Dîn aleyhdârı Kemalist târih kitapları nasıl yazıldı? (1)

1930'lar ve 40'larda, dîğer tâbirle “Ebedî Şef” ve “Millî Şef” devirlerinde, târih ders kitaplarına tamâmen materyalist felsefe, İslâm düşmanlığı, Avrupacılık, Avrupa-merkezcilik ve “Güneş-Dil Sahte Teorisi” hâkimdi. Tabiî, Totaliter Rejimin tabîati îcâbı, mekteplerde tek ders kitabı okutuluyor ve yeni nesiller tek taraflı olarak bu istikamette şartlandırılıyordu. Hedef, olabildiğince Dîni unutturmak, Dîne bîgâne nesiller yetiştirmekti. Hattâ câmilerde dîn hizmeti görecek yeni kadroların yetişmesine dahi sed çekilmiş, bunun için, peş peşe, 1924'te medreseler, 1932'de İmam-Hatîb Mektepleri, 1933'te İlâhiyat Fakültesi kapatılmış, 1924'te liselerden, 1927'de orta mekteplerden, 1929-30'da tedrîcen şehirlerdeki, 1939'da köylerdeki (ki zâten 3. Sınıfta, yarım sâat ve imtihânsız idi) ilk mekteplerden dîn dersleri kaldırılmış, prangalı İstanbul Müftülüğünün 10 Aralık 1930 târihli tâmîmiyle, İstanbul'da, 12 yaşından küçüklere namaz sûreleri ve Kur'ân-ı Kerîm öğretmek için ders verilemiyeceği îlân edilmişti. (“Türkiye'de Cum. Dön. Din Eğ. ve Öğr. Kronolojisi”, DEM Dergi, İstanbul, 2007, yıl 1, sayı 2, ss. 64-71; Türkiye'de Dîn Eğ. ve Öğr. içinde Mustafa Öcal, ss. 312-313, Türk Yurdu Yl., 1999)

1928 ilâ 1938 senelerine âid Türkiye Bibliyoğrafyası'nda İslâmla alâkalı on yıllık resmî neşriyat, Elmalılı'nın Tefsîr'i, Tecrîd-i Sarîh Sahîh-i Buhârî Tercümesi, A.H. Akseki'nin Hutbeler'i ve 23 sayfalık Dînî Öğütler risâlesinden ibârettir. “Husûsî Neşriyât” arasında ise, 158 kitap görülmektedir, ki bunların kısm-ı âzamı risâle hacminde duâ kitapları, 8 adet küçük dîn dersi kitabı, kısa Sûre tercümeleri, v.s.'dir. İçlerinde ehemmiyete şâyân olanlar, sâdece Ö. R. Doğrul, A. H. Akseki, Dr. İsmail Hakkı Milâslı, v.s.'nin birkaç kitabı ile İsmâil Hakkı İzmirli'nin Meâl'idir.

1934'te, Eşref Edîb Fergan merhûm (1882-1971), Resûlullah Hazretleri hakkında bir kitap neşretmiş, kitap resmî makamlarca mahzûrlu bulunarak toplattırılmış, bunun üzerine, müşârünileyh, Matbûat Umûm Müdürlüğüne hangi sebeple kitabın toplattırıldığını soran bir mektup gönderince, Vedat Nedim Tör imzâsıyle kendisine aşağıdaki cevap verilmiştir:

“TC. Dahiliye Vekâleti
Mat­buat Umum Müdürlüğü
Hülâsa: “Hazret-i Muhammed”e dair
Sayı: 647
Ankara, 17 Mayıs 1934
“Ömer Rıza [Doğrul] Beyefendi
Talimhane Meydanı, Ferit Bey sokağı, 36
Kadıköy-İSTANBUL 

“Muhterem Efendim,

Mektubunuzu aldım. Biz her ne şekil ve surette olursa olsun, memleket dahilinde dinî neşriyat yapılarak, dinî bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için dinî bir zihniyet fideliği vücude geti­rilmesine taraftar değiliz.

Zât-ı âlilerinin herkesce de müsellem olan ilim ve faziletinize hürmetkârız. Ancak günün bu kabil neşriyata tahammülü olmadığını siz de takdir edersiniz.

Bilvesile saygılarımı tekrarlarım, Efendim.

Matbuat Umum Müdürü

Vedat Nedim”  

(Sebilürreşad, Ağustos 1953, VII/155: 96; krş. Eşref Edib, Bu Adam Ne İstiyor? CHP'nin yedi başlı lideri, milletin sinesinden artık elini çeksin!..., İstanbul: Sebilürreşâd Neşriyât Bürosu, 1388/1968, s. 10)

Dikkat edilmeli ki Eşref Edîb 1953'te bu yazıyı neşrettiği zaman, Vedat Nedim onu tekzîb etmemiştir. (Zâten bahis mevzûu resmî yazının imzâlı aslı da gün ışığına çıkmış bulunuyor. Bkz. Vesîka 1.)

“Ebedî Şef”li senelerde hâl böyleydi. “Millî Şef”li senelerde de aynı zihniyet ve tavır devâm ediyordu. Gazeteci Ziyâd Ebüzziyâ'ın arşivinde mahfûz bulunan bir vesîka, bu vâkıayı gözler önüne seren birçok emsâlinden bir tânesidir. Bahis mevzûu vesîka, Selim Sarper'in Matbûat Umûm Müdürlüğü zamânında gazetelere gönderilen bir “Tâlimat”tır ve gazetelerde hiçbir sûretle dînî mevzûlara yer verilmemesini tenbîh etmektedir:

“Ankara, 24/7/1942

Gazetelerimizin son günlerdeki neşriyatı arasında dinlerden bâhis [bahseden] bazı yazı ve mütalaa, ima ve temennilere rastlanmaktadır.

Bundan sonra dinler mevzuu üzerinde gerek tarihî, gerek temsilî ve gerek mütalaa kabilinden olan her türlü makale, bend, fıkra ve tefrikaların neşrinden tevakki edilmesi [sakınılması] ve başlamış bu kabil tefrikaların en çok on gün zarfında nihayetlendirilmesi ehemmiyetle rica olunur.

Matbuat Umum Müdürü namına

İzzettin Tuğrul Nişbay” (Günvar Otmanbölük, Babıali'nin Yarım Asırlıkları, İstanbul: Gazeteciler Cemiyeti Yl., 1986, s. 224, Ziyâd Ebüzziyâ'ın arşivinden)

Aslında dînden hiç bahsedilmiyor değildi. Yasak olan, dînden müsbet şekilde bahsetmekti. Yoksa dînin aleyhinde bulunmak serbest olmakla da kalmıyor, resmen ve harâretle teşvîk ediliyordu. Hattâ Maârif Vekâleti, neşrettiği bir kısım kitaplarla açıktan açığa gayet şedîd bir dîn düşmanlığı propagandası yapıyordu. Meselâ D'Holbach'ın (1723-1789) Le Bon Sens'ının Dr. Abdullah Cevdet tercümesi: Akl-ı Selîm… Onun Tabîatin Nizâmı (Le Système de la nature) kitabının yine kendisi tarafından yapılmış geniş bir hülâsası olduğu hâlde sehven Jean Meslier'ye (1664-1729) atfedilen kitap… Yeryüzündeki dîn adamlarının, kral, asîlzâde ve hükûmet adamlarının toptan katlini taleb eden, “Son ve en şiddetli arzûm, yeryüzündeki en son kralın en son papazın barsaklarıyle boğulmasıdır!” diye haykıran ihtilâlci, komünist, münâfık râhip Meslier'nin Dîne Karşı Muhtırâ (Mémoire contre la religion) hezeyânnâmesine muvâzi bir başka hezeyânnâme… Dr. Abdullah Cevdet'in, tercümesinin Mukaddime'sinde yazdığı gibi: “Dîne karşı kudsî bir isyândan”, “hürriyet ilâhına bir ubûdiyet ve ibâdet”ten ibâret olan  ve Meslier'nin kitabı gibi, bütün semâvî dînlere karşı kîn ve öfke kusan bir ateizm ilmihâli ve ihtilâl beyânnâmesi:

“İlâhların cümlesinin menşêi, vahşettir! Bütün dînler kadîm cehâlet, hurâfat, hûnharlık âbideleridir! Ve yeni dînler tekrâr gençleşmiş eski deliliklerdir!

“Târih bize öğretir ki bütün dînler milletlerin cehâletlerinin yardımîle, utanmaksızın ulûhiyet tarafından gönderildiklerini söyliyen adamlar tarafından têsîs olunmuştur.

“Dîn edepsiz, fâsık müstebitlerden ve müstekreh ve bedbaht tebaadan gayri bir şey vücûde getirmez!

“Ne için Muhammedî her tarafta esîrdir? Çünki Peygamberi, kendisinden evvel Mûsâ'nın yapmış olduğu vechîle, Muhammedîyi, ulûhiyet nâmına boyunduruk altına almıştır!” (Türkçenin Istılâh Mes'elesi ve İdeolojik Kaynaklı Sapmalar isimli eserimizde Dr. Abdullah Cevdet hakkındaki mufassal mâlûmattan naklen.)

Kemalist Târih kitapları, büyük ölçüde, bu kitap ile Jean Meslier'nin –yine Dr. Abdullah Cevdet tarafından 1924'te tercüme ve neşredilen- Vasıyetnâme'sinin tesîri altında kaleme alınacak ve bu tesîr, kalıcı olacak, günümüzde de, akademisyenlerin büyük bir kısmının kitaplarında kendini hissettirecektir. (Bir tavzîh: Prof. Dr. Zafer Toprak, zikrettiğimiz kitapların tesîri üzerinde durmuyor; H. G. Wells'in Esquisse de l'histoire universelle kitabını merkeze koyuyor: “Darwinizmden Ateizme Türkiye'de Tarih Eğitiminin Evrimi”, Toplumsal Tarih, Aralık 2011, sayı 216, ss. 2-14.  Bunun eksik bir değerlendirme olduğu âşikârdır. Çünki tekâmül nazariyesi hakkında dahi 19. asrın sonlarından îtibâren bir hayli neşriyat yapılmıştı. Ayrıca, kökleri 19. asır ortalarına kadar giden “Güneş-Dil Teorsi”ni ve eserleri tercüme edilmiş birçok müellifi de unutmamak lâzım: Reinhart Dozy'ler, Léon Cahun'ler, Leone Caetani'ler, Ludwig Büchner'ler, v.s. Tabiî, Avrupalı müelliflerin eserlerinin asıllarından da istifâde ediliyordu. “Kemalist Târih Tezi” bunlarla yoğrulmuştur ve –aksini iddiâ etmesine rağmen- ilmî endîşesi, hakîkat endîşesi yoktur; esâs îtibâriyle stratejik bir projedir.)

Dr. Abdullah Cevdet, Akl-ı Selîm'in kısm-ı âzamını, evvelâ 1904'ten beri neşrettiği İctihâd mecmûasının 1 Mart 1925 târihli 175. sayısından 15 Ağustos 1927 târihli 234. sayısına kadar 59 sayı tefrika etmiş, sonra tercümesini tamâmlıyarak, onu, 1928'de, Kütübhâne-i İctihâd'ın 55. kitabı olarak basmıştı. Kitap, derhâl Kemalist Rejimin büyük takdîrine mazhar olacak ve Maârif Vekâleti tarafından 1929'da Latin harfleriyle tekrâr basılacak, resmî neşriyat arasına girecektir. “Ebedî Şef” devrinde senelerce Dîn düşmanı propagandanın başlıca kitabı olarak satıldığı ve bütün mektep yâhud Halkevi kütüphânelerine dağıtıldığı gibi, “Millî Şef” devrinde de, aynı maksadla ve Millî Eğitim Bakanlığı 1948 Yayın Kataloğu'nda yer alan “dinin mahiyetini öğrenmek istiyen herkesin faydalanabileceği biricik kitaptır” telkîniyle satış ve propagandasına devâm edilecektir.

Akl-ı Selîm gibi kitaplara muvâzi olarak, 1930 ve 40'ların bilhassa Târih, Felsefe, Sosyoloji, hattâ Türkçe ders kitaplarında, Materyalist  felsefe ve Dîn aleyhdârlığı telkîni pek bârizdir ve muhakkak ki Dînsizliği yaymak için en müessir yol budur. Necmeddin Sadak tarafından kaleme alınan ve 1939'da basılan Sosyoloji Lise ders kitabından bir misâl:

“…Eski teoloji uleması, dini, ulûhiyetin bir eseri gibi izah ediyordu… Sosyoloji bu yanlışlığı düzeltmiştir. Ulûhiyetin dinden çıktığını göstermiştir… [Hâlbuki] din de, cemiyetten çıkan manevî kudretten başka bir şey değildir… [Onun için,] cemiyetlerin bünyesine göre değişir, tekâmül eder… Dinî fikirler her zaman cemiyetin bünyesinin bir kopyesi gibidir… (ss. 39, 86-87)

Târih kitaplarından birkaç misâl:

“Hayat tabiatin haricinden gelmiş değildir ve tabiatin fevkinde bir amilin eseri de değildir…

“[Dinlerin menşei korku, ümid gibi hislerdir.] İnsanların bu derunî ve müphem temayülleri haris, zeki, mahir yahut hilekâr birtakım insanların sihirbaz, rahip, hükümdar vaziyetlerini almalarına yol açtı.” (Tarih I, 1932, ss. 5, 22-24)

“Muhammet 40 yaşına geldiği zaman, vatandaşlarını, kendinin bulduğu ve doğru olduğuna inandığı yeni bir dine davete başladı.

“Muhammet'in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur'an denir. […]

“Muhammet, uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan ayetleri lüzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu. […]

“[Peygamber vefat edince, Ensâr] tamamen alıklaşmışlardı. […] …Hakkında korku ve hürmet beslenen Peygamberin henüz ılık cesedi, son nefesini verdiği basit odada unutulmuş ve ihmal edilmişti. […] …O anda siyasî meşguliyetler o kadar mühim ve mücbir idi ki, kimse Arabistanın kudretli hâkim ve sahibinin cenazesile uğraşmıya ne vakit bulmuş ve ne de arzu duymuştur.” (Tarih II, 1932, ss. 89-91, 115-116)

 Üslûbundan bu metinlerin kimin kaleminden çıktığı tahmîn edilebiliyor. Mâmâfih, en doğrusu, kat'î delîlle bu kitapların nasıl hazırlandığını ortaya koymaktır. Bunun için, Târih kitaplarının hazırlandığı vetîrenin başından sonuna kadar içinde yer almış birinci dereceden bir şâhidin ifâdeleri kâfîdir. Bu şâhid, T. Tarih Kurumu'nun 1931'de kuruluşundan 1982'ye kadar 51 sene Kurum'un Başsekreteri ve Genel Müdürü olarak çalışan Uluğ İğdemir'dir (1901-1994). İğdemir, bu husûstaki bilgileri, mensûb olduğu Kurum tarafından 1973'te neşredilen Cumhuriyetin 50. Yılında Türk Tarih Kurumu isimli kitabında vermektedir.

11_1

Kemalist Târih kitaplarının bütünüyle “Başmuallim”in zihniyet ve dünyâ görüşünü aksettirdiği aşağıdaki iki hâtıradan da anlaşılabilir:

1) “Tek Adam”ın “17 Mart 1937 akşamı, Çankaya'daki Dışbakanlık Köşkünde, akşam yemeğinde, Romanya Dış Bakanı Victor Antonescu ile hasbihalinden”:

“Vaktiyle kitablar karıştırdım. Hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı her şeyi kara görüyordu. ‘Mademki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki muvakkat ömür esnasında neşe ve saadete yer bulunmaz' diyorlardı.

Başka kitablar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. Diyorlardı ki: ‘Madem ki sonu nasıl olsa sıfırdır, bari yaşadığımız müddetçe şen ve şâtır olalım.'

Ben kendi karakterim itibariyle ikinci hayat telâkkisini tercih ediyorum…” (Ulus, 20 Mart 1937, s. 1, A. E. Yalman'ın zabıtlarından)

DEVAMI YARIN