23 Kasım 2017

Dağı delen ırmaklar

Ülkemizin duayen akademisyenlerden Prof. Dr. Kemal Karpat'ın hayat hikayesini anlatan kitabın adıdır 'Dağı Delen Irmak'...

Karpat bu hatıralarında şimdi Romanya'da kalan Dobruca şehrinin bir köyünde nasıl dünyaya geldiğini, burada yaşadığı çocukluğu, Mecidiye Medreselerine gidişini, ülkesine Komünizm hakim oluşunu, komünist baskıları, Türkiye'ye göç edişini, burada verdiği yaşama ve okuma mücadelesini, belirli bir noktadan sonra da yaptığı kariyerleri anlatıyor.

Romanya'nın bir köyünden çıkan bu çocuk sonraki yıllarda ABD Başkanının kabul ettiği bir akademisyen olarak kayıtlara geçiyor.

Karpat'ın hayat hikayesi gerçekten de 'Dağı Delen Irmak' yakıştırmasını fazlasıyla hak ediyor.

Ülkemizin son on beş yılında AK Parti ile birlikte yeni bir insan sınıfı, yeni bir sosyolojik kesim iktidara geldi.

Bir kısmını yakından tanıdığım bu insanların hayat hikayeleri bazı yönleriyle Kemal Karpat'ın hayat mücadelesine çok benziyor.

Anadolu coğrafyasının 'Dağı Delen Irmakları' diyebiliriz onlar için.

Milli Şef döneminin yakın şahitlerinden Gazeteci Nimet Arzık dönemi anlatan bir eserinde şöyle diyordu: CHP'li Bakanlar kendilerini memleketin sahibi gibi görürlerdi. Bir  çoğu  'Benden sonra oğlum bakan olacak.' demekten çekinmezdi.

Her ne kadar padişahlık kalkmış gibi gözükse de bizde 'babadan oğula düzeni' uzun yıllar devam etti. Şimdi CHP, bu geleneğin sosyal sınıfını temsil ediyor aynı zamanda.

Kısmen DP, AP, ANAP ve RP ile Anadolu insanının lehine bozulan babadan oğula düzenini AK Parti tümden hak ile yeksan etti.

Anadolu'nun yıllarca içten içe akan ırmakları, dağlarını delerek ovalara akmaya, yataklarına kavuşmaya başladılar.

Kasımpaşalı  bir kaptanın oğlu olan, varlıkla yokluk arasında bir hayat mücadelesi veren, geçinmek için simit satan, imam hatipte okuyan, siyaset hayatına atılınca 'muhtar bile olamayacak şekilde' önü kesilmeye çalışılan ama bütün bu engelleri tek tek aşarak Çankaya'ya tırmanan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hayat mücadelesi de tam bir Dağı Delen Irmak hikayesi aslında.

  1. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül de Kayserili bir demirci ustasının evladı olarak bu mücadeleyi vermemiş miydi?

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın babasının halen Yozgat'taki köyünde tarlasında çalışan bir çiftçi olduğunu okumuştum daha önce.

Bir başka Bakanımız, babasının hacc yolculuğunu anlatırken, 'Mekke'den getirilen zemzemin annesi tarafından Aras Nehri'nin sularıyla çoğaltıldığını, çocukluklarında her ihtiyaçlarında Aras Nehri'nden çoğaltılmış bu zemzemle birçok sıkıntıyı aştıklarını' anlatmıştı.

Bir başka Bakan, çok parlak bir kariyeri olmasına rağmen 'çok işsiz kaldım' diye anlatmıştı bir keresinde.

Bir avukat dostum anlatmıştı. 'Köyden ilk ilçeye geldiğim zaman dünyanın en önemli işini yaptığımı düşünmüştüm' demişti. O çocuk şimdi bölgesinin idarecileriyle ülkesi için kafa yoran bir başka Dağı Delen Irmak...

AK Parti iktidarıyla yaklaşık 100 yıldır önü tıkanmış, önüne barajlar konulmuş bu sosyal sınıf iktidara geldi. Onlarla birlikte onların değerleri de iktidara geldi.

Önceki hafta sonu bir kaymakam beyle oturup kahve içtik. Hazreti Ömer'in idare anlayışından bahsettik. O da kendisini ülkesine adamış bir Anadolu çocuğu... Bir Ramazan akşamı elinde kumanya ile ziyaret ettiği yaşlı teyzeye kendisini ilçenin kaymakamı olduğuna bir türlü inandıramadığını anlattı.

Yaklaşık yüz yıldır hep asker istemek, vergi istemek ya da cezalandırmak için kapısı çalınan vatandaşa şimdi sadece ziyaret etmek için geldiğinizi nasıl anlatacaksınız?

Umarız bu bireysel başarı hikayeleri kurulan yeni mekanizmalar sayesinde Anadolu insanının topyekun kendi yatağına varma ve burada akmasına vesile olsun!

İşte o zaman Türkiye, 'Beyaz Zambaklar ülkesi' olacaktır.