ÇOCUK OLMAK YERİNE ÇOCUKKEN ÖLDÜRÜLMEK
Filistin, Suriye, Yemen, Myanmar, Doğu Türkistan…
Yaşamlarının
en güzel çağında çocukluk sevinçleri ellerinden alınmış, bombalarla ve işkencelerle
minik bedenlerine kıyılmış çocukların ülkeleri. Hepsinin ortak noktası ise
Müslüman olmaları, Müslüman oldukları için öldürülmeleri.
Modern başkentlerde vicdan sahibi insanların
bireysel tepkileri dışında henüz ülke düzeyinde kayda değer bir tepki yok,
Filistin’de öldürülen çocuklar için. Belki de Müslüman oldukları için
Birleşmiş Milletlerin veya UNICEF’in görev alanlarına girmiyorlar. Belki de bu
yüzden İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin ve Çocuk Haklarına Dair
Sözleşme’nin masumların korunmasına dair belirlediği temel insan hakkına sahip
değiller.
Filistin
Enformasyon Bakanlığı'na göre, son 20 yılda İsrail'in Filistin’e yönelik saldırılarında
3.000'den fazla çocuk hayatını kaybetti (https://www.aa.com.tr/en/middle-east/palestinian-children-defenseless-in-face-of-israeli-attacks/2246060). Ve ne yazık ki her geçen gün başka çocukların isimleri ekleniyor bu
vahşet listesine. Yaşları değişik, isimleri değişik ama kaderleri aynı
çocuklar.
UNICEF'e
göre, Suriye'de 10 yıldır devam eden ve “modern insan hakları savunucularının”
görmezden geldiği savaş nedeniyle, 2011 ile 2020 yılları arasında yaklaşık 12
bin çocuk hayatını kaybetti, 1300'den fazla okul ve
hastane saldırıya uğradı. Savaşın yol açtığı şiddet, şok ve travma nedeniyle
psikolojik sorunlar yaşayan çocukların sayısı ise tam olarak bilinmiyor (https://www.unicef.org/media/88291/file/2021-HAC-Syrian-Arab-Republic.pdf ).
Dünyada
ki en büyük insanlık dramlarından biri yine başka bir Müslüman ülkede, Yemen’de
yaşanıyor. Save The Children isimli sivil toplum örgütüne
göre Yemen’de yaklaşık 85.000 çocuk açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle
hayatını kaybetmiş olabilir (https://www.savethechildren.org.uk/blogs/2018/starvation-in-yemen-85000-children-may-have-died-of-hunger ). UNICEF’e göre Yemen’de 12 milyondan fazla çocuk insani yardıma
ihtiyaç duyuyor ve 5 yaş altındaki 2,3 milyon çocuk yeterli düzeyde
beslenemiyor ve 400.000 çocuk acil beslenme desteği sağlanamazsa ölebilir (https://www.unicef.org/emergencies/yemen-crisis).
Myanmar’da,
1 Şubat 2021’de başlayan askeri darbe sonrası 43 çocuk darbeci askerler
tarafından öldürüldü. Yine Nisan 2015 ve Ekim 2018 tarihleri arasında yaşanan
salgın hastalıklar, sürgünler, şiddet olayları ve yetersiz beslenme nedeniyle
84.700 çocuğun öldüğü tahmin edilmektedir (https://www.savethechildren.org.uk/blogs/2018/starvation-in-yemen-85000-children-may-have-died-of-hunger ).
Acının
dinmediği Doğu Türkistan’da zalim Çin devleti on yıllardır sistematik biçimde
bir soykırım yapmaktadır. On binlerce insan katledilmiş, milyonlarca insan esir
kamplarında işkenceden geçirilmiştir. Olayın faili
Çin kendi düşmanları olduğu için bazı batılı devletler zaman zaman ilgili
görünse de öldürülenlerin Türk ve Müslüman olması nedeniyle kınama mesajlarının
ya da sembolik yaptırımların ötesine geçen bir tepki henüz orada da yok. Doğu
Türkistan İnsan Hakları İzleme Derneği’nin raporuna göre, 1964-1996 yılları
arasında Doğu Türkistan'da Çin tarafından yapılan nükleer denemelerde hayatını
kaybeden Doğu Türkistanlı sayısı 750.000’den fazla (https://umhd.org.tr/en//upload/Dokuman/opt-_the-genocide-in-the-shadowY-1-14CLUF9Q1RRZG2X50J40.pdf). Çin tarafından uygulanan yaptırımlar nedeniyle cezaevlerinde, esir
kamplarında tutulan insanların ve öldürülen çocukların sayısı tam olarak
bilinmiyor.
İkinci Dünya Savaşından sonra Avrupa’da yaşanan en
büyük soykırım olarak kabul edilen Srebrenitza’da, Sırpların 8 bin 372 sivil
vatandaşı katlettikleri soykırım için “Ne
yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır”
demişti merhum Aliya İzzetbegoviç. Evet bugün çoğunlukla Müslüman coğrafyalarda
yaşanan soykırımların ve katliamların nedeni unuttuğumuz ya da bize unutturulan
hakikatlerde gizli.
Tüm
bu acı ve gözyaşının sebebini de çözümünü de Batılı ülkelerde değil paramparça
olmuş, her biri başka bir yöne bakan, inancını ve değerlerini kaybetmiş
Müslüman ülkelerde aramamız lazım. Zira kaybolan şeyleri kaybedilen yerde
aramak gerekir. Müslüman ülkeler amasız ve lakinsiz bir araya gelmedikçe, bu
zulme ortak ve kararlı bir tepki göstermedikçe Müslüman coğrafyalardaki kan ve
gözyaşı dinmeyecek. Hiçbir çocuk ve hiçbir insan, inancı, etnik kimliği ya da
başka bir nedenle öldürülmemeli. Allah’ın arzı geniş herkese yer de var, rızık
da var…
Vesselam…