Çocuklarımızı İmam Hatip okullarına gönderelim mi?
Son günlerde İmam Hatip okulları ile Deist kavramı aynı cümle içinde ziyadesiyle zikredilmeye başlandı.
Bu durum kurnazca kurgulanan ve son derece
sakıncalı olan bir söylemdir.
Bu iki kelime bir cümle içinde kullanıla
kullanıla gençlerin beynine kodlanmakta ve düşüncede temel oluşturulmaya
çalışılmaktadır.
Bu okullarda Deist de yetişebilir Ateist
de... Ama bunların sayısı ağızlarda dolaşan seviyelerde değildir. Neticede bu
okulların öğretmenleri Peygamber, öğrencileri de sahabi değildir. Kaldı ki
Peygamber rahlesinden geçen kişilerden de sapıtan nice insanlar vardır.
Birkaç fabrika hatası vardır diye İmam
Hatip okullarının bu kavramlarla anılmasının sinsi bir plan çerçevesinde meydana
geldiğini düşünüyorum. Dikkatli olmak ve oyuna gelmemek lazım…
Zikredilen okullardaki sorunların minimize
edilmesi için eleştiri yapmak olumlu bir durumdur. Ancak bu okulları idam
sehpasına koymak iyi niyet barındırmayan bir düşüncenin dışa yansımasıdır.
İmam Hatip okullarından mezun olup ülkemize
katma değeri yüksek olan kişilerin varlığı göz ardı edilemez. Bu okullardan
mezun olan değerleri gör(e)memek ya beyinsel körlükten ya da art niyetten
kaynaklanmaktadır.
Nitekim İmam Hatip okullarına öğrenci gönderilmemesi
gerektiğini dile getiren zatın, başını örttüğü kıyafetle evden çıkabilmesini
sağlayan bir İmam Hatipli değil midir?
Diğer taraftan; her durumda yıkıcı eleştiriyi ağzına sakız yapanların
amellerine bakmak gerekir. Pişen çorbada tuzu var mıdır diye...
Bu noktada bir hususu dile getirmek vacip
oldu. Başarılı çocuklarından hiçbirini İmam Hatip okullarında okutmayan ama bu
okullardan güzel şeyler bekleyen Müslümanların ruh halini irdelemek gerekir.
Temelden İslâm ahlakıyla yetişmiş ve yetenekli öğrencilerin bu okullara olumlu
manada katkı sağlayacağı muhakkaktır. Bu sebeple yerden yere vurmadan önce bu
hususta sorumluluğun yerine getirilmesi şarttır.
Gözden kaçan ve dillendirilmeyen bir konuyu daha hatırlatmak isterim. Özellikle
İmam Hatip okullarında öğretmenlik yapanların önemli bir kısmı 28 Şubat
cenderesinden geçen kardeşlerimizdir. Bunlar gerek İmam Hatip liselerinde ve
gerekse İlahiyatlarda 28 Şubat darbeci yönetiminin dayattığı öğreticilerden
tahsil görmüşlerdir. 28 Şubat bin yıl sürecek diyen general ezbere
konuşmamıştı. Post modern darbenin yıkımlarını tam da bugünlerde en derinden
yaşıyoruz.
Evet! İmam Hatiplerde kısmi sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunlar okulları
kapatmakla çözülmeyeceği gibi sorunlar yok sayılarak da çözülmeyecektir.
Toplumumuzun tamamına yakını Kur'an ve Sünnet hususunda hassastır. Bu
hassasiyetin gereği özellikle başarılı öğrenciler İmam Hatip okullarına
yönlendirilmeli, okula gönderdikten sonra öğrencinin takibi yapılmalı, yıkıcı akım
ve düşüncelerin enjekte edilmeye çalışıldığı okullarda veliler en sert bir
şekilde tepki göstermelidir.
İmam Hatip okullarını zararlı akımların
merkezi olarak lanse etmeye çalışanlar iyi niyetli olsalardı her bölgede yazlık
ve kışlık villa satın alacakları yere her ilde birer okul inşa edip dava
bilincine sahip öğrenciler yetiştirebilirlerdi. “Zaten yetiştiriyorlar” diye
düşünenler dünyaya dar pencereden bakmayı adet haline getirmiş olan
kimselerdir. Bu noktada Mardin’deki Kasimiye Medresesi’nin incelenmesi gerekir.
Bu medresede hem İslami ilimler hem de fenni ilimler öğretilmekteydi. Nitekim
Türkiye’de ilk Tıp Fakültesi bu medresenin çatısı altında kurulmuştur.
Değişen ve gelişen dünyada, biz eğitim sistemimizi
güncelleme iradesine sahip olamazsak yirmi yıl boyunca okuttuğumuz öğrencileri
tahsillerinin sonunda tekstil atölyelerinde veya asgari ücrete mahkûm eder,
neticesinde de bugün yaptığımız gibi birbirimizle uğraşır, birbirimizin
kuyusunu kazmanın hesaplarını yaparız.
Her işte bir hayr vardır düşüncesiyle bu tartışmadan hayırlı bir sonucun çıkmasını temenni ederim.