18 May 2022

Dünyanın aydınlanması

Bu gece, alemlere rahmet olarak gönderilen kainatın aydınlatıcı güneşi Hz. Muhammed (s.a.v.) dünyayı aydınlatmıştır.

Güneş /Hz. Muhammed (s.a.v.) doğmadan önce ortamın durumunu şair kendine özgü tarzıyla anlatıyor:

               KARANLIK

Karanlık! Her yerde zulüm; perişanlık!

Yayılmış alabildiğine putçuluk.

                                                 

Eş değerdi, hayvanla kimsesizler,

“Canı çıksın güçsüzse!”derdi zalimler!

 

Çıkmıştı insan insanlıktan, her yer vahşet…

İnsan, yırtıcı, sırtlanlara okuturdu rahmet!

 

Pınar arar bağrını serinletecek, sıcakta.

Bekler gözler bir ışık, kalmış karanlıkta.

 

Çatlamış toprak, yağmura kurmuş pusu,

Suya hasret çöller arar bir yudum su.

 

Unutmuştu ilahi mesajı anlamayanlar,

Bir yudum suya hasret kalmıştı insanlar!

 

Güneş (Hz. Muhammed (s.a.v.) dünyayı aydınlattığında, dünyada bazı olağanüstü olaylar yaşandı:

       OLAĞANÜSTÜ HALLER

Kıtlık yıllarıydı hayvanların sütü kesilmişti. Ancak gül Bebek, Halime'nin evine götürülünce işler değişti. Olanları süt anne Halime’den dinleyelim:

 

 

“Bol sütlü şimdi, sütü kuru koyunumuz,

Öyle ki kana kana içti konu komşumuz.”

 

“Herkesin davarları, aç yatarken ahırda,

Tulum tulum süt sağıyorduk, kurak yıllarda.”

 

Yanıma yaklaşan, komşular soruyor:

“Neden, ipek saçları, hep gül kokuyor?”

 

“GÜL SEPETİ mi var kucağında?”

“Zemzem mi çağlar gül parmaklarında?”

 

Allah’ın Resulü’nün (s.a.v.) İslam’ı tebliğinde en zor yıllar diyebileceğimiz şu manzara içler acısı:

 

    KUTSAL GÖREV VE ZOR YILLAR

Taif’in uluları, kışkırtıp taşlattılar çocuklara,                                                                                                                                                                                                                                                                                                         

Taşkının önünde Zeyd, gösterdi olağanüstü çaba.

 

Zor yürüyor kanlar içinde, yaralı, kutlu ayaklar!

Biraz dursalar! Dinlenmeye izin vermiyor çakallar.

 

Habeşistan'a hicret; Hz. Cafer-i Sadık başkanlığındaki heyet tarafından yapıldı.

Müslümanları dikkatle dinleyen Habeş Kralı Ashame şunu söyledi:

 

Eğer ülkemde olsaydı, sözünü ettiğiniz mübarek,

Ayakkabılarını taşırdım, bu benim için şeref demek!

   

Siz hiç çok sevdiğiniz, doğup büyüdüğünüz şehirden başka şehre ya da başka memleketlere yani gurbete gittiniz mi? Üstelik sadece “Rabbimiz Allah'tır.” dediğiniz için göçe zorlandınız mı? Bunu iliklerine kadar yaşamak zorunda kalan Allah Resulü’nden dinleyelim:

 

“Mekke! Çocukluğumun geçtiği baba ocağım!

Bugün kara bir gün, çaresiz senden ayrılacağım.”

 

Beni sende barındırmıyorlar, yanıyor ciğerim,

Anlamıyorlar beni, senin evladın kardeşlerim!

Güneş’in değerini anlatmaya kelimeler yetersiz gelir; sıfatlar onun değerini anlatmakta aciz olur:

 

Bulamam sana layık sıfat, sana her övgü taç,

Merhamet okyanususun, denizler sana muhtaç!

 

Kapı eşiklerinde bekleyip hayran kalmışlardı.

Müşrikler uzaktan uzun uzun seyre dalmışlardı!

 

Değerbilir ve vefalı olmayı elden kaçırmaz; iyiliği unutmaz bir önder olmak en çok ona yakışır:     

Evtas savaşında esir düşmüştü sütkardeş Şeyma,

“Ben Nebi’nin sütkardeşiyim, götürün O’na!”

 

Serip hırkasını,"Oturun!” dedi, gözü yaşlı Nebi,

Sordu halini, ikram etti; evine binekle gönderdi!

 

Ka'b Bin Züheyr, İslam’ın aleyhinde çok talihsiz sözler söylüyor emiş ve şiir sanatının oklarını hep İslam’a, Allah’ın Nebi’sine ve müminlere yöneltiyordu:

 

“Ka’b bin Züheyr, tövbe edip gelse huzura,

Kabul eder misiniz Ya Nebi, bürünsün nura.”

 

“Evet, çağırın, durmasın hemen gelsin huzura,

Bir an bile kalmasın küfürde, girsin hak yola.”

 

“Ya Resulullah! Ka’b bin Züheyr benim,

Hak’kı savunan şair olmak için sana geldim:”

 

“Resulullah, karanlığı aydınlatan bir Nur’dur,

Yeryüzündeki taş kalpleri eriten bir kordur!”

 

Acıma duygusunda örnek olan Güneş, merhametiyle etrafı ısıtmaya, buzları eritmeye devam ediyor:

 

Mute Savunmasında Zeyd’i çağırdı huzura:

”İlişmeyin, sakın; çocuk, yaşlı ve kadınlara!”

 

“Viran etmeyin evleri harap ederek,

Tahribat yapmayın ağaçları keserek!”

 

“Zira ahlakımız Kur’an ahlakıdır,

Aman ha, zulüm Kur'an'a aykırıdır!”

Güneş’in özelliklerini anlatmakta yetersiz kelimeler! Ne kalem yeter ne de diller! Tükenir mürekkepler, kırılır kalemler; yorulur dönmez diller; yetersiz kağıtlar! Bozulur klavyeler, bilgisayarların şarjı tükenir; kalır diz üstünde işlevsiz! Yine de döndüğünce dilim, açıldıkça ağzım, kıpırdadıkça dudaklarım! Birkaç kelime sıralayacağım döndüğünce dilim: 

 

Ol canın sevdiği ve gül bahçesinin bülbülü,

Alemlere rahmettir o, inananların  mis gülü!”

 

Duaya dön, yüz sür divana, aç elini!

Nebilerin tamamlayıcısı, Resul değerli,

 

Övülmeye değer, seçkin, övülmüş defalarca,

Allah’ın Resulüdür ki o, selam olsun ona!

 

Ya Rabbi, bir an yolundan olmayalım ayrı!

Kalır yalın ayak dikenler arasında gayrı!