Dijital Aile
Aile, bilinen en eski toplumsal kurum. Tüm medeniyetlerde bireyi yaşama hazırlama rolünü üstlenmiş, insanın ve toplumun hayata tutunma sürecindeki en büyük destekçisi. Ve tüm toplumlar için gelenek ile gelecek arasındaki bağı kuran bir köprü. İnanç, kültür ve değerlerin ilk öğreticisi, kuşaktan kuşağa aktarıcısı.
Aile, birey, toplum ve zaman arasında çift yönlü bir
etkileşim söz konusudur. Yani aile, bir taraftan bireyi, toplumu ve zamanı
değiştirirken diğer yandan da kendisi birey, toplum ve zaman tarafından
değiştirilmektedir. Aile kurumunun zamana bağlı olarak değişimi her çağ ve
kültürde önemli bir tartışma konusu olmuştur. Bu değişiminin iki boyutta
gerçekleştiği söylenebilir. Bunlar aile kurumunun yapısal değişimi ve aile
içerisindeki ilişkilerin değişimi şeklindedir. Bugün geldiğimiz noktada ailenin
yapısal değişimini ve yeni aile formunu “dijital aile” olarak
tanımlıyorum.
İsterseniz
“dijital ailemizin” sıradan bir akşamına birlikte bakalım!
Anne
her hafta büyük bir özenle takip ettiği ve 150. Bölümünü izlediği dizisini yine
pür dikkat izliyordu. Baba izlediği maç sırasında hop oturup hop kalkıyor,
adeta yerinde duramıyordu. Evin büyük çocuğu olan abla yeni TikTok videosunu
çekiyor, evin küçük çocuğu ise tabletiyle oynadığı oyunda üst seviyeye çıkmak
için daha fazla insan öldürmek için çabalıyordu…Bu tablo günümüzde dünyanın pek
çok ülkesinde yaşanan sıradan bir akşamın özetiydi aslında. Belki içerikler ve
karakterle farklı olabilir ama döngü pek çok aile için ne yazık ki ortak.
Araştırma sonuçlarına bakıldığında dijitalleşen aile
belirgin biçimde görülebilir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından
yapılan “Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması” sonuçlarına göre
2021 yılında hanelerin %92,0'ının evden internete erişim imkanına sahip olduğu aynı
oranın 2020 yılında %90,7 olduğu görülmüştür. İnternet kullanım oranı 2021
yılında 16-74 yaş grubundaki bireylerde %82,6 olmuştur. Bu oran, bir önceki yıl
%79,0'dı. İnternet kullanım oranı cinsiyete göre incelendiğinde; internet
kullanımı erkeklerde %87,7 ve kadınlarda %77,5 olarak gerçekleşmiştir. 16-74
yaş grubundaki tüm bireylerin %80,5'inin, 2021 yılı ilk üç ayını kapsayan dönemde
interneti düzenli olarak (hemen her gün veya haftada en az bir defa) kullandığı
görülmüştür (TÜİK, 2021).
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan
bir diğer araştırma olan “İstatistiklerle Aile” araştırması, ailenin yapısal
değişimine dair çok önemli bilgiler vermektedir. İlgili araştırmaya göre; Türkiye'de
2008 yılında 4 kişi olan hane halkı ortalaması 2020 yılında 3,30 kişiye düştü.
2014 yılında %13,9 olan tek kişilik hane halklarının oranı 2020 yılında %17,9'a
yükseldi. En çarpıcı sonuçlardan biri ise tek ebeveyn ve çocuklardan oluşan
ailelerin oranındaki artış. Zira sadece baba ve çocuklardan oluşan ailelerin
oranı 2014 yılında %1,5 iken 2020 yılında %2,2’ ye ulaştı. Sadece anne ve
çocuklardan oluşan ailelerin oranı ise 2014 yılında %6,1 iken 2020 yılında %7,5’e
oldu (TÜİK, 2021).
Çocukların
hayatı anlama ve öğrenme süreçlerinde aile kurumu, ilk çocukluk yılları ve
ebeveynlerle olan etkileşimler çok önemlidir. Ebeveynler ve yetişkinler
açısından ise aile, şehrin karmaşasından ve yorgunluğundan kaçıp sığınılan bir
liman gibidir. İnsanın giderek yalnızlaştığı bu çağda aile, en güçlü
sosyalleşme ortamıdır. Mutlu bir aile ortamı tüm aile bireylerinin psikososyal açıdan
iyi oluşunu desteklemektedir.
Aile
içerisindeki her bireyin farklı bir ekranla meşgul olduğu, aile bireylerinin
birbiriyle olan iletişim ve etkileşimlerinin giderek azaldığı, ortak anıların
ve birlikte geçirilen zamanların yitirildiği bir aile yaşamı birey ve toplum
için ciddi riskler ve olumsuzluklar içermektedir. Böyle bir aile yaşamı hem
sağlıklı değil hem de sürdürülebilir değil. Ailenin ve birlikte geçirilen
zamanların gücüne inanalım ve ailemizi korumaya, onu yaşatmaya özen gösterelim…
Vesselam…