Dil Kapısı'nda tâlim etmek
Kelimelerle inşa edilmiş Dil Kapısı. Lisanî bir hayat yaşamak isteyenlerin dergâhıdır bu kapı. Meydandan uzak… Dilini, yâni kelimelerini îmanına, gönlüne teslim edenlerin tekkesidir.
Dil
Kapısı’nda kelimeler var, ulvî aşk ve dostluk var. Kelimeler mâveranın birer
miracıdır. Etinden kemiğinden ayrılır, terbiye edilir, pişer, hamlığından
kurtulur ve hakikat âlemine götüren birer yol olur. Dünyadan öteki âleme
kelimelerin kuvvetiyle gidilir.
Hâl ehline
göre bir meyhânedir bu kapı; aşk şarabına, yâni Hakk’ın aşkına bürünmüş
kelimelerle sarhoş olunur. Halktan Hakk’a, kesretten vahdetin sırrına,
halvetten mâşuka varılır.
DİL YÂRESİ OLANLAR DİL KAPISI’NDA
ŞİFA BULUR
Hayatın
anlam bilgisi kelimeler üzerinden öğrenilir. Dil yâresi olanların yarası Dil
Kapısı’nda şifa bulur. Bu Kapı’da tâlim edenler, kendini vuslat ateşine
atanlar, ateşten çıkıp suyun, yâni âsûde serinliğin cennetine tâlib olanlardır.
Dil Kapısı’nda ateş ve su, hüzün ve gurbet bir aradadır.
Kelimelerin
sûretini geçip sîretinden yapılmış edebî hayatı inşâ etmek için, dili bir
ikrarı bir olmak için; gönüllerin birliği için, ben’den sen’e, sonra Bir’e
ulaşmak için tâlim edilir. Bu tâlimi yapanlar Bezm-i Elest’teki söze sâdık
kalanlardır.
DİL KAPISI’NI TERKEDEN
HÜSRANDADIR
Dil
Kapısı’nı terk edenler hüsrandadır, bendesi olanlar saadettirler. Bu kapıda
tâlim etmeyenler, kendisine emanet verilen kelimelerin sadece lafzını
konuşabilen ve etiyle uğraşanlardır. Dilin derûnundan mahrumdurlar ve sîretini
zikredip çoğaltamazlar.
Dil
Kapısı’nın tâlimlerinde vehbî olan da var, kesbî olanda... İlhamla gelen
kelimeler aldatabilir, mâveraya kanatlandırabilir de... Dil Kapısı’nda duranlar mecânin-i kelime,
yani kelime mecnûnlarıdır... Leylâları yürekten damıtılmış kelimeler...
Dil
Kapısı’nın mübarek bânileri peygamberlerdir. Hz. Âdem dünyaya gönderilirken
eline önce “Kelimeler Kitabı” verilmiş. Kendini kelimelerle sınamak isteyen
velilerin yolu açılmış böylece...
Yûnus ve
Mevlâna, Fuzûlî ve Niyâzî-i Mısrî, Dil Kapısı’nda hakikati kendi lisanlarında
söze döküp âşikâr eden, derûnlarını kelimelerin zarfına döken dervişlerdir.
Bu uluların
kelimeleri istikâmetinde Dil Kapısı’na sadâkatle yüreğini taşıyanlar dünden
bugüne devam ediyor. Bu kapıda durmayan bilmez, dilin aşkın bâdesi olduğunu.
DİL KAPISI BİR TARİKATTIR,
BİLENE…
Tarik,
“tutulan, gidilen yol, seçilen tarz ve fikir.” Bu mânada Dil Kapısı da bir
tariktir, bilene. Pîrler, erenler, ehl-i dil vasfını haiz olan edip ve şairler
dilin sûretini aradan çıkarıp dilin mânası üstüne tâlim yaparak giderler
hakikat yoluna.
Onlar için
bir tarikattır Dil Kapısı. Dilin ve kelimelerin zâhirinden bâtınına gidip
gelirler. Dil ile gönülleri sürur, kalpleri şifa bulur. Zikir ve sanatlarının
esası “Dil var dilde dilden içeri” dir…
Bu kapı tek
başına bir hakikat yolu değil elbet. Tariklerden bir tarik... Kardeş tarikatlar
gibi aynı hakikatin yollarından biridir, anlayana... Dilin hakikatine sâdık
kalanları aşkın kılar, O’na götürür, teslim eder. Ehl-i akıl giremez, çünkü
anlamaz lisân-ı hâlden. “Akl-ı meaş” olanlar Dil Kapısı’nı tarik edinemez.
Diğer
tarikler gibi Dil Kapısı da tarihten bu yana önce horlanmış. Sonra dîn-i mübin
istikâmetinde insanın inşasındaki emeğinden, yâni gönüllere sürur, dimağlara
fikir vermesinden dolayı itibar görmüş.
Muhakkak ki
söze ve hurufata dökülenlerde malâyanîlik, dedikodu, zan ve benlik vardır. Yûnus’tan
Mevlânâ’ya, Fuzûlî’den Mısrî’ye kadar bu Kapı’nın müdavimleri bu bedeli göze
alarak Dil Kapısı’nı tarik edinmişler.
Dil
Kapısı’nda duranların gayesi uhrevîleşmek değil, dünya gurbetinden asıl vatana
uçmak için aşka boyanmış kelimeleri kanat yapmaktır. Gönül evlerinde demlenen
vehbî ilhamlarını mısralara, satırlara yâni hurufata dökseler de esas gayeleri
derece derece ulviliğe giden yolun yolcusu olmaktır.
Yûnus Emre Hak diliyle, Hz. Mevlânâ “Dilsiz dudaksız bir
dille”, Hz. Süleyman kuş diliyle, insan-ı kâmiller hâl diliyle konuşurlardı. Dilini mukaddeslerin, dostluğun
ve bediiyatın emrine vermek isteyenler Dil Kapısı’na gitsin.
(ilbeyali@hotmail.com)