VF kat sol
VF kat sağ


Dünyaya umut olmak

Tam 1437 yıl geçti, acı çeken, hakarete uğrayan, saldırılara maruz kalan İslam ümmetinin, Hazreti peygamberle birlikte çıktığı o zorlu yolculuğun üzerinden…

Yakıcı güneşin altında, çöl kumlarının kavurduğu ayaklarıyla yürüdüler kendilerini bekleyen bilinmezliğe…

Çarşamba günü 1437 yıl oldu.

Allah Resulü 'nün peşlerinden geldiğini, sonuna kadar arkalarında duracağını bilmenin huzuru vardı yüreklerinde…

Hicretin 1 Muharrem'de gerçekleşmediğini biliyoruz ama “hicri yılbaşı” deyince aklımıza hicretten başkası gelmiyor bu günlerde…

Çünkü Dünya Müslümanları şimdi de Mekke dönemindeki kadar garip.

İbadet özgürlüğünün engellenmesinden tutun bebek katliamına uzanan yüzbinlerce hak ihlaliyle karşı karşıyayız. Her gün bir başka facia haberine uyanıyoruz ümmetçe…

Çocuklarımızın cansız bedenleri kıyıya vuruyor bir yanda, diğer yanda Budist çeteler Müslümanları katlediyor… Suriye'de bombalar patlıyor, Gazze'de karanlığa, açlığa mahkûm edilmiş bir halk, yaşam mücadelesi veriyor.

Doğu Türkistan'da, Mısır'da zindanlar,

Bangladeş'te ölüm kampları,

Filistin'de mezarlıklar dolup taşıyor…

Bir yarımız açlık ve susuzlukla, diğer yarımız savaşlarla imtihanda…

Ne acıdır ki bugünün Müslümanları, Mekkeli Müslümanlardan çok daha zor durumda.

İçinde bulundukları baskı ve zulüm ortamından kaçıp kurtulacak, hicret edecek yerleri de yok ne yazık ki…

Suriyeliler Türkiye'ye sığındı bin bir cefa ile…

Ya Arakan Müslümanları nereye gitsin?

Filistinliler ne yapsın?  Topraklarını, İslam'ın ilk kıblesini nasıl bıraksın?

Somalili, Etiyopyalı bebekler açlıktan nasıl kurtulsun?

Doğu Türkistan'da yoğun baskılar altında yaşayan Müslümanlar dertlerini kime anlatsın?

Mısır'da idam sehpasına çıkarılmayı bekleyen mazlumlar kime sığınsın?

Ne kucak açmış bekleyen, canını, malını, hayatını bölüşmek için yarışan bir “ensar” var karşılarında, ne Allah resulü gibi arkalarında duran, onları kucaklayan liderler…

Filistin en zorlu günlerini yaşıyor. Mescid-i Aksa hiç olmadığı kadar mahzun. Her gün en az bir genç katlediliyor, onlarcası yaralanıyor. Peki, arkalarında kim duruyor?

Filistin bir yana, Mescid-i Aksa, Allah resulünün sahip çıkmakla emrettiği kutsal mekân, hangi İslam ülkesinin öncelikli derdi?

“İsrail'de ölen 3 Yahudi için yastayız” açıklaması yaptı Beyaz Saray… Aynı dönemde katledilen 30 Filistinli için –ki aralarında çocuklar da var- hangi İslam ülkesi “yastayız” dedi?

Kim sesini yükseltti?

Ne yazık ki hiç kimse…

Yıllardır tutunacak bir dal arayan İslam dünyasının, Recep Tayyip Erdoğan'a gösterdiği teveccühün nedeni buydu.

Müslümanları, içine gömüldükleri derin sessizlikten kurtaracak bir lider olarak gördüler onu.

Zulme rıza göstermemesi, uluslararası platformlarda adaletsizliklere ses çıkarabilmesi, dünyanın görmezden geldiği topraklara gidip bölge insanına “kardeşim” demesiyle oluştu bu teveccüh…

Pakistan'daki imamın, Patani'deki gözü yaşlı amcanın, Gazze'deki teyzenin, Filistinli gençlerin, Somalili açların, Balkanlar'daki Müslümanların sayıklarcasına Erdoğan demelerinin altında bu neden yatıyordu.

Şimdi Erdoğan, evine düşen ateşin derdinde…

Her gün yeni bir evladını veriyor toprağa…

Patlayan bombalarla, tehditlerle uğraşmaktan, değil “one minute” demeye, İslam dünyasına yüzünü dönüp “ümitvar olun” demeye bile fırsat bulamıyor.

İslam dünyası Türkiye için duada…

“Siz dik durursanız biz de size tutunuruz”, “Siz arkamızda durursanız biz de ayakta kalırız” diyorlar…

Türkiye'nin geleceği o yüzden sadece Türkiye için değil, bütün İslam âlemi için çok önemli.

Mazlum halkların hem maddi hem manevi anlamda hicret edeceği, sığınacağı bir ülke olamazsak, Ortadoğu'yu kurtlar sofrasına çeviren güçlere yem olmamız yakındır.

İşte o gün İslam dünyasının payına düşen, hicret heyecanı değil, yeni bir muharrem matemi olacak…