01 Mart 2016

Çözüm süreci serüveni

Çözüm süreci, 28 Aralık 2012'de dönemin Başbakanı, şuan ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın PKK lideri Öcalan'la görüşüyoruz ifadesiyle resmen başlamış oldu. Bu arada 21 Mart Nevruz'una değin 2 sabote girişiminden kurtulan süreç, Diyarbakır'daki Nevruz kutlamasında PKK'ya geri çekilme çağrısının yer aldığı Öcalan'ın mektubu okundu. Öcalan'ın mektubunda örgüte silah bırakma çağrısının bulunmaması dikkat çekiyordu. Dönemin partisi  BDP'nin Nevruz kutlamalarını PKK propagandasına dönüştürmesi bu arada ciddi tepki toplamıştı bile.

23 Mart 2013 günü PKK/KCK ateşkes ilan ettiğini açıkladı. Başbakan, Öcalan'ın şartlarının iyileştirilmesi karşılığında ateşkesin olduğunu söylerken, PKK çekilme için yasal zemin ve Meclis kararı talep ediyordu bile. Aslında PKK kendini satranç tahtasının oyuncusu olduğunu kamuoyuna inandırmaya çalışıyordu. Başbakan'ın “silahları bırakın” açıklamasına PKK/KCK  sert tepki göstererek, Meclis şartı ve yasal zemini gösteriyordu.

Süreçte yeni bir adım atılmış akiller heyeti kurulmuş Başbakan akillerle Dolmabahçe'de bir araya gelmişti, yine TBMM'de CHP ve MHP'nin katılmadığı oylama sonucunda AK Parti ve BDP'nin desteğiyle “Çözüm Süreci Komisyonu” da kurulmuştu. PKK/KCK çekilme öncesinde bir irade beyanı ortaya koyarak “Süreci İzleme Komisyonları” kuracağını ilan ederek esas aktör olduğunu kamuoyuna pekiştirmeye çalışıyordu.

25 Nisan 2013'te Kandil'de basın toplantısı düzenleyen Murat Karayılan, Türkiye sınırları içindeki 1.500 örgüt mensubunun geri çekilmesinin kademeli gruplar halinde 8 Mayıs 2013'te başlayacağını duyuruyordu. Karayılan basın toplantısında Kürt meselesinin çözümüne yönelik anayasa değişiklikleri gerçekleştikten ve başta Öcalan olmak üzere tüm militanların tamamen özgür olacağı bir süreçte KCK'nın silah bırakma kararı alacağını açıklıyordu. Karayılan toplantıda, koruculuk sisteminin kaldırılması, güvenlik güçleri bünyesindeki özel tim ve benzeri yapıların devre dışı bırakılması gerektiğini de ifade etmekten uzak durmuyordu. Kuzey Irak Kürdistan Başbakanı Naçirvan Barzani süreci desteklediklerini ilan ediyordu. Tarih 24 Mayıs'a geldiğinde Öcalan'a sekretarya kuruluyordu. 4 Kadın 8PKK'lı da İmralı'ya gönderilmişti.

7  Haziran 2013'te PKK Cizre'de Serhıldan ilan ediyordu… “Apo'suz bir barış savaş gerekçemizdir” sloganı çerçevesinde sürecin en sıkıntılı dönemi başladı. 21 Haziran 2013'te BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, çözüm sürecinde ikinci aşamaya geçtiklerini duyurdu. PKK saldırıları durmuyordu. Bir yandan 2. Aşama denirken bir yandan da saldırılar devam ediyordu. PKK'ni nur topu gibi yeni bir örgütlenmesi oluşturulmuştu bile: YDG-H, bu örgüt artık şehir içlerinde sözde polis gibi çalışacaktı. Gece- gündüz baskınlar düzenleyip halkı bezdirmeye başladılar. Dağa çıkarılmalar PKK tarihinde hiç olmadığı kadar hızlandırılmıştı. Duran Kalkan, süreç ilerlerse örgütün asayiş birimlerinin de, polisinin de, savunma kuvvetlerinin de olacağını ifade ediyordu artık.

Bir yandan saldırılarını devam ettiren PKK, bir yandan da bölgede süreç boyunca ciddi bir mühimmat depolaması yapıyordu. Her tür silahı sürecin getirdiği rahatlıkla şehirlerde depolayıp, saldırılara devam edip, sürecin arkasına gizleniyordu. Süreç boyunca PKK'nin yaklaşık 80 bin silah ve yüzbinlerce mühimmat depoladığı sokak sokak konuşuluyordu. Devletin asayiş gücü ise “Süreç zarar görmesin” diye her şeye göz yumar vaziyet takınıyordu. PKK başta İslamcılar olmak üzere, işadamlarını ve ulaşabildiği her yapıyı canından bezdiriyordu. Devlet süreç diye diye “PKK'ya anahtar teslim devlet” mi veriyor sesleri yükseliyordu, ama kimse bu sesleri duymuyordu bile…

6-8 Ekim sürecine gelindiğinde ciddi bir test yapılıyordu. Devlet ne kadar güçlü, PKK ne yapabilir, olası bir durumda İslami yapıların mukavemet gücü ne olabilir? Köşesine çekilen devlet bölgeyi 3 gün boyunca kontrol altına almayınca geride 52 Ölü ve tamamlanmamış bir test duruyordu. Aytaç Baran cinayetiyle test tamamlandı. PKK son hazırlıklarını yaptı, ”Kıra dayalı şehir gerillacılığı” oynayabilirdi artık… 7 şehirde 11 ilçede “Serhıldan” çağrıları yinelendi. Hendekler, çukurlar ve barikatlarla dolu süreç başlamıştı.

Sur, Cizre, Nusaybin, İdil ekseninde 11 ilçede halk hayatından bezdi. Herkes evini terk etti, bazı İlçelerde çatışma halen devam ediyor ve ne zaman biteceği de belli değil. İşin içinden çıkılamayan tarafı devlet aklının net plan ve projesi henüz belli değil. Olay bu zira çözüm ne henüz net bilmiyoruz. Gerçekten de PKK Nevroz da bir şey yapabilir mi ve ya Türk Solu fantezisini gerçekleştiren Kürt Soluna destek verecek mi? Mart ve Nisan ayları bu soruların cevabı için özel öneme sahip. Hepimiz dikkatli olmak zorundayız.

Hayırla kalın efendim.