Darbeciler Kemalist ve psikopattır darbe sarasına tutulurlar
Türkiye’nin kara yazgısıdır darbeci generaller. Hegemonyanın, despotizmin, Kemalizm’in, İslâm ve millet düşmanlığının adıdır? Bu güruh Batılılaşmanın ortaya çıkardığı bir asker tipidir. Kemalist, lâdinî ve pozitivist askerlik eğitimi bu güruha göre iktidar daima darbeci generallerin vesayetinde olmalı.
Türkiye’de darbecilik psikiyatrik
bir meseledir
Türkiye’de
darbecilik psikiyatrik bir mesele. Hiçbir darbe içtimaî ve idarî bir ihtiyaçtan
zuhur etmemiş ve milletin arzusuyla yapılmamıştır. Darbeci generallerin ve
hempası Kemalist oligarkların darbe sarası(nöbet hâlinde gelen sinir hastalığı)
tutmaya başladığında bu ülkede darbe sık sık zuhur eder ve edecektir. Darbeci
generallerin birer psikopat olduğu kesin. Muayene edildiğinde yüksek dozda
psikopatik belirtiler görülecektir. Dolayısıyla darbecilik hastalığına
yakalananları ilk teşebbüslerinden sonra psikiyatri servislerine yatırılmalı,
uslanmazlarsa tımarhâneye kapatılmalı.
Darbecilik
zihnî bir hastalık... Sosyal girişimlerde noksanlık, mensup olduğu milletle
barışık olamama, kanun ve kurallardan kopukluk, kendine çizilen anayasal
yasakları dikkate almamak, içinde yaşadığı toplum değerlerine önem vermemek,
sevgi, şefkat gibi hislerden yoksunluk bu belirtilerden bâzılarıdır.
Üç şeyi çok
sever ve isterler: Güç, itaat ve vesayet. Güç ve darbe tutkularının arkasında
hastalıklı otoriter kişilikleri ve “Atatürkçülük” bağnazlığı vardır. Darbecilik kötü bir virüstür
İktidar
hırsı darbeci generallerde kanserden daha beter bir hastalık... Devletin
idaresine hâkim olmak genlerine işlemiş. Bu sebeptendir ki darbecilik bâzı
generallerin kanında yer etmiş bir virüstür. Bu hastalıklı zihniyete sahip
generaller bu ülkede darbe yapıyor ve kan döküyorlar. Bu virüs kanlarından
çıkmadıkça her vakit travmatik davranışlar gösterir ve darbeye teşebbüs
ederler. Darbecilikleri narsist ruhlarındandır. Yâni darbeci kişiliklerine
hayrandırlar. Bu hasta güruhun en sevdiği söz “emret komutanım.”
Darbeciler nevrotik davranışlar
gösterirler
Dünyanın her
yerinde aynıdır darbeci generallerin ruhu. İblis’in ruhunda buluşurlar.
Hükümranlık tutkusu yüzünden nevroz hastalığına yakalanırlar. Nevroz: Sinir ve
ruh hastalığı demektir. Darbe yapamadıkları ve iktidarı ellerinde tutamadıkları
zaman nevrotik davranışlar gösterirler. Teşebbüsleri akim kaldığında darbe
sarasına tutulur, nöbetler gelmeye başlar ve hayatlarının büyük bir kısmını
psikiyatri kliniklerinde geçirirler. Darbeci generallerin çoğunda görülen
nörolojik rahatsızlıklar şu hâllerinden anlaşılır:
1-Ülkenin kendi vesâyetlerinde olduğu zamanlar neşeli bir kişilik sergilerler.
2- Çabuk
sıkılırlar.
3- Duyguları
ve düşünceleri derin değil, sathidir.
4- Âni karar
verip uygulamaya koyarlar.
5- Kendi
hatâlarını kabul etmezler; sürekli olarak sivil toplum kuruluşlarını ve
siyasetçileri suçlarlar.
6-
Gayelerine ulaşmak için iç ve dış gizli servislerle çekinmeden diyalog
kurarlar. Fetö, Devrimci Karargâh ve DHKP-C gibi cinayet örgütlerine bordrodan
maaş öderler.
7-İtiyadî ve
insiyakî olarak sık sık “ülkede irtica hortluyor, Kemalist Cumhuriyet’ten taviz
veriliyor” paranoyasına tutulurlar.
8- Bu ülkede
laikçi, Kemalist ilke ve inkılâplara bağlı darbeci generallerin zor
yetiştiğini, kıymetinin bilinmediğini ve kaht-ı general, yani general kıtlığı
olduğunu söylerler.
Darbecilerin gücü apoletlerinde
Darbeci
generallerin gücü omuzlarında, yâni apoletlerindedir. Omuzlarındaki yıldız
sayısınca şenî akıl ve güçleri artar, şapkalarındaki kokartların büyüklüğünce
buyurganlık ve zorbalıkları genişler. Omuzdan düşünüp akıl etmenin akl-ı
selimle hiçbir rabıtası yok. Şuur altlarında “rütbem ve ben” var. Omuzlarındaki
apolet egolarına ve iktidar arzularına hâkim olur. Rütbe ve egoları birleşerek
darbeci bir canavara dönüşürler. Akılları selîm, yâni temyiz edici akıl
olmaktan çıkarak, kalpten değil, omuzdan neşet eden, yâni apoletin emrine giren
hasta bir akıl hâline gelir. 15 Temmuz darbesinde görüldüğü üzere darbeci
generaller omuzlarından akıl almaya devam ediyorlar. Kendi millet meclisini,
polis okullarını ve insanını bombalayan nekrofil (ölüsevici) akıl ancak
omuzundan akıllı darbeci generallerde görülür.
Darbe bağımlılığı eroin
bağımlığından daha tehlikeli
Darbe
bağımlılığı eroin bağımlılığından daha tehlikeli. Darbenin yapılabilmesi için
binlerce insanın kontrgerilla eliyle faili meçhul cinayetlere kurban gitmesini
ve sağ-sol çatışmasında öldürülmesini ancak omuzundan bağımlı paranoyak darbeci
generaller isteyebilir. Bu elim hâdiseler için “ihtilâl (darbe mânasında
kullanıyor) şartlarının olgunlaşması için gerekliydi” sözünü darbeperest bir
generalden başka kim söyleyebilir? Mahkemece suçunun sabitliği daha
anlaşılmadan ve 18 yaşını doldurmamış olmasına rağmen yaşı büyütülerek idam
edilen masum genç hakkında “asmayalım da besleyelim mi? sözü omuzundaki
apoletlere psikopatik şekilde bağımlı darbeci bir generale aittir.
“Darbeler
Müdahaleler ve Siyasi Sistem” kitabının yazarı D. Mehmet Doğan’a göre darbeci
generallerin temel özelliği bütün zekâ ve enerjilerini “irtica” üzerine
hamlederek general olmalarıdır. “Hele Yemen’i bilmeyen, Yemen Türküsünü
makamıyla hatâsız okuyamayan üniformalılar... Onların değil orduda, bu yurtta
yerleri yok. (...) Birileri (çok yıldızlı general olmak isteyenler) halka karşı
mücadele ederek yıllarca omuzlarını doldurdular.”
Sözün özü;
darbeci generaller âlim ve ârif zatlar gibi milleti millet yapan, insanın
gönlünü inşa eden bir zümre değil. Altmış yıldır altı kez darbe yapan darbeci
generallerin kötü ruhunu bu ülkeden kovmak gerek. Darbeci generallerle ilgili temennimiz
şudur: Hulûs-ı kalple “daima Allah’a hamd eder, Hakk’a tapan milletimize şükran
duyarız” dedikleri gün bu hastalıklardan kurtulur ve felah bulabilirler.
* * * * *
Evvelâhir
Korona kısıtlamasının yeniden başladığı şu günlerde hânemize gelen bir dergi ve bir kitap var masamızda. Şair ve yazar Ömer Yalçınova’nın editörlüğünü ve Duran Doğan’ın Yazı İşleri Müdürlüğünü yaptığı “evvelâhir-iki aylık kültür-sanat ve şehir dergisi” Mart / Nisan 2021/ 3. sayısı ile “Öykülerde Maraş” adlı kitap bunlar. Her iki neşriyat da Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi’nin neşriyatıdır. Evvelâhir, Maraş’ın tarih ve kültürünü tanıtan yazılarla dolu. Derginin mündericatı şöyle:
Ateşîn
bir tarih âşığı: Mükrimin Halil Yinanç / Mehmet Yaşar, Tarih öncesi çağlardan
günümüze Kahramanmaraş / Mehmet Işık, Süt ve tabanca / Sezai Karakoç, Hayrettin
Güngör-Yenilenen yüzüyle Yedi Kuyular Kayak Merkezi /Söyleşi: Ömer Yalçınova,
Kış birden geldiği zaman-Yedi Kuyular Kış cenneti / Mehmet Işık, Gökhan Yılmaz:
Yedi Kuyular bir rüyanın gerçekleşmesi /söyleşi: Bilal Alimpınar, Yedi
Kuyular’ın yenilenen yüzünü gördünüz mü? / Anket: Bengisu Ergüder, Kısa anket
yorumu / Emine Özbeyaz, Maraş’ta bir an-Ahır Dağı destanı / Yasin Mortaş,
Ahûr(Ahır)Dağı isminin tarihi kaynakları / İbrahim Kanadırık, Ahır Dağı
Rüzgârında okunan satır araları / İnci Okumuş, Kahramanmaraş’tan öğrendiklerim
/ Suavi Kemal Yazgıç, Taş(Rad)Medrese Türbesi / İbrahim Kanadıkırık, Maraş’ta
bir gün-bunu saymam Maraş / Mustafa Çiftçi, Ali Demirdöğen: Kalbin kalbe tesiri
vardır / Söyleşi: Sibel Kök, Lezzetin mekânı-Bin bir derde deva: Kelle paça
çorbası / İlknur Avcı, Ayşe Ersoy: Her Mozaikli alan tarihin yazılı
vesikasıdır/ söyleşi: Ömer Yalçınova, Doğu ve Batı’nın buluşma noktası:
Germanicia / Süleyman Can, Germanicia gezisinden notlar / Ömer Yalçınoca,
Bitimsiz hayaller ve gerçekler koridoru / Tekin Şener, Şehrin yeryüzü çağrısı /
Ali Ömer Akbulut, Pulsuz mektuplar(3) / Hüseyin Yorulmaz / Mustafa Aydoğan,
Soluk soluğa Üsküp-1 / İsmail Göktürk, Şehrin kuruluş ve kurtuluş yeri:
Kurtuluş Mahallesi: İbrahim Gökburun, Rüzgârlı damlar Maraş tarhanası / Merve
Büyükçapar, Şehr-i Maraş’ta kar, Hidayet Bağcı, Çeyiz çıkarma / Mislina
Evliyaoğlu, Lada Samara’da çalan türkü / Cengizhan Konuş, 8 Başlıkta Andırın /
Gülizar Güneş,
Öykülerde Maraş
Editörlüğünü
Erdoğan Aydoğan’ın ve Duran Boz’un yaptığı “Öykülerde
Maraş” Şehr-i Maraş’a dair kırk üç hikâye yazarının yetmiş bir hikâyesi yer
almaktadır. Her bir hikâye Maraş’ın dün ve bugününden kareler aktarıyor. Hikâye
başlıkları yazarları şunlar: Erdoğan Aydoğan /Yazı, yazar ve Şehir, Şevket
Yücel / Sevgi kaynakları, Mustafa Okumuş / Çoban yıldızı, Tahsin Yücel / Ötesi,
Şevket Bulut / Takoz Ahmet, Rasim Özdenören / Uçağın arkasında koştum, Mehmet
Gülebenzer / Efsuncu Baba (Gâvur gölü efsanesi), Oğuz Paköz / Toprak Ana, Hacı
Ali Özturan / Nargile, Arif Bilgin / Hasgül’ün
Hanı, Kadir Tanır / “Küskün”den, Yalçın Yücel / Kendini arayan adam, M. Nedim
Tepebaşı / Bayrak aşkı, Zekeriya Çakabey
/ Vişne reçelini hiç sevmem, Doğan Arık / İki fotoğraf, Nahit Yücel /
Bekleyişler, Ali Karaçalı / Kamçı, Celalettin Kurt / Haceli dayının süvarisi,
Ercan Efe / Hartlaplı kavalcı, Hacı Derdiyok /Kanatsız kuşlar(1), Nuri Yıldız /
Bu kış zor geçecek, Ahmet H. Koç /Sarı gelin, Bahtiyar Aslan / Tepeli Toygar,
A. Gültekin Yazıcıoğlu / Hocayla yolculuk, Abdülkadir Hayber / Günün öteki
yüzü, Ercan Kozanoğlu/ Bir gezinti, Necdet Ekici / Yabancı, İsmail Kıllıoğlu / Yalnız bırakılmış adam,
Doğan Soydan / Melek anamın ekmeği, Hasan Ejderha / Hacaslan’ın Cezbelisi
(İbrahim), Hasan Keklikçi / Bizim Köy, Bünyamin K. / Sarı Leyland, Recep Şükrü
Güngör / Deli dövmesi, Yasin Mortaş / Paslı bisiklet, Mehmet Mortaş / Ölüme
bulaşmış anılar, Hüseyin Küçükkürtül /
Bir borç hikâyesi, Kadriye Kırdök / Eksik dilek, Şahin Erayman / Toprak
çekince, İbrahim Kılınç / Keklik, Nuhan Nebi Çam / Kim adam.
(ilbeyali@hotmail.com)