VF kat sol
VF kat sağ

31 Ekim 2019

Dogmalar ve Bilim

Modern emprisizm, genellikle iki dogmanın tesirinde kalmıştır. Bunlardan birincisi, analizle ulaşılan doğrular (hakikatin kendisinden bağımsız olarak bulunan anlamlar) ile sentezle ulaşılan doğrular (bizzat hakikatlerden kaynaklananlar) arasında temel bir ayırım bulunduğu şeklindeki inanç.

 İkinci dogma ise tümevarım. Her anlamlı önermenin, bizatihi deneylerle ispatlanarak elde edileceği inancı. Bu iki dogmanın da sakat olduğunu iddia ediyor bilim adamları.  Bu dogmaları terk ettiğimiz zaman görüyoruz ki; metafizik ile tabiat bilimleri arasında bulunduğu varsayılan duvarlar yavaş yavaş inceliyor ve zamanla da ortadan kalkıyor.

 Leibniz, nedensel hakikatler derken, her yerde geçerli olan doğruları kastediyordu. Bu da şu anlama geliyordu: Nedensel hakikatler hiçbir hal ve şart altında yanlış olamazdı. Aynı konsept içinde şu da söyleniyor: Analitik önermeler, inkar edilmesi kendisiyle çelişkili önermelerdir. Fakat bu açıklamanın çok fazla bir anlamı yok: Zira "kendisiyle çelişkili" ifadesi de aynen analitik nosyonu kadar açıklamaya muhtaçtır. Bu iki nosyon, sihirli bir madalyonun iki yüzü gibidir. Kant der ki, "Gerçekten bağımsız olarak, anlamsal değeri ile geçerli olan bir önerme analitiktir."

 Önce şunu belirtelim ki anlam, adlandırma veya referansla belirlenemez. Frege'nin "Evening Star" ve "Morning Star " örneğine bakalım. Evening Star denince geceleri bir gök cismi akla gelir. Bu ise Venüs gezegenidir. Morning Star da Venüs'tür. İki ayrı ifade aynı şeyi karşılar. Ancak anlamlar farklıdır. Bunların anlamları aynı olsaydı o zaman Sabah Yıldızı=Gece Yıldızı önermesi analitik olacaktı.

 Genel felsefi ölçülere göre analitik olan önermeleri bulmak da zor değil aslında. Bunların iki çeşidi var: Birinci gruptakiler mantıksal olarak geçerli kabul edilebilirler. Örnek: “Evlenmemiş hiçbir erkek evli değildir.” (No unmarried man is married.)

Bu önerme sadece hâlihazırda geçerli olmakla kalmaz, aynı zamanda "erkek" ve "evli" kelimelerinin her türlü yorumuna göre geçerliliğini korur.

 Fakat analitik önermelere ikinci bir örnek daha var: “Hiçbir bekar evli değildir.” (No bachelor is married.) Bizim problemimiz analitik olayla ilgilidir. Ancak esas zorluk birinci gruptaki analitik önermelerde söz konusudur. Kelimeleri eşanlamları ile değiştirerek bu önermeyi farklı şekillere sokabilirsiniz. Bekar (bachelor) kelimesi yerine evlenmemiş (unmarried) kelimesini kullanabilirsiniz. Birinci tür önermelerin ikinciye dönüşebileceğini söyleyenler çıkabilir. Peki "evlenmemiş" ile "bekâr”ın aynı olduğunu kim söylemiş? Sözlükler öyle yazıyor diye bunu doğru kabul edebilir miyiz? Sözlüğü yazan kişinin düşüncesi kanun yerine geçer mi? Sözlüğü yazan kişi empirisist bir bilim adamı olduğu için; kendi tespitini doğru olarak kabul edip oraya öyle yazmış olamaz mı?

 Bu ifadelerin gerçekten lingusitk olarak eşanlamlı olup olmadıklarını test etmenin en tabii yollarından biri de onların birbirinin yerine kullanılıp kullanılamayacağını görmektir. Oysa "bachelor" kelimesinin  yerine her zaman "unmarried" kullanamazsınız. İşte size "bachelor of arts" (yani BA). Buradaki bachelor yerine unmarried kelimesini kullanabilir misiniz?

 Bilgilerimiz veya inançlarımız (ister coğrafyanın veya tarihin en rastlantısal olayları olsun, isterse atom fiziğinin, hatta temel matematiğin ve mantığın en derin kanunları olsun) insan yapısıdır ve sadece üstünkörü tecrübelerle elde edilmiştir.  Bir başka ifadeyle, bilimin tamamı, basit şartlar altında yapılmış deneyle sınırlı bir alandır. Dolayısıyla hiçbir önerme hatasız değildir. Böyle olduğu için de Kepler Batlamyus'u geçti, Einstein Newton'u, Darwin de Aristo'yu geçti.

 Bilimi şöyle de tanımlayabiliriz: Geçmiş tecrübelerin ışığında geleceğin tecrübelerini tahmin etmek. Rasyonel sayıları ele alalım. Onları anlamak için bir cebir teorisi geliştiriyoruz. Fakat karekök gibi fonksiyonlar söz konusu olunca bir değer bulamıyoruz. O zaman da iş karmaşıklaşıyor. İşimizi kolaylaştırmak için irrasyonel sayılar gibi hayali şeyler icat ediyoruz. Deneyler rasyonel sayılara benzer; fiziki objeler ise irrasyonel sayılara. İrrasyonel sayıları nasıl rasyonel sayılara dönüştüremiyorsak, fiziksel objeleri de deneysel sonuçlara indirgeyemeyiz. Ama onları aynı teoride kullanmak suretiyle, deneyle hakikat arasındaki bağlantıyı daha kolay kurabiliyoruz. …. Varsaymak, sadece makro âlemdeki fiziksel cisimlere has değildir. Atom içi dünyasındaki varlıkları da var kabul ederek kanunlar oluşturuyoruz. …Bilim, sağduyunun uzantısıdır.”

 Bugün bilim, varsayımlarla iş yapar hale gelmiştir. Sadece mikro veya makro âlemdeki fiziksel varlıkları varsaymakla kalmıyoruz. Kuvvetler de aynen öyle. Hatta bugünlerde enerji ile madde arasındaki ayırımın da anlamsız olduğunu görüyoruz. Dahası, matematiksel varlıklar olan soyut objeler (sınflar, familyalar vs.) de aynı anlamda birer varsayım. Epistemolojik olarak bunlar efsaneden öte bir şey değil.