07 Aralık 2017

Çocuğun ilk okulu: Aile

Küçük ve masum yavrucağız! 

Henüz yeni doğmuşken varlıklar alemine,

Üşüyorken soğuk bir ameliyathanede,

Uzanır yaşam, pamuk ellerine,

Haydi tutun ellerime,

Ve yürü bizimle birlikte

Yürü kaderine, yürü geleceğine…

Bu el yaşamın elidir. Bir ustanın, doğru yolu gösterecek bir rehberin elidir.

Bu rehber gösterecek sana gökkuşağının renklerini, dalgalanan yeşil düzlükleri, masmavi denizi, göğe uzanan ağaçları ve cıvıl cıvıl öten kuşları…

Aile: İnsanın kaderi

Necip Fazıl Kısakürek kaderi, şu dizelerle ifade etmişti;

Kader, beyaz kâğıda sütle yazılmış yazı,

Elindeyse beyazdan gel de sıyır beyazı…

Aile, insanın kaderi gibidir. Nasıl ki insanı kaderinden ayıramazsınız, insanı da ailesinden ve onun tesirinden ayırmak mümkün değil.

Her çocuk anne babasından izler taşır. Çünkü aile, çocuğun beslendiği temel kaynaktır. Bu kaynak ne kadar doğal ve sağlıklı olursa çocukta o kadar doğal ve sağlıklı yetişir.

İnsanoğlu, sahip olduğu bilgi ve becerilerin büyük bir kısmını ilk çocukluk yıllarında ve ailesinde edinir. İlk bilgiler, ilk beceriler ve ilk değerler ailede öğrenilir.

Bu yüzden aile çocuğun ilk okuludur ve anne babalar çocukların ilk öğretmenleridir.

İlk çocukluk yıllarında ailede geçirilen deneyimler insanın tüm yaşamını etkiler. İletişim biçimimiz, değer yargılarımız, anne babalık tutumlarımız, iş ahlakımız ve daha pek çok şey bu deneyimlerimizin bir sonucudur.

Anne baba olabilmek

Bin bir çile ile büyüttüğümüz, üzerine titrediğimiz, umudumuz, yarınlarımız çocuklar.

Bu minik ve masum yavrunun sevilmesini ve korunmasını ister Yaradan. Bu yüzden belki de zayıf ve güçsüz doğması.

Yalnızca insana özgü değildir yavrusunu korumak, bakım vermek ve büyütmek. Ama tüm yavrular içerisinde insan yavrusu en zahmetli ve geç büyüyendir.

İnsana özgü değildir, anne baba olmak. Üstelik her insan da beceremez anne baba olmayı.

Çocuk, bir emanettir insan için. İyi korunması ve iyi yetiştirilmesi gereken bir emanet.

Hanelere bereket, mutluluk ve huzur getiren bir emanet.

Peki, bizlere birer emanet olarak verilen çocuklarımızı yetiştirme ve hayata hazırlama noktasında ne kadar başarılıyız?

Nasıl bir anne baba?

İdeal bir anne baba olabilmek çok zor ya da ulaşılmaz değil hiç kimse için. İyi bir anne baba olmak oldukça basit aslında. Lakin buradaki temel sorun bu konuda ne kadar samimiyiz! Ve gerçekten bunu istiyor muyuz?

İdeal bir anne baba olabilmek için; bilmek, emek vermek ve örnek olmak gerekir.

Bilmek; çocuğun gelişim özelliklerini, geçirebileceği hastalıkları, nasıl beslenmesi gerektiğini, gelişiminin nasıl desteklenebileceğini, davranış problemleriyle nasıl başa çıkabileceğimizi ve çocuklarımızla nasıl iletişim kurabileceğimizi bilmek.

Emek vermek; uykumuzdan, alışkanlıklarımızdan, zamanımızdan ödün vermek ve ona daha çok ilgi göstermek. Daha pratik olduğu için hazır besinleri yedirmemek ya da biraz rahat edebilmek için elektronik bakıcıları çocuğun hayatına sokmamak. Çocuklarımızla konuşmak, paylaşmak, oyun oynamak, kısacası hayatımızın tam merkezine onları yerleştirmek.

Örnek olmak; çocuklar söylediklerimizden ziyade yaptıklarımızı örnek alırlar. Çocuğa hiç görmediği bir insanı anlatmamak lazım. Ona olmasını istediğimiz insanı her daim göstermek gerekir. Model olarak, karşısında durarak ve hayatında kalarak göstermek. Unutmamak gerekir ki çocuklar duyduklarını söyler, gördüklerini yaparlar.

Çocuklarımızı lüks ve konfor içinde yaşatmak, oyuncaklara boğmak, onlarca farklı kursa göndermek yerine, onlarla birlikte oyun oynamak, konuşmak, çocuklarımızı anlamaya çalışmak, mutlu olmasını sağlamak, özgüven kazandırmak ve ona tüm yaşamı boyunca rehberlik edecek değerleri öğretmek daha doğru bir yol değil mi?

Çocuğun yalnızca beynini değil kalbini de eğitmek ve beslemek lazım. Kalp ise sevgiyle, inançla ve değerle beslenir.

Ünlü İslam alimlerinden İmam Gazali; çocuk kalbi ne tarafa meylettirilirse o tarafa yönelir, sevgi öğretilirse iyilik, şer öğretilirse kötülük üzere büyür demiştir. Yine ünlü düşünür Aristoteles; İnsanların kalbini eğitmeden aklını eğitmek oldukça tehlikelidir demiştir. 

Ne mutlu anne baba olabilenlere…