17 Temmuz 2016

Darbelere geçit yok…

Hani deyim yerindeyse dünkü alçaklığı yapan Paralelci Yapı'nın ne menem cehennemi bir örgüt olduğunu yazmaktan dilimde olmasa da kalemim de tüy bitti.

Defalarca verilen mücadelenin gereğinden fazla yumuşak ve yavaş olduğunu yazdım.

Cemaat tehlikesinin büyüklüğü üzerine onca yazıyı yazarken insanların ‘yahu başka bir konu yok mu?' diye düşündüklerini düşünerek hem de.

Oysa ben, dini temelli bir geçmiş, sempati ve duygudaşlıkla beslenen ortaklıklara uzak bir siyasi gelenekten geliyor olmamın etkisiyle mücadele konusunda memnun olmadığım noktaları diğerlerinden daha fazla görüp, hissettiğime inanıyordum sadece.

Paralel Yapı'nın dini referanslı bir örgüt ve farklı cemaati örgütlerle ortak birçok ritüeli paylaşıyor olmasının yanında, birçok kişinin köklü ortak bir geçmişe sahip olması, art niyet olmasa dahi insanları duygusallaştırıyor ve tehlikeli bir empatinin varlığının sürmesine neden oluyordu çünkü.

O yüzden verilen mücadele, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararlılığına rağmen yetersiz olduğunu düşündürüyordu bana.

Hiç kuşkusuz FETÖ ile ilgilerinin olduğu yazılıp çizilen bürokratların hala görevlerini sürdürüyor olması ve kadro oluşturabilecek etkili görevlerde bulunmaları da bende devletin güvenlik planlarında zafiyetler yaratabilecek bir vurdumduymazlığa yorumlanıyordu.

Önerim ve beklentim basitti. Hendek ve barikat savaşında PKK'ya karşı verilen sertlikte ve kararlılıkta verilmesi gereken bir mücadele paralel yapıya karşı da verilmeliydi.

Bir de temizliğin sadece emniyet, yargı ve askerle sınırlı kalması da rahatsız ediciydi. Verildiği söylenen mücadele bütün devlet dairelerini, Belediyeleri, her alandaki özel sektör ve iş dünyasını, STK'ları kapsayacak şekilde genişletilmeliydi oysa.

İşte bütün bu kaygıların ve kendimizce dövünmelerin sonrasında 15 Temmuz silahlı kalkışmasını yaşamak zorunda kaldık.

İlk anda, onca yazıya konu olan yaşananların hafife alınması ve ‘yeterince üzerlerine gittik' rehavetinin tek suçlu olduğunun kızgınlığı vardı içimde.

Öte yandan ilk anın şaşkınlığıyla her şer'de bir hayrın var olması gibi insanlarımızın örnek bir tepki gösterip, sokaklara dökülmesinin en pür gururu.

Demokratik haklarını ve hukuku hakkıyla kullanabilmesi açısından her daim eksiklikler ve yokluklar yaşamış bir toplumun darbecilere karşı sokaklara dökülmesi demokrasi adına takdir edilesi bir tavırdı çünkü.

Tarihinde yaşadığı kanlı darbeleri desteklemek zorunda kalan bir milletin bugün gönüllü olarak darbeye karşı sokağa dökülmesi hiç kuşku yok ki lider farkından kaynaklandı. Bir toplum için devrim niteliğindeki bu karakter değişiminin mimarı hiç kuşku yok ki Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu.

Kendisini onda bulan ve onun kendisini temsil ettiğine inanan insanlar Erdoğan'ın direktifiyle sokaklara çıkmaktan zerre geri durmadılar.

***

Ölümlerin yaşandığı bu kutlu direnme de gördüğüm tek eksik, ülke demokrasisini ve halkın seçme iradesini koruması açısından hayatî öneme sahip bir eylemde atılan slogandan yapılan konuşmaların içeriğine kadar her şeyin çok daha geniş kitleleri kucaklayacak bir düzeyde olmamasıydı.

Ülke demokrasisini direkt hedef alan bu türden bir eyleme karşı örgütlenirken halkı alanlara döken yegâne güç, adalet ve vicdan duygularının şekillendirdiği demokrasiye ve milli iradeye sahip çıkma bilinci olmalıydı çünkü.

Her hangi bir parti, din, siyasi görüş, mezhep, etnisite gibi gruplaştırıcı olgular başlangıçta insanları birleştirici bir rol oynuyor gibi görünse de uzun zaman gerektirecek direnişlerde çözülmelere neden olacak farklılıkları hortlatacağına olan inancımdan ötürü bu vurgum, naçizane bir öğüt niyetine.

Ne mutlu ki dün bütün meydanları, caddeleri, sokakları, havaalanlarını dolduranlar sadece dindarlar, milli görüşçüler, MHP'liler ya da ülkücüler değildi. Sol ve soysal demokrat gelenekten gelip, hiç kimsenin herhangi bir ayırıma uğramadan özgürce huzur ve refah içinde yaşamasını isteyen ve ‘Darbelere geçit yok' diyenler de vardı epeyce.

Allah hepsinden razı olsun…

Cumhuriyet tarihinin bu en anlamlı mücadelesinde ölen bütün insanlarımıza Allah'tan rahmet dilerken Anadolu halkının büyüklüğü önünde saygıyla eğiliyorum.