Değişen Otomobil Sektörünün, Enerji Kaynaklarına ve Ekonomiye Etkileri
Otomotiv endüstrisi, terim anlamı olarak, motorlu taşıtları tasarlayan, geliştiren, üreten ve pazarlayan iş sektörüdür. 2007 yılı itibarıyla, tüm dünyada 73 milyondan fazla motorlu araç üretildi. Otomotiv sanayii, tüm sanayileşmiş ülkelerde ekonominin lokomotifi olarak kabul edilmektedir. Sektörün ekonomideki sürükleyici-lokomotif etkisinin nedeni, diğer sanayi dalları ve ekonominin diğer sektörleri ile olan çok yakın ilişkisidir. Otomotiv sanayii demir-çelik, petro-kimya, lastik gibi temel sanayi dallarında başlıca alıcı ve bu sektörlerdeki teknolojik gelişmenin de sürükleyicisidir. Turizm, altyapı ve inşaat ile ulaştırma ve tarım sektörlerinin gerek duyduğu her çeşit motorlu araçlar sektör ürünleri ile sağlanmaktadır. Bu sektördeki değişimler, ekonominin tümünü yakından etkilemektedir. Otomotiv sektörü Motorlu Taşıt Aracı üreten bir sanayidir. Dünyada toplam motorlu taşıt seri üretiminin yaklaşık %70’ini otomobil üretimi oluşturmaktadır.
Türkiye’de de
bu oran geçerlidir. Otomobil üretimi, diğer motorlu taşıtlara göre çok daha
yüksek adetlerde yapılır. Bu suretle otomobil üretimi, güçlü bir yan sanayiini
oluşturarak diğer taşıtların üretimine de destek olur. Bu nedenle otomobil
üretimi, otomotiv sanayiinin temelidir. Son 10 yılda küresel araba üreticileri
büyümelerini önemli ölçüde Çin, Brezilya, Meksika gibi gelişmekte olan
piyasalar üzerinden gerçekleştiriyor.
Önemli
markalar, verimlilik açısından ölçeği yakalamak için sadece Çin piyasası için
değil, çevre Asya ülkeleri için de kapasite oluşturdular. Çin’i bir anlamda
bölgenin “Hub”ı olarak kullandılar. Bugün Dünyada tek başına en çok araba
üretilen ülke Çin oldu ve bu durumun devam etmesi bekleniyor. Çin’de üretilen
araçların üçte biri, hafif ticari araçların %57’si yabancı markalara ait.
Ayrıca yabancı markaların, üretimlerinin yanında, Çin’de büyük ölçekli
Ar-Ge merkezleri var. Böyle bir durumda Çin Devleti yabancı sermaye ile
ilişkili mevzuatını değiştirdiği takdirde bunun sektöre etkisi büyük olacaktır.
Değişimin yönü sektörün de yönünü belirleyecektir. Bir diğer örnek Brezilya;
2012 yılında Brezilya Hükümeti endüstri vergilerini (IPI) %30 oranında artırdı.
Buna ilave olarak yakıt verimliliği, yerel üretim kullanımı ve yerel Ar-Ge’yi
teşvik amaçlı kurallar koydu.
Otomotiv
sanayiinin önemi
Uzay–havacılık sanayiinden
sonraki en karmaşık teknoloji gerektiren otomotiv sanayii, başlıca önemli
mühendislik alanlarını içeren multi-disipliner bir teknoloji gerektirir.
- Motorlu
taşıt aracı; niteliği, malzeme yapısı, prosesi, teknolojisi ve üretim yeri
farklı olan 5,000 dolayında parçanın, ortak kalite yönetimi ve verimlilik
anlayışı ile üretimi ve bir araya getirilmesi ile ortaya çıkar.
- Bir motorlu
aracın üretimi ve trafiğe çıkabilmesi için güvenlik, trafikve çevre ile ilgili 50 dolayında
küresel teknik mevzuata uyumu ve bunun belgelendirilmesi zorunludur. Bu mevzuat
teknolojideki gelişmelere bağlı olarak sürekli yenilenmektedir. Özellikle çevre
ile ilgili yeni mevzuat hazırlıkları sektörü büyük baskı altında tutmaktadır.
- Pazardaki
yoğun rekabet nedeni ile müşteri tatmini ancak teknolojik gelişme ile
sağlanmaktadır. Bu nedenle sektörde, yoğun Ar-Geve sürekli gelişme esastır.
- Otomotiv
sektörü kendisi dışında, hammadde ve yan sanayi ile otomotiv ürünlerinin
tüketiciye ulaşmasını sağlayan ve bunu destekleyen pazarlama, bayi,
servis, akaryakıt, finansve sigorta sektörlerinde geniş iş hacmi
ve istihdam yaratmaktadır.
- Otomotiv
sektörü ülkedeki savunma sanayiinin gelişmesinde ve teknolojik düzeyin
yükselmesinde temel oluşturmaktadır. Bu sanayi dalında hâlen, büyük bir
teknolojik gelişme potansiyeli ve gücü bulunmaktadır. Bu özellikleri nedeni ile
otomotiv sanayii, stratejik bir sanayi olarak Hükûmetlerin yakın ilgisini
çekmekte ve bu sektör için özel bir planlama yapılmaktadır. Özellikle hızla
küreselleşmekte olan bu sektörde rekabet büyük yoğunluk kazanmakta ve
sanayileşmiş ülkeler ile AB, NAFTAgibi ekonomik birliklerde bu
sektörün korunması ve rekabet gücünün geliştirilmesi için özel politikalar
uygulanmaktadır.
Üretim,
istihdam ve teknolojik gelişmeye doğrudan etki eden otomotiv sektörü ekonomi
için stratejik bir öneme sahiptir. Sadece kendi içerisinde ürettiği katma
değerle değil ileriye ve geriye doğru bağlantılarla birçok sektörü pozitif
etkilemektedir. Demir-çelik, cam, plastik, elektronik, elektrik ve yazılım gibi
alanlardaki üretimlerden yararlanan otomotiv sektörü inşaat, turizm, ulaştırma
ve tarım gibi alanlarda daha verimli bir işleyiş sağlamaktadır. İleri
teknolojiler, sürdürülebilir politikalar ve farklılaşan tüketici
davranışlarının beslediği küresel ölçekteki değişim rüzgarından otomotiv
sektörü de nasibini almaktadır. Otonom sürüş, elektrik motorları,
bağlanabilirlik (connectivity) gibi yeniliklerin yapısal olarak otomotiv
sektörünü değiştireceği öngörülmektedir. Bu yeniliklerin ortaya çıkmasıyla hem
üreticiler hem de sürücüler açısından birçok değişikliğin yaşanacağı
anlaşılmaktadır. Mevcut modellerin yerine daha fazla enerji verimliliği
sağlayan ve yeni teknolojilerle donatılan modellerin ön plana çıkmasıyla
birlikte özellikle gelişmiş ülkelerde bu modellerin pazardaki paylarının
artacağı tahmin edilmektedir. Öte yandan çevre ve enerji maliyeti açısından öne
çıkan elektrikli arabaların batarya ücretlerinden dolayı satış fiyatlarının
yüksek ve özellikle tek şarjla gidilecek mesafenin kısa olması gibi nedenlerden
ötürü kısa süre içerisinde sayısının çoğalması ve yaygınlaşmasının zor olduğu
görülmektedir. Ancak batarya teknolojisindeki ilerlemeye bağlı olarak yakın
gelecekte maliyetlerin düşüşe geçmesi ile birlikte elektrikli arabaların
artacağı öngörülmektedir. Küresel ölçekte ciddi bir teknolojik kırılma yaşamaya
başlayan otomotiv sektörü Türkiye ekonomisi açısından da kritik öneme sahiptir.
Türkiye’nin toplam araba üretimi 2000’de 431 bin seviyesinden 2017’de yaklaşık
1 milyon 696 bine yükselmiş, söz konusu on sekiz senelik dönemdeki ortalama
üretim oranı yıllık bazda yaklaşık yüzde 8 oranında artmıştır. Türkiye coğrafi
konumu, altyapısı ve beşeri sermayesi gibi avantajları sayesinde otomotiv
üretiminde önemli bir üs haline gelmeyi başarmıştır. AR-GE yoğun bir endüstri
olan otomotiv sektörü son on yıldır Türkiye’de en fazla ihracat yapan sektör
konumundadır.
2017’de
ulaşılan seviyeyle Türkiye taşıt araçları üretimi sıralamasında Avrupa’da
beşinci, dünyada ise on dördüncü sırada yer almaktadır. Bununla birlikte
Türkiye Avrupa’nın ticari araç üreticileri kategorisinde bulunmaktadır.
Yukarıda saydığımız önemli katkılarına rağmen Türkiye’deki otomotiv sektörü
daha çok montaja dayalı bir yapıya sahip olduğu için özellikle yüksek
teknolojili ve katma değeri fazla ara mallarda ithalata bağımlı bir yapıdadır.
Bu durum Türkiye’nin otomotiv sektöründeki potansiyelini tam olarak
kullanamamasına neden olmaktadır. Bu açılardan bakıldığında Türkiye
ekonomisinin orta gelir tuzağından kurtularak yüksek gelirli gelişmiş ülkeler
grubuna yükselebilmesi için otomotiv gibi ileri teknolojik sektörlerde kendi
markalarıyla küresel sektöre yönelik kaliteli üretim gerçekleştirmesi
gerekmektedir. Yerli ve milli otomobil bu sebeple hem teknolojik ilerlemenin
önemli bir parçası hem de sağladığı katma değer açısından ekonomik büyümenin vazgeçilmezi
olacaktır. 2030 yılına kadar olan süreçte günümüzden farklı olarak sektörde
daha çok elektrikli, otonom ve bağlantılı araçların yaygınlaşacağı net olarak
görülebilmektedir. 2030 sonrasında fosil yakıtlı araba üretimlerinin tamamen
yasaklanacağı, elektrikli arabaların altyapılarının küresel şirketlerin yanı
sıra devletlerin yardım ve teşvikleriyle hızla iyileştirileceği ön
görülmektedir. Teknolojik gelişmeler ve şehirlerin nüfusunun daha fazla artması
otomotiv sektörünün geleceğini etkileyecektir. Dünya nüfusunun 2050’de 10
milyarı aşması, megakent sayısının üç kat artması ve bu durumun daha fazla
trafik kirliliği ve gürültüye neden olması beklenmektedir. Bu gelişmelerin
otomotiv sektörünü yapısal bir değişimin içine sokması kaçınılmazdır. Bununla birlikte
teknolojinin hızla gelişmesinin bir yansıması olarak otonom, eletrikli ve
paylaşılan arabaların insanların hayatında daha fazla yer bulacağı
öngörülmektedir. Daha teknolojik arabalarla kişilerin yaşam kalitesinin
artacağı anlaşılan 2050’de dünyada yaklaşık 3 milyar arabanın olacağı tahmin
edilmektedir. Dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 5’ini oluşturan küresel
otomotiv sektörü dünyanın en büyük dördüncü ekonomisine karşılık gelmektedir.
Küresel ticaretten en fazla pay alan sektörler arasında bulunan otomotiv
2015’te toplam 16,3 trilyon dolar olan küresel ticaretin 1,3 trilyon dolarını
oluşturmuştur. Türkiye’deki otomotiv sektörü de yukarıda özetleme çalıştığımız
gelişmelerden tabii ki etkilenmektedir. Bu nedenle sektörün geleceğini
şekillendiren bu gelişmeleri yakından takip etmesi ve pozisyon alması şarttır.
Covid19 pandemi sürecinde piyasada sıfır araç bulmak çok zorlaştı, üretim ve
tedarik zincirleri her sektörde olduğu gibi otomotiv sektörünü de vurdu. 2.el
araç fiyatları kat ve arttı. Kapitalizm sonrası globalizm sistemine geçiş
sürecinde birçok sektörel değişime şahitlik ettiğimiz bu dönemlerde gerekli
tedbirlerin alınması son derece önem arz etmektedir.
Birçok meslek
ortadan kalkarken, yeni yeni mesleklerin gündemimize girdiği, köklü sektörel
dönüşümleri yaşamaktayız. İçten yamalı motorlu araçlarda 40.000’ne yakın parça
varken elektrikli otonom otomobillerde sadece 50-60 parça yeterli olmaktadır.
Ayrıca bu araçlar yapay zeka kullanılarak, gelişmiş robot teknolojileri
üzerinden üretilmektedir. Firmaların 2030-2040 sektörel perspektiflerini
incelediğimizde özellikle yedek parça ve yan sanayi ürünleri üreten
çalışanların işsiz kalması da muhtemel bir öngörüdür. 2021 yılının ilk altı
ayında Avrupa’da elektrikli araç satışları %122 artışla, 221 bin 514 adetten
492 bin 21 adete yükseldi. Türkiye devlet teşvikiyle birlikte özel sektör
üzerinden tam bu noktada da çok yerinde bir karar vererek “Türkiye’nin
Otomobili Girişimi Grubu” (TOGG) yerli ve milli elektrikli otomobil markasıyla
önemli bir adım atarak ciddi bir atılım gerçekleştirmektedir. Türkiye’nin
jeostratejik konumu ve Afrika, Ortadoğu, Balkanlar’daki pazarlara hızlı
ulaşabilme imkanı dolayısıyla büyük avantajlara sahiptir. Bu sistemsel geçiş
döneminde, Dünya’daki tüm gelişmeleri analiz ederek, yanlış vergilendirme
politikalarının sektörü nasıl olumsuz etkilediği, Brezilya örneği
incelendiğinde de görülececektir. Bu nedenle Türkiye’de otomotiv
sektörünün geleceğini planlamak için mevzuat yapıcılarının sektör
temsilcileriyle el ele birlikte çalışmaları son derece önemlidir.
Otomotiv
sektöründeki değişime eşgüdümlü olarak enerji kaynaklarında doğal bir dönüşüm
meydana gelecektir. Yani motorlu araçlarda kullandığımız benzin ve petrolün
yerini, bundan sonra elektrikli otonom araçlar için kullanılan piller
alacaktır. Bunların en önemli ham maddesi ise lityumdur. Lityum madenlerinin
önemi her geçen gün çok daha fazla artmaktadır. 2030-2040 yıllarına kadar olan
periyotlarda bu dönüşümün gerçekleşmesi doğal bir gereklilik olarak
görülmektedir. Gelecekte, Türkiye, Çin, Almanya vb. küresel otomotiv aktörü
olması muhtemel olan ülkelerin bu alanlarda da önemli atılımları bulunmaktadır.
Enerji alanında yaşanacak olan bu değişimin, bor vb. stratejik öneme sahip
madenlerdeki gerekli ARGE çalışmaları yapıldığı takdirde, Türkiye’nin avantajlı
bir konuma geçmesi çok muhtemeldir.
Tüm bu
değişimlerin sonucunda diğer önemli bir hususta ABD dolarının uluslararası bir
para birimi olma özelliğin ortadan kalması sonucunu da meydana getirebilme
ihtimalidir. Çünkü günümüzde ABD dolarına değer katan en önemli unsurlardan
biri petro–dolar endeksidir. Elektrikli otonom
araçlarda petrolün kullanılmaması nedeniyle, petro–dolar endeksinin
zayıflaması yada çökmesiyle yeni enerji kaynaklarına sahip olan aktörlerin
avantajlı hale gelebileceği önemli finans çevrelerinde yoğun alarak
tartışılmaktadır. Dolayısıyla global sistemin yeni kurallarına uygun olarak
sanal paralar üzerinden yeni finansal formüllerin ortaya çıkabileceği
kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.
21.yy’da
şahit olduğumuz bu değişim sürecinde dev markaların tamamı elektrikli otonom
araçlarını hazırladı. Sektörün en büyük markaları, karbon emisyonundaki fosil
yakıt payını sıfırlamak amacıyla, AB yasaları ve Paris iklim anlaşması
kapsamında elektrikli araç yatırımlarını her geçen gün artırmaktadır. Otomativ
devi Almanya’nın Ekonomi ve Enerji Bakanı Peter Altmaier, geçtiğimiz günlerde,
2030 yılına kadar trafiğe kaydı yapılacak araçların yüzde 80’inin elektrikli
araçlardan oluşacağını ifade etti. Öte yandan, Almanya’nın 2030 yılında enerji
tüketiminin de özellikle elektrikli otomobillerin yüksek elektrik talebiyle
645-665 terrawat/saate çıkarak, önceki varsayımlardan yüzde 15 daha fazla artış
göstermesi bekleniyor. Önemli Otomobil markaları içten yanmalı motorları bırakacakları
son tarihleri şu şekilde açıkladı.
MERCEDES
Mercedes’in Alman üreticisi
Daimler, 2022 ile 2030 yılları arasında elektrikli otomobil teknolojisine 40
milyar euro yatırım yapılacağını belirtti. Şirket, 2030 yılında tamamen
elektrikli otomobil üretimine geçmeyi planlıyor.
VOLVO
İsveçli otomobil şirketi Volvo,
hızla büyüyen elektrikli otomobil pazarına odaklanacağını ve fosil yakıtlı
motorlar üretmeyi aşamalı olarak durduracağını belirterek, 2030 yılına kadar
şirketin tüm otomobillerinin elektrikli olacağını açıkladı.
AUDİ
Alman otomobil üreticisi Audi,
sıfır karbon emisyonu hedefinin parçası olarak 2033 yılına kadar dizel ve
benzinli otomobil üretimini durduracağını açıkladı.
Audi CEO’su Markus Duesmann, 2026
yılı itibarıyla Audi’nin yalnızca tamamen elektrikli otomobil modellerini
piyasaya süreceği belirtilirken, 2033 yılına kadar içten yanmalı motorların
üretimini kademeli olarak durdurmayı planladığını duyurdu.
BENTLEY
İngiliz lüks otomobil üreticisi
Bentley Motors, 2026 yılından itibaren şarj edilebilir hibrit ve elektrikli
araçları pazara sunmayı ve 2030’dan itibaren tamamen elektrikli araçlara
geçmeyi düşünüyor.
JAGUAR LAND ROVER
Jaguar Land Rover, lüks otomobil
markası Jaguar’ın 2025 yılından itibaren tamamen elektrikli araç üretir hale
getirilmesinin planlandığını duyurdu.
RENAULT
Renault Grubu, 2025 yılında yüzde
65’in üzerinde elektrikli ve elektrik destekli araç, 2030’da ise yüzde 90’a
varan elektrikli araç filosu sunmayı hedefliyor.
MİNİ
Alman devi BMW bünyesinde faaliyet
gösteren Mini, marka otomobillerin tamamının 2030’da yüzde 100 elektrikli
olmasını planlıyor.
FIAT
Fiat, 2025-2030 yılları arasında
üreteceği araçları tamamen elektrikli olarak üretmeyi planladığını belirtti.
FORD
ABD’nin büyük otomobil
üreticilerinden Ford, elektrikli araçlara yönelik yatırımlarını 2025’e kadar 30
milyar doların üzerine çıkaracaklarını belirterek, 2030’a kadar araçlarının
tamamen elektrikli olmasını planladıklarını söyledi.
BMW
Bir başka
Alman otomobil şirketi BMW, 2030 yılına kadar satışa çıkaracağı araçların yüzde
50’sinin tamamen elektrikli olacağını duyurdu.
VOLKSWAGEN
Alman
otomobil devi Volkswagen, 2030 itibarıyla Avrupa’daki araç satışlarının yüzde
70’ini tamamen elektrikli yapacak.
OPEL
Stellantis
bünyesinde faaliyetlerine devam eden Alman otomobil şirketi Opel, 2028 yılına
kadar Avrupa’daki otomobillerinde içten yanmalı motor kullanmayı bırakacağını
ve tamamen elektrikli araç üretimine geçmeyi hedeflediğini belirtti.
HONDA
Bugüne kadar
‘tamamen elektrikli’ satışa geçeceği tarihi açıklayan şirketler arasında en geç
tarihi veren, Japon otomotiv devi Honda oldu.
Honda, 2040
yılı itibarıyla fosil yakıtlı araç satışı yapmayacağını açıklayarak sadece
elektrikli model satacağını söyledi.
GENERAL
MOTORS
ABD’li
otomobil üreticisi General Motors (GM), tamamen elektrikli bir gelecek için
ortak bir vizyon geliştirmek amacıyla Çevre Savunma Fonu ile çalıştığına işaret
edilen açıklamada, şirketin 2035 itibarıyla yalnızca elektrikli araç üretmeyi
hedeflediğini söyledi.
Kaynakça:
- “Re-inventing the weel Scenarios
for the transformation of the automotiv industry “ OICA
- WEC, Global Transport Scenarios
2050, (World Energy Council, Londra: 2011).
- Pişkin, Otomotiv Sektör Raporu,
s. 21.
- Küresel Otomotiv Sektörünün
Değişimi ve Yerli Otomobil Projesinin Geleceği Nurullah Gür, Yunus Furuncu
- Mike Wall, Automotive Industry
Outlook: Navigating the Waters in a Post-Recovery Environment, (IHS Markit,
Londra: 2016), s. 4.