01 May 2019

Dehşetiyle Hayvanları Dahi Ürküten İnsan!

Kendisi için sonsuz bir kâinat yaratılmış olan insan, bugün güzel olan her ne varsa onu bozmakla, acımasızca yok etmekle, doyumu asla mümkün olmayan nefsinin bilumum hazlarını ve sapkınlıklarını doyurmakla meşgul. Dehşetiyle adeta en vahşi hayvanları dahi ürkütüyor ve korkutuyor, modern insan.

İnsan kavramı her Ademoğlunu içine alan bir kavram mıdır? Belki de kavramın yeniden tanımlanmaya ihtiyacı var. Zira insan doğmak herkesin, insan kalmak ise çok azımızın başarabildiği bir ayrıcalık artık.

Son zamanlarda öylesine dehşetengiz insan portreleriyle karşılaşıyoruz ki, cümlelerimiz bunu yapan bir insan olamaz diye başlayıp, insan oluşumdan utandım diye bitiyor. Öylesine dehşetli insan simaları gördük ki, kıyametin ya da büyük bir felaketin yaklaştığını düşünmeye başladık. Oysa bunlar ne ilk ne de son dehşetiydi, insanın.

Kâbil'in öz kardeşi Hâbil'i öldürmesiyle başladı insanın dehşeti ve o günden beridir mütemadiyen sürüyor. Şeytan, bazen bir seri katil, bazen bir çocuk tecavüzcüsü, bazen de bir katliamcı kılığında ortaya çıkıyor. Çok yakın bir geçmişte bunların hepsine şahit oldu gözlerimiz ve hüzünlendi yüreğimiz.

Bazen ağzı süt kokulu çocuklar, bazen ibadetini yapan masumlar, bazen de kendisine emanet edilen hayvanlar maruz kaldı insanın hayvanları dahi ürküten dehşetine. Küçücük çocukların bedenlerine musallat olanlar da en masum ve savunmasız anlarında Müslümanları kurşunlayanlar da insan maskesi altında gerçekleştirdiler bu fiillerini.

Bu makaleyi yazdığım şu anda belki de binlerce masum çocuk, Yemen'de, Suriye'de bombaların kurbanı oldu. Modern şehirlerin sağır ve dilsiz odalarında kim bilir kaç kadın daha tecavüze uğradı ya da öldürüldü. Ve biz yeni günün sabahında acaba insanın hangi dehşetinin manşetiyle uyanacağız.    

İnsana eşref-i mahlukat (yaratılmış olanların en şereflisi) ve esfel-i mahlukat (yaratılmış olanların en sefili) olma ayrıcalığı verilmiş. Bu yüzden insan sual olunacak ve mizana çekilecek. Bizim nerede olduğumuzu belirleyecek olan dünyadaki tercihlerimiz ve amellerimiz. İnsanı bir sayı doğrusu üzerinde düşünürsek ve doğumunu da sıfır olarak kabul edersek sonsuz sayıda pozitif değer de alabilir sonsuz sayıda negatif değer de alabilir, insan.

Bununla birlikte insanın madde ve mana olmak üzere iki boyutu vardır ki bunlarda yaşamımız üzerinde çok etkilidir. Madde boyutu insanın biyolojik ihtiyaçlarını ve fiziksel özelliklerini oluşturur. Mana boyutu ise, imanını, ahlakını, değerlerini ve ruhunu oluşturur. Bunlar tıpkı bir atın üzerindeki heybe gibidir. Hangi göze daha çok şey konursa o taraf ağır basar. Bugün ki sorunların temelinde de bu var. Madde ve mana arasında bir denge kuramıyor oluşumuz. Ve ne yazık ki meylimiz genellikle maddeye ve maddi olana doğru oluyor.

İnsanı tutan ve dizginleyen bazı içsel ve dışsal kontrol mekanizmaları vardır. Allah korkusu, vicdan, yasa ve kolluk kuvvetleri gibi. Bunlar içerisinde en etkili olan ise içsel kontrol mekanizmalarıdır. Eğer bu dehşetli gidişi durdurma niyetinde isek bunu yapmanın yolu herkese kendi öz denetimini yapacak inanç ve değer sistemini kazandırmak olabilir.

Üstad Erdem Beyazıt'ın söylediği gibi;

Ey bizim sabır yüklü toprağımızın kutsal ağacı

Sen bize hayatsın umutsun mezarlar kadar derin

Bizi tutan bir şey varsa dirilten o sensin”.

İnsanı tutan, onu dizginleyen bir şey kalmadığında, yapacağı vahşetin sonu yok ne yazık ki. Üzerimize giydirilmeye çalışılan maddenin metal zırhından sıyrılıp, tüm kâinatı şefkatle ve merhametle sarabileceğimiz mana zırhına bürünelim ki insan kalmanın da hazzına varalım.

Vesselam…