05 Ağustos 2016

Din ile Aldatmak

28 Şubat sürecinde Ali Kalkancı, Emire Kalkancı, Fadime Şahin, Müslüm Gündüz çerçevesinde hem hükümet yıkılmış hem de insanların kafasına tarikatlarla ilgili onlarca soru işareti sokularak, tarikatlar tahrip edilirken din de darbelenmişti.

Fetullah Gülen hareketi yüzünden bazı insanlar zaten dinle aralarına mesafe koymuşlardı. Hakkı olan makamlara ve ticari ilişkilere sözde cemaatin kadrolarının etkisiyle gelemeyen insan bu tavırlardan dolayı nedense dine karşı bir soğukluk hissetmeye başlıyorlardı.

Dini kullanarak dünyevi işler planlayanlar aslında dine ciddi zarar veriyorlardı. Lakin dini kullanmadan da böylesi bir güç elde etmek neredeyse imkânsız gibiydi. Gülen, bunları bildiği için vaazlarında salya sümük ağlayarak, insanların Allah ve peygamber sevgisine atıfta bulunarak ve en önemlisi de Dini duygularını istismar ederek devasa bir boyutta ekonomik imkânlara sahip oldu. İnsanlar Allah rızası için ev, iş yeri, arsa, para, mülk ne bulduysa dini mübüni İslam'ın dünyanın dört bir yanına yayılması için Gülen ve çevresine veriyorlardı. Cemaat (!) öylesine bir etki gücüne sahip olmuştu ki yaptığı Türkçe olimpiyatları dahi binlerin stadyumlarda toplanmasını sağlıyordu. Olimpiyatlar bile ibadet havasıyla sunuluyordu. Müthiş bir medya gücü vardı ve bu güç herkesi yaptıkları işin mükemmelliğine inandırmak noktasında ciddi bir görev görüyordu.

Ve gün geldi Örgüt üstündeki Cemaat postunu yere atıp esas kimliğine büründü… Kurt adamlar önce basın üzerinden hükümete ve halka savaş açtılar, yetmedi. Güçleri Halkı ve Hakkı bastıramayınca bu defa çok iyi bildikleri yöntemi uygulamaya koydular; Darbe ve insan öldürerek sindirmeyi. Gözü dönmüş şekilde İnsanları Uçaklarla, helikopterlerle ve tanklarla bombaladılar. Silahlarla taradılar. Bunu yaparken sadece kendilerine güvenmiş olan insanların güvenlerini yıkmadılar. İnsanların Dine olan inançlarına da ciddi şekilde darbe indirmiş oldular. İnsanlar onları dindar olarak tanışmışlardı, onlara dinlerine bağlı oldukları için yaklaşmış ve onları dini çerçevede saygın insanlar olarak düşünmüşlerdi.

Öyle olmadı, bu hareket dine ciddi manada zarar verdi. Dini birçok kavramın içini boşalttıkları için gelecek on yıl boyunca insanlar dine ve dindarlara mesafeli duracaklardır. Din, Cemaat, Cemiyet, İslam, İnfak kelimeleri insanlarda tepki koyacakları çağrışımlar olacaktır. Henüz yara çok sıcak olduğu için fark edemeyebiliriz lakin bu örgüt dine ciddi zarar vermiştir.

Mehmet Görmez Hocanın Din Şurasında dediği gibi, ”Bu örgüt, kendi mecrasına dâhil ettiği milletin evlatlarını en başta aile bağlarını yok ederek devşirmeye tevessül etmiş, ardından da onların dini (ümmet) ve milli (millet) kimliklerine müdahale etmiştir. İslam hiçbir zemin ve şartta ikiyüzlü, iki dilli, çift karakterli, kendine yabancılaşan, şahsiyetsiz, kimliksiz bir insan tipinin yetiştirilmesine cevaz vermez. Bu tarz eğitim veren yapılar legal olmayan ve terörize iş ve eylemleri gündeminde barındıran örgütlerin eğitimidir. Gizli ajandası olan hiçbir yapının milletin ve toplumun maslahatı için çalıştığını söylemek mümkün değildir. Toplumun maslahatını, barışını, huzurunu esas almayan hiçbir yapının İslamiliğinden bahsedilemez.”

İslam'da tebliğ ve irşat faaliyetinde davet Allah'a ve Hz. Peygamberin yolunadır. Allah adına kişilere davet edilmez. Allah ile insanları aldatarak kullara kulluğa çağırmak en büyük zulümdür. Hiç kimse aklını, iradesini ve kişiliğini başka birine teslim edemez. Hâlıka isyan konusunda mahluka itaat olmaz. Din adına, Allah adına insanların manevi duygularını istismar ederek kurulan yapılar İslâm'a taban tabana zıttır. Bu tür yapılar, tarih boyunca İslâm toplumlarında makes bulmamıştır, bulamamalıdır.

Derin bir travmadan geçeceğiz, Diyanet İşleri Başkanlığımız bu travmayı atlatmada ve toplumun yeniden inşasında engin bir rolü olacaktır. Halk olarak Diyanete güveniyoruz. Allah bizleri bir daha böylesi sinsi bir örgütün belasıyla imtihan etmesin.