28 Ekim 2018

ÇOCUKLARA ÖLÜMÜ ANLATMAK!

Hepimiz öleceğiz!..  Başa çıkması yetişkinler için bile oldukça zor olan bu gerçeği çocuklara anlatmak sıkıntılı bir durumdur.

Ölüm kavramını, çocuklar 2 yaşından önce anlayamazlar. Tüm gerçekliği ile net olarak kavramaları ise ancak 10 yaşından sonra gerçekleşir.

Çocuklar oldukça iyi bir gözlemcidirler. Birçok şeyi ebeveynlerini taklit ederek ve onların tutum ve duygularını analiz ederek anlamlandırmaya çalışırlar. Mesela düştüklerinde ebeveynleri endişelenmişse ağlamayı, sakin görünüyorsa kalkıp oyununa devam etmeyi öğrenirler. Bu yüzden ebeveynlerin ölüme bakışı da, karakter gelişimi için 6 yaşına kadar olan dönemde, çocuğun doğrudan bilinçaltına kodlanan en önemli unsurlardan olacaktır.

Ölümü fark etmesiyle oyunlarında, oyuncaklarına ölümle ilgili roller biçmeye başlayan çocuğun ne yaptığını anlayamadan, kendi bakış açısıyla düşünerek panikleyen ebeveyn tutumu oldukça tehlikelidir.

“Sen bebeklerini neden öldürüyorsun? Öyle oynama bakayım!..” gibi uyarılar çocuğun ölüme bakışını doğrudan olumsuz etkileyecek tavırlardır. Hâlbuki 4-5 yaşlarındaki çocuğun dünyasında ölüm, aynı hastalıklar gibi, sağlıklı hayata geri dönüşü mümkün olan bir şeydir.

Ve bu dönemlerde konu hakkında merakları artmaya, birçok sorular sormaya başlarlar. Hele ki çevrelerinde ölen bir yakınları olmuşsa, ölümle ilgili anlamlandırma çabaları artacaktır. Oyun oynadığı diğer çocuklarda artık ölümden daha çok bahseder, kendi kavrayabildiklerini doğru–yanlış demeden arkadaşlarıyla paylaşır olmuşlardır.

Doğru bilgilendirilmeyen çocuk toprağa gömülmek gibi korkutucu sonuçları hayal dünyasında büyüterek tedirgin bir ruh haline bürünebilir.

Bu süreçte çocuklara ölümü, hayatın doğal bir parçası olarak göstermek, korkutucu, gizemli ve abartılı anlatımlardan kaçınmak gerekir.

Ölümü anlatırken yapılan bazı hatalar şunlardır:

Ölümün uykuya benzetilmesi: Böyle bir anlatımda çocuk uykudan korkmaya başlayabilir.

Konuyu geçiştirme: Çocuğun kafası daha da karışmasına, kaygılarının artmasına neden olabilir.

“Onu Allah aldı” ifadesi: Bu doğru bir bilgi olsa da, çocuğun Allah'a olan sevgisine zarar verebilir.

Cipslerin, şekerlerin bol bol yenebildiği bir Cennetin bizi beklediği: Bu seferde cips, şeker gibi zararlı yiyecekler gözünde meşrulaşacak ve kendisine koyan kısıtlamaları haksızlık olarak algılamaya başlayacaktır. Hatta “ölsem de rahat rahat şeker yiyebilsem” diye düşünebilir.

En hassas nokta, doğru anlatım için, evvela ebeveynin ölüm gerçeğine doğru bakması ve doğru inanması gerekliliğidir.

Ölüm bir yok oluş değil, dünya imtihanı sonrası, sonsuz hayatımızda önemli bir geçiş noktasıdır. Bu inanç, düşüncelerin olgunlaşmasına ve hayatında doğru anlaşılmasına sebep olur.

“O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.” (Mülk 2) ayeti ölümü ve varlık sebebimizi açıkça izah eder.

Peygamber Efendimizde (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) hayatını güzel amellerle tamamlayan Müslüman kulların ölüm anını “Mümin can çekişirken rahmet melekleri beyaz bir ipekle gelip, ‘Haydi sen Allah'tan, Allah da senden razı olarak doğru Allah'ın rahmetine ve Cennetine, sana kızgın olmayan Rabbe doğru çıkıp gidiver.' derler.”  sözleriyle anlatmışlardır.

İmam Gazalinin “Ölüm ve Ötesi” eseri kabir, mizan, sırat köprüsü gibi, ölüme dair meselelerin anlatıldığı okunası bir klasik durumundadır.

Hz. Mevlana, Mesnevi adlı eserinde ise, anne karnındaki bebekten bahseder. Karanlık ve daracık bir yerde, sadece kan ile beslenmektedir. Ancak dünyaya gelmekten korkar. Ama bilse ki dışarısı rengârenk bir dünya ve oldukça geniş bir yer. Çeşitli lezzet ve güzellikte nimetlerle dolu. İşte bu dünyada ahiret yurduna göre anne karnı gibi karanlık, dar ve lezzetsizdir. Henüz ahireti görmediğimiz için bu dünyadan ayrılmak istemez,  ölümden korkarız.

Ayrıca, Hz. Mevlana'nın ölümü düğün gününe benzetmesi, seven ve sevilen Allah'ımıza kavuşma olarak nitelemesi ruhsal olarak oldukça doyurucudur.

Tabii ki çocuklara bu benzetmeler anlam açısından ağır gelecektir.

Ebeveynler olarak yapmamız gereken çocuğumuzun tekrar tekrar sorduğu sorulara sabır ve anlayışlı bir tutumla, oldukça doğal bir tavır içinde cevaplar vermeliyiz.

Yapacağımız şey sadece doğruları anlatmak ama çocuğun kapasitesine uygun örneklerle bunu başarabilmektir.

  • Allah'ın bu dünyadan daha güzel bir dünya daha yaratmış olduğunu ve zamanı gelince güzel bir köprüden geçerek o güzel dünyaya geçeceğimizi onlara söyleyebiliriz. Bu yenidünyaya sadece iyi insanların geçebileceğini aktarabiliriz.
  • “Ne zaman?” diye sorarlarsa, daha vakit olduğunu ama zamanı gelince Allah'ın bize sürpriz yapacağını söyleyebiliriz. Çocukların sürpriz algısı olumludur.
  • Toprağın altına gömülmeyi sorduklarında ise, Allah'ı köprüden geçmeden önce bize daha güzel gözler, daha güzel saçlar ve daha güzel bir beden vereceğini, daha güçlü olacağımızı anlatabiliriz. Bunu öğrendiklerinde oldukça mutlu olur çocuklar.
  • Cehennemden, köprüden düşmekten, Allah'ın kızmasından ve benzeri korkutucu detaylardan bu dönemde bahsedilmemelidir. Sorarlarsa kötülerin iyilerin dünyasına gitmeyeceğini söylemek yeterli olacaktır.

Yaşayarak tecrübe etmiş biri olarak, anlattıklarımın sonucunu mutlu ve huzurlu, ayrıca Allah bilgisi ve sevgisi daha da artmış çocuklar olarak göreceğiniz kanısındayım.