VF kat sol
VF kat sağ

06 Nisan 2021

​Darbeciler Kemalist ve psikopattır darbe sarasına tutulurlar

Türkiye’nin kara yazgısıdır darbeci generaller. Hegemonyanın, despotizmin, Kemalizm’in, İslâm ve millet düşmanlığının adıdır? Bu güruh Batılılaşmanın ortaya çıkardığı bir asker tipidir. Kemalist, lâdinî ve pozitivist askerlik eğitimi bu güruha göre iktidar daima darbeci generallerin vesayetinde olmalı.

 

Türkiye’de darbecilik psikiyatrik bir meseledir

Türkiye’de darbecilik psikiyatrik bir mesele. Hiçbir darbe içtimaî ve idarî bir ihtiyaçtan zuhur etmemiş ve milletin arzusuyla yapılmamıştır. Darbeci generallerin ve hempası Kemalist oligarkların darbe sarası(nöbet hâlinde gelen sinir hastalığı) tutmaya başladığında bu ülkede darbe sık sık zuhur eder ve edecektir. Darbeci generallerin birer psikopat olduğu kesin. Muayene edildiğinde yüksek dozda psikopatik belirtiler görülecektir. Dolayısıyla darbecilik hastalığına yakalananları ilk teşebbüslerinden sonra psikiyatri servislerine yatırılmalı, uslanmazlarsa tımarhâneye kapatılmalı. 

Darbecilik zihnî bir hastalık... Sosyal girişimlerde noksanlık, mensup olduğu milletle barışık olamama, kanun ve kurallardan kopukluk, kendine çizilen anayasal yasakları dikkate almamak, içinde yaşadığı toplum değerlerine önem vermemek, sevgi, şefkat gibi hislerden yoksunluk bu belirtilerden bâzılarıdır. 

Üç şeyi çok sever ve isterler: Güç, itaat ve vesayet. Güç ve darbe tutkularının arkasında hastalıklı otoriter kişilikleri ve “Atatürkçülük” bağnazlığı vardır. Darbecilik kötü bir virüstür

İktidar hırsı darbeci generallerde kanserden daha beter bir hastalık... Devletin idaresine hâkim olmak genlerine işlemiş. Bu sebeptendir ki darbecilik bâzı generallerin kanında yer etmiş bir virüstür. Bu hastalıklı zihniyete sahip generaller bu ülkede darbe yapıyor ve kan döküyorlar. Bu virüs kanlarından çıkmadıkça her vakit travmatik davranışlar gösterir ve darbeye teşebbüs ederler. Darbecilikleri narsist ruhlarındandır. Yâni darbeci kişiliklerine hayrandırlar. Bu hasta güruhun en sevdiği söz “emret komutanım.”

 

Darbeciler nevrotik davranışlar gösterirler

Dünyanın her yerinde aynıdır darbeci generallerin ruhu. İblis’in ruhunda buluşurlar. Hükümranlık tutkusu yüzünden nevroz hastalığına yakalanırlar. Nevroz: Sinir ve ruh hastalığı demektir. Darbe yapamadıkları ve iktidarı ellerinde tutamadıkları zaman nevrotik davranışlar gösterirler. Teşebbüsleri akim kaldığında darbe sarasına tutulur, nöbetler gelmeye başlar ve hayatlarının büyük bir kısmını psikiyatri kliniklerinde geçirirler. Darbeci generallerin çoğunda görülen nörolojik rahatsızlıklar şu hâllerinden anlaşılır:
1-Ülkenin kendi vesâyetlerinde olduğu zamanlar neşeli bir kişilik sergilerler.

2- Çabuk sıkılırlar.

3- Duyguları ve düşünceleri derin değil, sathidir.

4- Âni karar verip uygulamaya koyarlar.

5- Kendi hatâlarını kabul etmezler; sürekli olarak sivil toplum kuruluşlarını ve siyasetçileri suçlarlar.

6- Gayelerine ulaşmak için iç ve dış gizli servislerle çekinmeden diyalog kurarlar. Fetö, Devrimci Karargâh ve DHKP-C gibi cinayet örgütlerine bordrodan maaş öderler.

7-İtiyadî ve insiyakî olarak sık sık “ülkede irtica hortluyor, Kemalist Cumhuriyet’ten taviz veriliyor” paranoyasına tutulurlar.

8- Bu ülkede laikçi, Kemalist ilke ve inkılâplara bağlı darbeci generallerin zor yetiştiğini, kıymetinin bilinmediğini ve kaht-ı general, yani general kıtlığı olduğunu söylerler.

 

Darbecilerin gücü apoletlerinde

Darbeci generallerin gücü omuzlarında, yâni apoletlerindedir. Omuzlarındaki yıldız sayısınca şenî akıl ve güçleri artar, şapkalarındaki kokartların büyüklüğünce buyurganlık ve zorbalıkları genişler. Omuzdan düşünüp akıl etmenin akl-ı selimle hiçbir rabıtası yok. Şuur altlarında “rütbem ve ben” var. Omuzlarındaki apolet egolarına ve iktidar arzularına hâkim olur. Rütbe ve egoları birleşerek darbeci bir canavara dönüşürler. Akılları selîm, yâni temyiz edici akıl olmaktan çıkarak, kalpten değil, omuzdan neşet eden, yâni apoletin emrine giren hasta bir akıl hâline gelir. 15 Temmuz darbesinde görüldüğü üzere darbeci generaller omuzlarından akıl almaya devam ediyorlar. Kendi millet meclisini, polis okullarını ve insanını bombalayan nekrofil (ölüsevici) akıl ancak omuzundan akıllı darbeci generallerde görülür.

 

Darbe bağımlılığı eroin bağımlığından daha tehlikeli

Darbe bağımlılığı eroin bağımlılığından daha tehlikeli. Darbenin yapılabilmesi için binlerce insanın kontrgerilla eliyle faili meçhul cinayetlere kurban gitmesini ve sağ-sol çatışmasında öldürülmesini ancak omuzundan bağımlı paranoyak darbeci generaller isteyebilir. Bu elim hâdiseler için “ihtilâl (darbe mânasında kullanıyor) şartlarının olgunlaşması için gerekliydi” sözünü darbeperest bir generalden başka kim söyleyebilir? Mahkemece suçunun sabitliği daha anlaşılmadan ve 18 yaşını doldurmamış olmasına rağmen yaşı büyütülerek idam edilen masum genç hakkında “asmayalım da besleyelim mi? sözü omuzundaki apoletlere psikopatik şekilde bağımlı darbeci bir generale aittir. 

“Darbeler Müdahaleler ve Siyasi Sistem” kitabının yazarı D. Mehmet Doğan’a göre darbeci generallerin temel özelliği bütün zekâ ve enerjilerini “irtica” üzerine hamlederek general olmalarıdır. “Hele Yemen’i bilmeyen, Yemen Türküsünü makamıyla hatâsız okuyamayan üniformalılar... Onların değil orduda, bu yurtta yerleri yok. (...) Birileri (çok yıldızlı general olmak isteyenler) halka karşı mücadele ederek yıllarca omuzlarını doldurdular.”

Sözün özü; darbeci generaller âlim ve ârif zatlar gibi milleti millet yapan, insanın gönlünü inşa eden bir zümre değil. Altmış yıldır altı kez darbe yapan darbeci generallerin kötü ruhunu bu ülkeden kovmak gerek. Darbeci generallerle ilgili temennimiz şudur: Hulûs-ı kalple “daima Allah’a hamd eder, Hakk’a tapan milletimize şükran duyarız” dedikleri gün bu hastalıklardan kurtulur ve felah bulabilirler.

 

* * * * *

 

Evvelâhir

Korona kısıtlamasının yeniden başladığı şu günlerde hânemize gelen bir dergi ve bir kitap var masamızda. Şair ve yazar Ömer Yalçınova’nın editörlüğünü ve Duran Doğan’ın Yazı İşleri Müdürlüğünü yaptığı “evvelâhir-iki aylık kültür-sanat ve şehir dergisi” Mart / Nisan 2021/ 3. sayısı ile “Öykülerde Maraş” adlı kitap bunlar. Her iki neşriyat da Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi’nin neşriyatıdır. Evvelâhir, Maraş’ın tarih ve kültürünü tanıtan yazılarla dolu. Derginin mündericatı şöyle:                                                                                                                             

Ateşîn bir tarih âşığı: Mükrimin Halil Yinanç / Mehmet Yaşar, Tarih öncesi çağlardan günümüze Kahramanmaraş / Mehmet Işık, Süt ve tabanca / Sezai Karakoç, Hayrettin Güngör-Yenilenen yüzüyle Yedi Kuyular Kayak Merkezi /Söyleşi: Ömer Yalçınova, Kış birden geldiği zaman-Yedi Kuyular Kış cenneti / Mehmet Işık, Gökhan Yılmaz: Yedi Kuyular bir rüyanın gerçekleşmesi /söyleşi: Bilal Alimpınar, Yedi Kuyular’ın yenilenen yüzünü gördünüz mü? / Anket: Bengisu Ergüder, Kısa anket yorumu / Emine Özbeyaz, Maraş’ta bir an-Ahır Dağı destanı / Yasin Mortaş, Ahûr(Ahır)Dağı isminin tarihi kaynakları / İbrahim Kanadırık, Ahır Dağı Rüzgârında okunan satır araları / İnci Okumuş, Kahramanmaraş’tan öğrendiklerim / Suavi Kemal Yazgıç, Taş(Rad)Medrese Türbesi / İbrahim Kanadıkırık, Maraş’ta bir gün-bunu saymam Maraş / Mustafa Çiftçi, Ali Demirdöğen: Kalbin kalbe tesiri vardır / Söyleşi: Sibel Kök, Lezzetin mekânı-Bin bir derde deva: Kelle paça çorbası / İlknur Avcı, Ayşe Ersoy: Her Mozaikli alan tarihin yazılı vesikasıdır/ söyleşi: Ömer Yalçınova, Doğu ve Batı’nın buluşma noktası: Germanicia / Süleyman Can, Germanicia gezisinden notlar / Ömer Yalçınoca, Bitimsiz hayaller ve gerçekler koridoru / Tekin Şener, Şehrin yeryüzü çağrısı / Ali Ömer Akbulut, Pulsuz mektuplar(3) / Hüseyin Yorulmaz / Mustafa Aydoğan, Soluk soluğa Üsküp-1 / İsmail Göktürk, Şehrin kuruluş ve kurtuluş yeri: Kurtuluş Mahallesi: İbrahim Gökburun, Rüzgârlı damlar Maraş tarhanası / Merve Büyükçapar, Şehr-i Maraş’ta kar, Hidayet Bağcı, Çeyiz çıkarma / Mislina Evliyaoğlu, Lada Samara’da çalan türkü / Cengizhan Konuş, 8 Başlıkta Andırın / Gülizar Güneş,

 

Öykülerde Maraş

Editörlüğünü Erdoğan Aydoğan’ın ve Duran Boz’un yaptığı “Öykülerde Maraş” Şehr-i Maraş’a dair kırk üç hikâye yazarının yetmiş bir hikâyesi yer almaktadır. Her bir hikâye Maraş’ın dün ve bugününden kareler aktarıyor. Hikâye başlıkları yazarları şunlar: Erdoğan Aydoğan /Yazı, yazar ve Şehir, Şevket Yücel / Sevgi kaynakları, Mustafa Okumuş / Çoban yıldızı, Tahsin Yücel / Ötesi, Şevket Bulut / Takoz Ahmet, Rasim Özdenören / Uçağın arkasında koştum, Mehmet Gülebenzer / Efsuncu Baba (Gâvur gölü efsanesi), Oğuz Paköz / Toprak Ana, Hacı Ali Özturan / Nargile,  Arif Bilgin / Hasgül’ün Hanı,  Kadir Tanır / “Küskün”den,  Yalçın Yücel / Kendini arayan adam, M. Nedim Tepebaşı / Bayrak aşkı,  Zekeriya Çakabey / Vişne reçelini hiç sevmem, Doğan Arık / İki fotoğraf, Nahit Yücel / Bekleyişler, Ali Karaçalı / Kamçı, Celalettin Kurt / Haceli dayının süvarisi, Ercan Efe / Hartlaplı kavalcı, Hacı Derdiyok /Kanatsız kuşlar(1), Nuri Yıldız / Bu kış zor geçecek, Ahmet H. Koç /Sarı gelin, Bahtiyar Aslan / Tepeli Toygar, A. Gültekin Yazıcıoğlu / Hocayla yolculuk, Abdülkadir Hayber / Günün öteki yüzü, Ercan Kozanoğlu/ Bir gezinti, Necdet Ekici / Yabancı,  İsmail Kıllıoğlu / Yalnız bırakılmış adam, Doğan Soydan / Melek anamın ekmeği, Hasan Ejderha / Hacaslan’ın Cezbelisi (İbrahim), Hasan Keklikçi / Bizim Köy, Bünyamin K. / Sarı Leyland, Recep Şükrü Güngör / Deli dövmesi, Yasin Mortaş / Paslı bisiklet, Mehmet Mortaş / Ölüme bulaşmış anılar,  Hüseyin Küçükkürtül / Bir borç hikâyesi, Kadriye Kırdök / Eksik dilek, Şahin Erayman / Toprak çekince, İbrahim Kılınç / Keklik, Nuhan Nebi Çam / Kim adam.

(ilbeyali@hotmail.com)