dört duvarı, kubbe kasnağına kadar serapa çini ile kaplıdır. 17. yüzyıl
çiniciliğimizin en nefis örnekleri sanki bu şirin camide sergilenmiş gibidir.
Çinilerdeki beyaz, siyah, açık mavi, mor, lacivert, kırmızı ve yeşil renklerle
bezenmiş lale, gül, karanfil ve papatyaların ahenkli uyuşması çok güzeldir.
Mabet, altlı üstlü 20 pencereden ışık alır. Alt pencerelerin üstündeki çini
panolarda mor zemin üzerine beyaz ile Besmele ve Ayete’l Kürsü yazılıdır. Üst
pencerelerin altında da mor zemin üzerine beyazla Fetih Suresi yazılmıştır.
Pencere kapakları üzerinde Kaside-i Bürde yazılıdır. Kubbe, kalem işleri ile
bezenmiştir. Som mermerden yapılmış olan minberi, taş işçiliğinin nefis bir
örneğidir. Şebeke desenleri emsalsizdir. Dört sütun üzerinde yükselen külahı
renkli çinilerle kaplanmıştır. Mihrabı da tamamen çini ile kaplanmıştır.
Sağındaki çini panolardan Besmele yazılı olanının tamamı, soldakinin üst
sırasından iki parçası yok olmuştur. Caminin içinde bir de hünkar mahfili
vardır.
Zamanla harap olan cami, 1938 ve 1965
yıllarında onarılmıştır. En son 2018 yılında tamamlanan restorasyon çalışması
ile cami ibadete açıktır.
Evliya Çelebi’nin yazdığına göre Vâlide Kösem Sultan’ın isteği ile sonradan ilâve edilen ahşap kadınlar mahfili yer alır.