29 Ocak 2016

Dananın kuyruğu Nevrozda kopar

Sokağa çıkma yasağı devam ediyor. Operasyonlar durmak bilmiyor. Her gün birkaç eve şehit haberi düşüyor, ölen militanların sayısı çarşaf çarşaf yayınlanıyor gazetelerde.

Ölüm kol geziyor tüm bölgede, hangi kurşun kime isabet edecek diye endişeyle insanlar yürüyorlar, evlerinden, işlerinden kopmamak için. Kiminle konuşsanız kendilerini bu hale getirenlere lanet ediyorlar.

Hendekler üzerinden Kürt illerinin yakılıp yıkılmasına çanak tutanlar, durun vurmayın diyorlar, insanların kapılarına açılan hendeklerin hesabını sormadan, bombaların patlamasına aldırış etmeden devlet operasyonları durdursun, diyorlar. Güneydoğuda insanlar eylemlere destek vermiyorlar, ama HDP seçmeni de HDP'den vazgeçmiyor. Sahayı doğru okumayanlar, birileri HDP'den vazgeçti, kimse PKK'nın yanında konumlanmıyor diye raporlar, yazılar diziyor, ama her gün yeni bir sokakta hendekler kazılıyor. Devlet aklı işleme noktasına zaafa mı uğruyor sorusu ister istemez akla geliyor.

 Operasyonlar başarılı mı, sorusu sorulduğunda yüz puan üzerinden kaç puan alır sorusuna herkesin farklı bir cevabı olur, muhakkak ki. Bölgede devlet halen güven vermiyor. PKK ise açtığı hendeklere gömülmese de hendeklerin arkasına mahkûm olmuş durumda. Hal ikisine de kırgın ve kızgın.             

Avrupa Parlamentosu'nda “Türkiye ve Kürtler” konulu konferansta konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye'nin, Kürtleri büyük tehdit olarak gördüğü suçlamasında bulundu. Ankara'nın müzakere masasına oturtulması için uluslararası kurumlardan müdahil olunmasını isterken, Avrupa'ya gelin ve Türkiye'ye müdahale edin, dedi açıkça. Peki, Avrupa'nın böyle bir şansı var mı, Avrupa insan hakları mahkemesinin verdiği son kararlara bakılınca bunun çokta mümkün olmadığını görmüş olduk. 500 bin kişilik Suriyeli mülteci akınıyla başa çıkamayanların 20 milyonluk bir akınla başa çıkamayız gerekçesiyle Türkiye'ye tavrını değiştirdi. PKK açık şekilde ortada kaldı. Zaten Cenevre'deki Suriye masasına PYD'nin alınmaması da bu politika değişiminin başka bir göstergesi olarak ayan beyan ortada duruyor.

Türkiye'nin, Kürtleri büyük tehdit olarak gördüğü suçlamasında bulunan Demirtaş, Ankara'nın müzakere masasına oturtulması için uluslararası kurumlardan müdahil olunmasını isterken, neden barış girişimlerinin sonuçsuz kaldığına ise hiç değinmedi. Bu tavrın barışı getirecek bir tavır olmadığını tüm Kürt Kamuoyu dillendirse de, PKK üst yönetimi bunu görmemekte ısrarcı davranmaya devam ediyor. HDP, PKK değil ama iki yapının söyleminin bire bir uyuştuğunu da göz ardı etmemek gerekiyor. Birileri Devleti yanlış yönlendirirken PKK'yı de batağa sürdüğünü herkes görüyor. Ama çıplak PKK Monarşisi bunu görmemekte ısrar ediyor. PKK, Çıplak Kral gibi lakin kimse ölüm korkusundan arkadaş yaptığınız iş değil diyemiyor. Açıkça söyleyelim PKK kazanamayacağı bir savaşı başlatarak çıplak Kral moduna girdi, ama çevresinden kimse kardeşim yanlış yapıyorsunuz, demedi, diyemedi. Hendekler kazılırken alkış tutanlar, hendekler bir bir kapatılırken ortalıktan yok oldular.

Hiç şüphesiz PKK, Nevroza kadar alanını koruma amacına girişecek Nevrozda ise son hamlesini oynamak isteyecektir. Görüntü açıkça bu… Nevrozda istediğini alamayan PKK marjinalleşip yok olacaktır. Nevroz PKK için altın vuruş olabilir. Hükümet Kürtlere ne verecekse ben şunları şunları vereceğim deyip yol haritası ortaya koyarsa, birkaç yıl içinde PKK gibi bir sorunumuz kalmayabilir.

Bu saatten sonra stratejik davranışlar önem kazanacaktır. İyi vuran değil doğru adımlar atan kazanacaktır. İzliyoruz…