14 Kasım 2016

Dini caminin dışına taşımak

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez hoca birçoğumuzun ilgiyle takip ettiği, Diyanet camiasının en entelektüel ismidir. Oturduğu koltuğu ciddiyetle dolduran, İslam âleminin dertleriyle hemhal olan bir kişiliktir.

Görmez Hoca, geçtiğimiz gün Mili Gazeteden Ahmet Yavuz'a verdiği röportajda; “Mihrabın ruhunu dışarıya taşıyarak çocuklarımıza, gençlerimize, ailelerimize, engelli vatandaşlarımıza, kadınlarımıza, hapishanedeki vatandaşlarımıza, huzurevindeki yaşlılarımıza, Kredi Yurtlar Kurumu'ndaki gençlerimize, her kesime ve hiçbir ayrım yapmadan topluma yönelik her türlü sosyal hizmeti din hizmetinin bir parçası olarak kabul eden bir anlayışla yoluna devam etmesi gerekiyor.” Diyerek yeni bir paradigma oluşturma notasında atılan ve atılacak adımlarım işaretini verdi.

Görmez Hoca göreve geldiği günden bu yana adlandırdığı bu çalışmaların tümü üzerinde ciddi çalışmalar yapılarak günümüze gelindi. Diyanet yine bu süreçte yeni adımlarda attı. Hocanın, “Biz daha çok kendi yağımızla kavrulacak şekilde arkadaşlarımızı yetiştirmişiz. Aslında evrensel, küresel ölçekte dünyanın her tarafında din hizmetleri yürütebilmek için daha farklı bir yapılanmaya ihtiyacımız var. İmam hatip lisesi müfredatından ilahiyat müfredatına kadar hepsini gözden geçirmemiz gerekiyor. “ ifadeleri, Asya'dan, Afrika'ya; Amerika'dan, Avustralya'ya dünyanın İslam dini ihtiyacını en doğru şekilde karşılama görevini kendine tevdi eden bir dünyanın yüküne hazır olduğunu, hazır olmak isteğini gösteriyor.

Dünyanın dört bir yanından İslam âlimlerini bir araya getiren Diyanet'in, güncel meselelerdeki yaklaşımı da takdire şayan artık. İç sorunlarıyla boğuşan bir yapıdan insanları darbelere karşı sokağa davet edebilen, sözü dinlenen, bir yapı haline gelen Diyanet teşkilatı kabuğunu kırma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Kısır çekişmelere takılmayan, kendi iç akademisini kurarak, gelecekte muhtemelen İlahiyat camiasından isimleri de bünyesinde barındıracak bir yapıya doğru hızla ilerliyor. Yetişmiş insan göçünün en çok yaşandığı kurum olarak her dönemde adından söz edilirken önümüzdeki süreçte artık dışarıdan insanların gelmeye çalışacağı bir kurum olacak görüntüsü de veriyor.

Sinsi Fetö'cülerin zarar verdiği cemaat ve cemiyet kimliğini onarma çabası da Diyanet'e yakışır adımlardan olacaktır. Hoca,” Öteden beri mutlaka bir diyanet akademisi kurulmalı ve diyanet akademisinde dünyanın her dilinden insanlara İslam dinini doğru anlatabilecek insanları yetiştirebilmeliyiz. Bu yöndeki çalışmalarımızı inşallah yakında duyacaksınız.

İş göçü sebebiyle Avrupa'ya göçen vatandaşlarımız, Diyanet'i zorlayarak bir yurt dışı teşkilatı kuruluyor. İyi ki de kuruluyor. Sovyetler Birliği ve Yugoslavya dağıldıktan sonra da ortak tarihi, ortak kültürü olan, ortak bir medeniyetin çocukları olan bu dünyalardaki insanlar 100 yıllık bir fasıladan sonra, bir fetret döneminden sonra ayağa kalkabilmek adına din hizmetlerini, din eğitimini yeniden başlatabilmek için Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kapısını çalmışlar ve böylece Diyanet, bu dünyalara da açılmaya başlamış. Ümmetin yetimleri olan dünyadaki Müslüman azınlığın sorunlarına karşılık vermek, hem dini ihtiyaçlarını karşılamak, hem hayrî, insanî yardımlar götürme noktasında bir çaba içerisindeyiz. İçinde bulunduğumuz coğrafyada öncelikle Rusya'nın içerisindeki 30 milyona yakın Müslüman'la ilişkilerimizi geliştirme çabasındayız. Biz çalışmalarımızı yaparken bölgeyi dört ayrı bölüm olarak değerlendiriyoruz; Rusya, Orta Asya, Türk cumhuriyetleri, Kafkasya ve Baltık cumhuriyetleri olmak üzere buralardaki bütün Müslümanlarla doğru ilişkiler kurmaya çalışıyoruz. Bizim Diyanet'in çalışmaları bir misyonerlik çalışması değildir, sadece talepleri, din eğitimi, din hizmetleri alanında talepleri karşılamaya yöneliktir. En önemlisi de; buraların tarihi, dini dokusu ile Anadolu'daki tarihi, dini doku aynı olduğu için bizim çalışmalarımıza daha fazla ihtiyaç duyduklarını ifade ediyorlar. Çünkü başka yerlerden de bazı Müslüman kardeşlerimiz buralara, Müslümanlara yardım-hizmet getirmeye çalıştılar. Ancak getirdikleri anlayışlar tarihi dini dokuyla uyuşmadığı için barışa hizmet etmedi.” diyerek Türkiye'nin tarihi misyonuna atıfta bulunarak kimsenin bunu yadırgama gücünün olamayacağını da belirtiyor.

Ben kendi payıma röportajı zevkle okudum. Mehmet Görmez hocanın perspektifi Diyanete güç katmaya devam ediyor. Yeni hizmetlerle Türkiye'nin misyonuna katkı sunan bu kurum ve başkanı muhakkak desteklenmeli diye düşünüyorum.

Selam ile efendim…