Cinsiyet -1
-Ruzname; Kelime Günlüğü’nden-
Artık öyle bir aşamadayız ki; feminizmin doludizgin yakıp
yıkan tavrına karşı çıkmak, sanki dünyada özerk bir bölgemiz varmış ve orada
her şey güllük gülistanlıkmış gibi algılanıyor.
Her gün için, verdiği her nimet ve güzellik için şükretmek, sanki
Yaradan tarafından şımartılmış yahut diken ya da karabasan nedir görmemiş
olduğunuza yoruluyor.
Şükür bahsini şimdilik bir yana koyalım. Onu imtihan etmeye
hiçbir kul muktedir değildir. Bunu da hemen yanı başına iliştirelim.
Evet, hayatı güllük gülistanlık yaşamak başka bir şey… Çünkü
bizi yaratan Allah, bizden öncelikli olarak bunu istiyor. Ancak yaşadıklarımız,
neden her günün her dakikası şikâyet eden kişinin hayatından başka türlü olsun
ki… neden tuzumuz daha kuru olsun. O iş öyle değil!
İletişimde olduğum, kan bağım olan, yakınım ve muhabbet
duyduğum çok farklı katmanlardan, farklı eğitim düzeyinden ve farklı dünya
görüşlerine sahip çok sayıda kadın var.
Elbette eşleri tarafından hem fiziksel hem de psikolojik
şiddet görmüş ve görmekte olan kadınlar tanıyorum.
Öyle durumlara şahitlik ettim ki o kadınların şerefini kendi
şerefim gibi sahiplendim, uğradıkları iftiralara karşı durdum, karşılarındaki
herkese meydan okudum.
Az sonra yazacaklarımın elbette istisnaları vardır; farklı
şartlar altında farklı tezahürlerle bahanelendirilmiş olanları da vardır. Zaten
bunu aklımın ve vicdanımın bir köşesinde canlı tutuyorum. Bu konuda bir vehmim
de yok. Yine de sık rastlanan manzaraları gözden kaçırmamak gerekiyor.
Şahitlik ettiğim ya da mesuliyet aldığım olaylarda, evliliklerde
eşlerine fiziksel ya da sözlü ya da psikolojik şiddet uygulayan erkeklerin en
büyük destekçisi onları yetiştiren annelerdi. Babaların çoğu resti çekip
oğullarını kapı dışarı edecek kadar gözü kara ve adil davranabilirken anneler
bu noktada aciz olmakla kalmıyor, erişilemez bir başarının sahibiymişçesine
oğullarının sırtını sıvazlıyor, boşanma aşamasına gelindiğinde hamileyken
şiddet görmüş gelinlerine dahi namus cihetinden iftira edecek kadar ileri
gidiyorlardı. Zaten şiddet üzre boşanmaların çoğunluğunda bu iftirayla karşılaşılıyordu.
Bunu avukatlardan bizzat işittim. Geri kalan her şey de mutlak kabahat
sayılıyordu.
Bunu söylemek de beis görmüyorum ki şiddet gördüğüne yakinen
tanıklık ettiğim kadınlardan hiçbirinin kayınvalidesi o kadına destek olmadı.
Evet bunun örnekleri vardır, ama ben karşılaşmadım.
Annelerin şiddete yönelik bu desteğiyle sınırlı değildi
durum. Kocanın kızkardeşleri bile şiddeti haklı çıkaran yalanlara başvuracak
kadar ileri gidebiliyordu.
Demem o ki ölesiye, hatta gebeyken bile ölesiye şiddet
görmüş kadınların karşısına kocalarından sonra dikilen ilk düşman yine kadındı.
Şiddet uygulayan erkekler, bu kadınların yalancı şahitlikleri yüzünden hiçbir
ceza almadı.
Bu manzaraları yaşayan kadınlar edebinden susuyor diye,
meseleyi feminist safsatalarıyla çifte standartlı kördüğüme dönüştürmek vicdani
suçtur.
Şiddettin tek yönlü ve yalnızca erkek tarafından uygulanan
bir çirkinlik olduğu düşüncesi yaygınlık kazanırken hakkaniyeti sağlamak için
bunun önüne hangi seti koyacaksınız?
Bu aymazlığı, cinayetleri ve şiddetti aşmanın yolu, her
birinin ve önce şiddetin kökenine inmektir.
Şiddeti yalnızca erkeğin kadına yönelik şiddetiyle
sınırlamak lafügüzaftır, bunda inat etmek sorumsuzluktur.
Çoklu cinsiyet uydurukçuluğuyla toplumun cinsiyet genleriyle
oynamak, şiddeti yalnızca erkeğin kadına yönelik şiddetiyle sınırlamak, art
niyetlilik ve erkek kimliğini indirgeme girişimidir.
Gündemdeki tek taraflı şiddeti ele alan yoğunluk, evlere ve
fertlerin duygu dünyasına yansıyor. “Kadına şiddet” başlığından başka şiddet
formu tanımayan nesiller yetişiyor.
Bunun aksini söylediğinde gericilikle suçlanma korkusu
yaşayan bir medya aymazlığı var. Çünkü suçu “kadına şiddet” ile etiketlemezse
görünmez sosyal medya güruhunun linçine maruz kalabiliyor ve zaten bunlara
şahit oluyoruz.
Evet, şunu kabul edelim: Erkek kimliğinin indirgenmesi,
iradesinin yok sayılması, “adam yerine” konmaması istenen bir dönemi yaşıyoruz.
Üç soruyu şuraya bırakıp “cinsiyet” meselesini haftaya
farklı bir cihetten ele almak niyetindeyim.
Oğullarınız için indirgenmiş, erkek olduğu için aşağılanmış
bir kimlik talep eder miydiniz?
Erkek cinsi adına aşağılama temayülleri söz konusu madem,
eşitlik bağlamını hangi süreçte kaybettik?
Erkeklerin cani rolünü kabullenen ve destekleyen kadınların
ıslahı nasıl mümkün olur?
***
Künye: Cinsiyet; bir canlı varlığın üremede
oynadığı role göre erkek veya dişi oluşunu belirleyen ve yaratılıştan gelen
özellik, erkek veya dişi oluş, eşey anlamına gelir (Kubbealtı Lugatı).