Dijital obezite
Aslına bakarsanız dünyanın bu aceleci değişime nasıl tahammül ettiğini merak etmiyor değilim. Kaldı ki, bu hızlı değişimden dünyanın da hoşnut olmadığını düşünüyorum. Her yeni günle birlikte yeni kavramlar giriyor hayatımıza, yeni teknolojiler, yeni akımlar, yeni alışkanlıklar. Ve bu değişimden payımızı alıyoruz teker teker.
Dünyanın değişim hızını
artıran şeylerin başında teknoloji ve internet geliyor. Bu yüzden artık dünyaya
“elektronik köy” diyorlar. Köy
deyince aklımıza, sakin yerleşim yerleri, tenha sokaklar, doğallığı bozulmamış kırlar
ve mutlu insanlar geliyor. Fakat bu özellikler elektronik köy için geçerli
değil. Aksine elektronik köy; insan istifi, gerçeklikten uzak, tehlike, tehdit
ve zorbalıkla dolu bir yer. Ve elektronik köyde insanların pek çok şeyle başı
belada. İşte onlardan biri de “dijital obezite.”
Dijital obezite, gereğinden fazla dijital içerik tüketimi
sonucu ortaya çıkan bir durum olarak tanımlanmaktadır. Teknolojinin aşırı kullanımına bağlı olarak,
teknolojiden vazgeçemeyen bireyler, sunulan içerikleri tüketmeye devam ettikçe
psikolojik ve fiziksel açıdan sorunlar yaşayabilmekte ve giderek “dijital obezlere”
dönüşmektedirler (Bayrak ve Cihan, 2021). Gerd Leonhard’a göre dijital obezite;
aşırı bilgi tüketimi ve yeterince dinlenmemeyle ilgili bir durum. Sürekli yemek
yemek, başka hiçbir şey yapmamak gibi bir şey" (AA., 2022).
Araştırma sonuçları
ülkemizde internet ve medya kullanımının sürekli arttığını göstermektedir. TÜİK
(2023), tarafından yapılan “Hanehalkı Bilişim Teknolojileri (BT) Kullanım
Araştırması” sonuçlarına göre; 2013
yılında %13 olan bireysel internet kullanım oranı, 2023 yılında %87,1’e
ulaşmıştır. Türkiye günlük 2 saat 59 dakika sosyal medya kullanım süresiyle
dünyada en fazla sosyal medya kullanan ülkeler sıralamasında 16. olmuştur
(We are social, 2023).
Telefonumuzda,
bilgisayarımızda veya diğer elektronik aletlerimizde sakladığımız fotoğraflar,
dokümanlar, müzikler veya diğer içerikler, gerçekten ihtiyaç duyduğumuz ve
sürekli kullandığımız şeyler mi?
Sosyal medya
platformlarında istemediğimiz halde karşımıza çıkan haberler, reklamlar, anketler,
videolar veya içerik üreticileri bizi nasıl etkiliyor?
Aynı olaylar, neden
farklı haber sitelerine, gazetelere veya sosyal medya platformlarına göre
birbiriyle çelişen bir hal alıyor. Ve kim doğru söylüyor?
Dijital obezitenin hayatımıza
ve alışkanlıklarımıza nasıl yansıdığını görmek için elektronik aletleri ve dijital
içerikleri kullanma alışkanlıklarımızı düşünmenizi istiyorum. Kalabalık bir
arkadaş grubundaki herkesin kendi telefonuyla meşgul olması, dünyanın belki en
güzel manzarasının içindeyken bile fotoğraf veya video çekme telaşıyla anı ve
zamanı fark edemeyişimiz, en sevdiğimiz insanlarla konuşurken dahi gözümüzü
ekranlardan alamayışımız, kısacık metinleri ve köşe yazılarını dahi okumak
istemeyişimiz, parmağımızla içerikler arasında adeta sörf yapışımız, telefonumuzun
susmayan bildirim uyarıları. Bu örnekler daha da artırılabilir.
Bugün adeta dijital içerik bombardımanına
tutulan insanlık, ekranların ve medyanın esareti altına alınmak istenmektedir. Bizden,
düşünmeden, yargılamadan, analiz etmeden; sunulan fikirleri, idealleri,
inançları ve alışkanlıkları almamız, bunların sadık bir taşıyıcısı olmamız
istenmektedir. Algıların, olguları yendiği, insana ait olan her şeyin
metalaştırıldığı bir zamanda yaşıyoruz.
Dijital obezite
bugünün ve yarının en önemli sorunlarından biri olacak. Bununla birlikte
çaresiz değiliz ve bu sorunla baş edebiliriz. Erken çocukluk döneminden başlayarak tüm çocuklara ve yetişkinlere
medya okuryazarlığı eğitimlerinin verilmesi, bu konuda toplumsal bilinç ve
farkındalık oluşturulması gerekmektedir. Medya ve teknolojiyle kavga etmek
yerine bunları bilinçli kullanmanın ve zararlarından korunmanın yollarını öğretmek
zorundayız. Yasal düzenlemeler, kontrol mekanizmalarının güçlendirilmesi ve
dijital içerikler için bazı temel standartların belirlenmesi gibi başka
şeylerde yapmak zorundayız.
Vesselam…