28 Ekim 2016

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yalnızlığı hala devam ediyor…

Geçen hafta muhalefet için ‘Cumhurbaşkanının sözlerinin her daim görünür olandan ya da ilk anlaşılır olandan öte daha derinlikli mesajlar içerdiğini göremiyorlar' demiştim (22 Ekim Cumartesi, Erdoğan'ın stratejik aklından bihaber bir muhalefet…).

15 Temmuz öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın FETÖ ile ilgili ‘Tek başına kalsam bile bu mücadeleyi yürüteceğim' sözleri de kastettiğim türden farklı anlam taşıyan açıklamalardan biri mesela.

Bu sözlerle asıl anlatılmak istenenin ne olacağı üzerine yazdım.

Bu sözlerde ilk görünür olan ya da anlaşılan cehennemi bir örgüte karşı Cumhurbaşkanının mücadele kararlılığıdır.

Fakat benim her defasında gördüğüm, Cumhurbaşkanının etrafını saran insanların FETÖ ile ilgili ne düşünüp ne yaptıklarına dair bizi bilgilendirmek istediği olmuştur.

Öyle ki ‘tek başına' vurgusunun önemine dair yazdığım bir yazıma şöyle başlamıştım (23 Temmuz 2016, Cumartesi. Erdoğan ‘tek başına' vurgusunu bunlar için yapmıştı…).

“Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ ile ilgili ne zaman ‘Tek başına da kalsam bu mücadeleyi yürüteceğim' sözünü etse garip bir burukluk hissederdim içimde.

Tarif edilmez bir yalnızlık duygusu bütün ağırlığıyla üzerime çöker, derin bir hüznün karamsarlığına hapsolurdu bedenim.

FETÖ'ye çok uzak bir çevreden gelip, onun tehlikesi hakkında onlarca yazı yazmamın ardında da o sözlerin her tekrar edilişinde hissettiğim Cumhurbaşkanının yalnızlığına uzaktan yarenlik, kısılan sesine ses olma çabası vardı naçizane halimle.”

Hiç abartı yoktu ifadelerimde.

O vurguda dört bir yanı saran nice kelli felli adamın ne yaklaşan tehlikeyi önemsediğini ne de tehlike kapıya dayandığında Cumhurbaşkanı kadar dirençli olmayacaklarının mesajını alıyordum çünkü.

Nitekim 15 Temmuz vahşetinin başladığı an ile Cumhurbaşkanının insanları sokaklara çağırdığı zamana sıkışan sessizlik, o vurguyla birlikte yaşadığım kedere dair haklılığın ilk delilini ortaya koydu.

Tahmin ettiğim gibi Cumhurbaşkanı, ensesine kadar yaklaşmış sinsi hainler kadar onunla birlikte görünürken, FETÖ ile mücadeleyi elden geldiğince ağırdan alan ya da sulandıran kripto karakterlerin varlığına dikkat çekmişti o kelimelerle.

Bugün artık herkes biliyor ki birileri çok üzülse de 15 Temmuz işgal girişiminin başarılı olmamasının nedeni, Cumhurbaşkanının ‘tek başına da kalsa mücadeleye devam edecek' kararlılığı ve sıradan insanların milli iradeye ve ülke bağımsızlığına sahip çıkmasıdır.

Yine biliyoruz ki o kanlı gecede Cumhurbaşkanı bir şekilde susturulmuş olsaydı, bugün darbe karşıtı kesilen bürokrasinin de iş dünyasının da medyanın da siyasetin de hatta AK Parti kadrolarının da büyük kısmı darbecilere sessiz kalacaktı.

‘Tek başına kalsam bile bu mücadeleyi yürüteceğim' sözlerinin muhatabı olanlar tehlike kapıya dayandığında nasıl davranacaklarının işaretini daha çok zaman öncesinden vermişlerdi çünkü.

***

Birkaç gün Beştepe Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen Gazi ve Şehit Yakınları Atama Töreni'nde Cumhurbaşkanı ‘tek başına' vurgusunu anladığımız anlamda yaptığını bir kez daha dillendirdi.

‘2010 yılından itibaren bu yapıya (FETÖ) karşı açık tavır almaya başladığımda, özellikle de 17-25 Aralık emniyet, yargı darbe girişimi ile birlikte net bir duruş sergilediğimde yanımda milletimden başka kimseyi bulamadım.'

Demek ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ ile ilgili ne zaman ‘tek başına' vurgusunu yapsa, onun adına tarif edilmez bir yalnızlık duygusu hissetmekle haksız değildik.

Kötü olan Cumhurbaşkanının yalnızlığına dair sıkıntılı ruh halim hala devam ediyor.

En son Bursa'daki toplu açılış töreninde FETÖ ile mücadele konusunda yaptığı konuşmanın bazı parçaları sıkıntımın sebepsiz olmadığını doğrular nitelikte.

‘Açık konuşuyorum. Ben şahsıma yönelik her türlü saldırıyı, ihaneti, hakareti affedebilirim. Ama milletime, ülkeme yönelik hiçbir ihaneti benim şahsen affetme, görmezden gelme, üstünü örtme hakkım yoktur.'

Demek ki işgal girişiminin ilk saatlerinde ‘bekle gör' siyaseti izleyen etraf, bugünde FETÖ'nün adanmış müritlerine dair mağdur edebiyatını tahminimizden daha çok yoğunlaştırmış durumda. Cumhurbaşkanından hainleri ‘affetmesini, görmezden gelmesini, üstlerini örtmesini' istiyorlar.

Aynı konuşmada ‘Birileri 15 Temmuz gecesi eline silah almamış olabilir. Ama eline silah alanların hepsi gücünü onlardan alıyordu. Yarın bunların da ellerine silah almayacağını kim bilebilir?' diyor Cumhurbaşkanı.

Bundan da belli ki açık, gizli FETÖ seviciliğini ya da ona adanmışlığını sürdürenler, bir yandan FETÖ düşmanı görünürken bir yandan da onunla olan mücadeleyi sekteye uğratmak için etrafta ‘onlar eline silah almadılar ki' diye dolanıp duruyorlar.

Bu okumalar, Cumhurbaşkanının görünenin aksine yalnızlığının devam ettiğine dair menfi hisler düşürüyor içime.

İnşallah bu kez yanılırım.