17 Kasım 2015

Dünya 20’den de büyüktür…

Antalya'da devam eden G20'yi (Group of 20-20'li grup) uluslararası hükümetler formu olarak tanımlamak mümkün. Her yıl en az bir kez bir araya gelerek küresel ekonominin gidişatını gözden geçiren, dahası ona şekil veren güçlü bir yapılanma.

Bir araya gelen 19 ülke ve Avrupa Birliği, birlikte dünya toplam ekonomisinin yüzde 85'ine hükmediyorlar. Öte yandan dünya ticaretinin yüzde 80'ini elinde bulunduran ülkeler, dünya nüfusunun üçte ikisine sahipler.

Başlangıçta Maliye Bakanları ile Merkez Bankası Başkanlarının bir araya geldiği G20'nin ilk tohumları yine bir G'li toplantıda atılıyor. G20 fikri, ilk 26 Eylül 1999 tarihinde yapılan G8 toplantısında Almanya Maliye Bakanı Hans Eichel'den geliyor.

Ülke sayısının artırımı ile yeni bir Grup oluşturulması fikri genel bir kabul gördükten sonra diğer ülkelerin hangisinin olacağına karar vermek için Almanya ve ABD Maliye Bakanları biraya geliyor. Hans Eichel'e ABD Maliye Bakanı Larry Summer katılıyor ve yeni ülkelerin belirlenmesi çalışmalarına başlıyorlar.

Aslında ülkeleri ilk belirleyenler kendileri değil, görevlendirdikleri yardımcıları.

Toronto Üniversitesi'nden Siyaset Bilimi Profesörü John Kirton'a göre yardımcıların hazırladığı listeyi alan Bakanlar ‘Malezya olsun İspanya olmasın, Güney Afrika olsun Nijerya olmasın, Arjantin olsun Mısır olmasın' gibi ayaküstü hızla bir yöntemle son halini veriyorlar listeye.

Bu yöntem, listeye alınan ülkelerin sadece ekonomik büyüklüğe göre tercih edilmediğinin kanıtı aslında. Zaten söylenenin G20'deki 19 ülke dünyanın en büyük 19 ekonomisi değil.

1999'ta oluşturulan G20 toplantılarına Başbakan ve Cumhurbaşkanı düzeyinde ilk katılımlar 2008 yılında başlıyor.

***

Dünya ekonomisine yön veren büyük devletlerin bir araya geldiği toplantılara bu yıl Türkiye başkanlık ediyor. 

O Türkiye ki BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesinin (ABD, Rusya, İngiltere, Çin, Fransa) BM'yi etkisiz hale getirdiğini söyleyen Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olduğu ülke.

Erdoğan, Güvenlik Konseyinde alınan tüm kararların bu ülkelerin ‘iki dudağı arasında' olmasını açıktan eleştiren neredeyse tek lider.

Irak'tan Suriye'ye, Filistin'den Yemen'e, Mısır'dan Libya'ya, Afganistan'dan Ukrayna'ya kadar, geniş bir coğrafyada süren savaşlarda BM örgütünün etkisizliğini eleştiren de.

Modern dünyanın mültecilik gibi kanayan bir yaraya dair sergilediği çifte standardı gündeme taşıyan da.

Mısır'da halkın oylarıyla seçilen cumhurbaşkanının darbeyle indirilmesini BM'nin sadece izlemesinin darbecileri meşrulaştırdığını dillendiren de o.

Terörün, zalimlerin, katillerin, özellikle de çocuk katillerinin karşısında dimdik duracağını, demokrasi ve refahı daha güçlü, daha cesur şekilde savunmaya devam edeceğini dile getiren de.

Bu açılardan bakıldığında 1973'te temeli atılan G4'ün bugün G20'ye dönüşmesi dünya halkları adına Erdoğan'ın devler karşısında verdiği mücadelenin kısmen başarılı olmuş bir hali aslında.

G20 oluşumu, onun BM Genel Kurulu'nda ‘Dünya 5'ten büyüktür' çığlıklarının ekonomik ve sosyal düzlemde bir nebze de olsa hayat bulmasına denk.

Erdoğan başkanlığında süren bu yılki toplantılarda daha önce verilen taahhütleri gerçekleştirmek için Türkiye'nin seçtiği başlıklar da bunun kanıtı sanki.

Bu yıl Kapsayıcılık, Uygulama ve Yatırımlar başlıklarına öncelik tanınması, Erdoğan'ın oluşacak zenginliği dünyanın geri kalan diğer ülkelerine yayma isteğinin ve çabasının sonucu.

Türkiye dönem başkanlığında küresel büyümenin kapsayıcı olmasını, büyümeden dolayı ortaya çıkacak zenginliğin dünyanın bütün toplumlarına ve kesimlerine yayılması isteğini öne çıkarıyor.

Yatırımların, ekonomileri, soysal adaleti, demokrasiyi geliştirecek şekilde adilce her tarafa ve kesime ulaştırılmasının önemine dikkat çekiyor. G20'nin gündemine KOBİ'lerin Kadınların, Gençlerin işgücüne etkin katılımları için gereken çalışmaların alınmasındaki amaç da bu zaten.

Erdoğan'lı Türkiye G20'deki çalışmalarıyla, ekonomik istikrar, verimlilik, adil paylaşım konularında dünya devlerine adeta ‘dünya 20'den büyük' mesajını veriyor.