09 Mart 2017

Değer doğuran kadınlar

Kadınlar Günü vesilesi herkes içindekini döküyor. Kadınlar çok dertli, erkekler onlardan daha dertli. Mesele insan/beşer olmak üst çatısından koparılınca modernitenin türettiği yamama kimliklerin geleceği yer ortadadır: Yabancılaşma.

Meselenin eşdeğerlilik değil de mahiyeti meçhul eşitlik çerçevesinde ele alınması kronik yaranın kabuğunu kaldırmaya devam ediyor. Eşitlik zaviyesi olaya nicel bakar, eşdeğerlilik ise niteliği ölçer. Mesela, iyi bir tarihçi olmanın kadın ve erkek olmaktan öte emek ve gayretle alakası vardır.

Bunu sayı, metre veya terazi ile ölçemezsiniz. Nefsin izzetinin erkek veya kadın olmakta değil de keyfiyette, sıfatta, nitelikte olduğunu ıskalayan modern kafa “ötekileştirdiği” geriyi yerin dibine sokmak için hemen standart silahlarına sarılır.

‘Kadını eve tıkmak, onu anne olmak dışında cinsel özne olmanın ötesinde değerde görmemek' gibi alışıldık bağırışmalar ortalığı dolduruverir.

Hâlbuki yaratılış erkek ve kadından yarattığı beşerin arasına bir sevgi ve merhamet koyarak onları birbirine bağlamış ve aralarındaki üstünlük ilişkisini de en sakınan (etkakum) olmaya bağlamıştır.

Günahın veya sevabın cinsiyeti yok, niteliği var. Mesuliyet müşterek, teklif eş ve akıbet aynı.

Fikir teşhirciliğini, ayartmayı düşünce zanneden modern yaklaşım her şeyde/herkeste bunu görmek istedi. Annelerin ayakları altındaki cenneti bedenlerine taşıdı. Niteliği değil niceliği kutsadı. Buna karşılık kültürümüzde Dede Korkut kendi çerçevesinde verdiği kadın tarifiyle aslında mutlak doğru yanlışın ötesinde insan olmak odağında bir manzara sunar.

Kadın insandır. Hatası da vardır, sevabı da.

Dede Korkut, kadını iyi ve kötü yapan varoluşsal durumları değil eylemsel vaziyetinin belirlediğini hoş bir dille ortaya koyar: “Dede Korkut dilinden ozan der: Karılar dört türlüdür. Birisi solduran soptur. Birisi dolduran toptur. Birisi evin dayağıdır. Birisi ne dersen bayağıdır. Ozan, evin dayağı odur ki kırdan yabandan eve bir misafir gelse, kocası evde olmasa, o onu yedirir içirir, ağırlar azizler gönderir.

O Ayişe, Fatıma soyundandır hanım. Onun bebekleri yetişsin. Ocağına bunun gibi kadın gelsin. Geldik o ki solduran soptur

Sabahleyin yerinden kalkar, elini yüzünü yıkamadan dokuz bazlama ile bir külek yoğurt bekler, doyuncaya kadar tıka basa yer, elini böğrüne koyar, der: Bu evi harap olası kocaya varalıdan beri daha karnım doymadı, yüzüm gülmedi, ayağım pabuç, yüzüm yaşmak görmedi der, ah nolaydı, bu öleydi, birine daha varaydım, umduğumdan daha uygun olaydı der. Onun gibisinin, hanım, bebekleri yetişmesin. Ocağına bunun gibi kadın gelmesin. Geldik o ki dolduran toptur

Dürtükleyince yerinden kalktı, elini yüzünü yıkamadan obanın o ucundan bu ucuna, bu ucundan o ucuna çırpıştırdı, dedikodu yaptı, kapı dinledi, öğleye kadar gezdi; öğleden sonra evine geldi, gördü ki hırsız köpek, büyük dana evini birbirine katmış, tavuk kümesine sığır damına dönmüş; komşularına seslenir ki: kız Zeliha, Zübeyde, Ürüveyde, Can Kız, Can Paşa, Ayna Melek, Kutlu Melek ölmeğe yitmeğe gitmemiştim, yatacak yerim gene bu harap olası idi, nolaydı benim evime birazcık bakaydınız, komşu hakkı Tanrı hakkı diye söyler.

Bunun gibisinin, hanım, bebekleri yetişmesin. Ocağına bunun gibi kadın gelmesin. Geldik o ki ne kadar dersen bayağıdır: Uzak kırdan yabandan bir edepli misafir gelse, kocası evde olsa, ona dese ki: kalk ekmek getir yiyelim, bu da yesin dese, pişmiş ekmeğin bekası olmaz, yemek gerektir; kadın der: Neyleyeyim, bu yıkılacak evde un yok elek yok, deve değirmeninden gelmedi der; ne gelirse benim kalçama gelsin diye elini arkasına vurur, yönünü öteye kalçasını kocasına döndürür; bir söylersen birisini koymaz, kocasının sözünü kulağına koymaz. O Nuh peygamberin eşeği asıllıdır. Ondan da sizi, hanım, Allah saklasın. Ocağına bunun gibi kadın gelmesin.”(Muharrem Ergin, Dede Korkut)”

Türk tarihinin bu başucu eserindeki yaklaşım, bize sıfat ve eylemin değer olduğu bir düşünce pratiğini gösterir. Kendimizden gurbette kaldığımız modern zamanlarda tefekkür edemez hale geldiğimizden, hayattan ve maziden hakikati devşirip güncelleştiremez olduk olalı yabancı yabancı geziyoruz kendi dünyamızda. Dede Korkut kavlince bitirelim: “Kız anadan görmeyince öğüt almaz. Oğul atadan görmeyince sufra çekmez

 Cinsiyet referanslı okumalar yerine değer merkezli tefekküre geçebilirsek kendimizle kavga etmekten kurtulup gurbetten eve dönebileceğiz. Kahraman şehit kadınlarımızı ve şiddet mağduru tüm bayanları bir gün değil değerlerine uygun hatırlamalıyız.

İyi kadın kötü erkek yoktur; iyi eş, baba, anne, öğretmen, mühendis, doktor vb. vardır.

15 Temmuz'da şehit olan ve eylemiyle demirden temerrüde karşı çıkan kadınlar erkeklere eşdeğer bir vicdan ve kahramanlığın temsili ile bahsettiklerimizi gösterdiler ve Bu Ülkenin Dayağı,direği, dayanağımız olduklarını tarihe kazıdılar.

Türk kadını her daim değer doğuran kadındır vesselam…