Dil Kapısı'nda insanı dil ile tartarlar
Dil Kapısı hakikatin kavranış biçimidir, bilene. İnsan bu kapıda inşa eder gönlünü, sevgiyi, iyiliği inşa eder. Dil Kapısı söz kapısı değildir. Herkes konuşur fakat herkesin dili olmaz. Pîrlerin dediği gibi, dili olan ayrı, konuşan ayrı...
Bu kapıda
insanı dil terazisinde tartıp ölçerler. Bezm-i Elest’teki kelimelerle tanış
olup olmadığına ve ana dilindeki kelimelerin sûretini geçip geçmediğine
bakarlar.
DİL KAPISI’NDAN GEÇENLER KILICIN
İKTİDARINDAN GÜÇLÜDÜRLER
Dil
terazisinde tartılmak insanın hem en ağır imtihanı, hem de en güçlü yanıdır. Bu
irfanî sebeptendir ki Dil Kapısı’n tartılıp geçenler kılıcın iktidarından da,
devletten de güçlüdürler.
Efendimiz
Aleyhisselâtüvesselâmın vahye muhatap ulvî dili dünyadaki kör ve vahşî dili
feshetti. Hz. Îsa’nın dili maddî güce dayanan Roma’nın tanrı-krallarını ezip
geçti.
Yesevî’nin,
Şah-ı Nakşıbend Hazretlerinin Dil Kapısı asırları aşıp bütün gürlüğü ile
kalplerde yaşıyor. Cengiz’in, Timur’un dili nerede?
Yûnus’un,
Mevlânâ’nın Dil Kapısı gönüllerdeki iktidarını hâlen sürdürüyor. Nil diyarında
Yusuf’un dili kaldı, Firavun’dan ruhsuz ehramlar…
İskender’in
tacına, Süleyman’ın tahtına sahip olsa dahi bir insan, Dil Kapısı’ndan
geçmedikçe bahtiyar olamaz. Çünkü dil dînin eteklerinden tutunmuş kalbi olan
bir insandır.
Dînine, yâni kalbine ram olmak isteyenlerin adresi Dil
Kapısı’dır. Bu adrese ulaşmak için de “Derd-i dil” olmak lâzım.
DİL KAPISI’NDAN GEÇENLER
Dil Kapısı
Tûr Dağı’dır. Allah’ın vahyi Hz. Musâ’nın kalbine bu Kapı’da tecelli etti.
Yusuf, Dil Kapısı’ndan geçerek vardı Mısır’a...
Züleyha,
Yusuf’un Dil Kapısı’nda sınandı. Gözleri kamaştı, eşiğinden adım atamadı.
Ateşlerin, yâni ten aşklarının içinde sınavı kaybetti. Sonra kurtuldu teninden
ve iktidarından, geçip gitti Dil Kapısı’ndan...
Bu Kapı’dan
geçenler derece derecedir. Hafif, orta ve ağır eşiklerinden geçebilenler
bahtiyardır.
İNANMIŞ DİLİN PÎRLERİ
Bir daha
söyleyelim: İnanmış dilin pîrleri Yûnus’la Mevlânâ, Fuzûlî ile Mısrî bu kapıdan
vecd ile geçip gittiler. İbrahim Hakkı
Hazretleri, Mârifetnâmesi’nde “Dil nazargâh-ı Hûda’dır sâf kıl kim dola nûr”
derken Dil Kapısı’ndaydı.
Diyor ki
mübarek zat: Dil, yâni gönül Allah’ın baktığı yerdir. Orada durup saf
tutanların, sebat edenlerin içine nur doğacaktır.
Dil
Kapısı’nın en şedit müdavimi Hallac-ı Mansûr Dil Kapısı’nın kurallarını
lüzumsuz eğleşme olarak görüp, dilin sûretini delerek ötelere geçince, yâni Dil
Kapısı’nın idrakini aşınca dâra çekildi. Bu Kapı’dan vecdle girip cezbeyle
geçenlerin imtihanıdır bu.
DİL KAPISI’NIN KANUNLARINA RİAYET
GEREK
Asırlar önce
Dîvan şairi Hayâli’nin dediği üzere: “Şol gönül (dil) kim görecek zülfünü cân
etti fedâya / Ermedi dârda Mansûr onun payesine.” (Hayâlî Bey Divanı Tahlili
Cermal Kurnaz, MEB Yayınları)
Onun başına
gelenler misâli kimi hâllerde kelimeler yakar insanın dil kanatlarını... Bu
sebeple Dil Kapısı’nına kanunlarına riayet gerek.
İnanmış
dilin düşmanı modernizme karşı duran Dil Kapısı’nın hasbî müdavimlerinden ehl-i
dil Prof. Ahmet Yüksel Özemre’ye göre, Allah bâzı kullarına kendi esrarıyla
hakke’l yakîn yaşama imkânı verir. Böyleleri verilen bu hallerini söz
kalıplarına dökemezler. Kitaplara dökülenler, dedikodu ve felsefedir.
Âmenna!
Fakat peygamberler dışında mâna dilinin zirvesine çıkmak kimin harcı? Dilin
masivası nerede başlar, nerede biter? Dil Kapısı’nın müdavimi olan herkesin iç
evini tutuşturan ateşten bir sual bu. Şüphesiz ki Dil Kapısı fânidir, uçmağa
gitmekle biter.
(ilbeyali@hotmail.com)