21 Temmuz 2016

‘Düşmanınız en yakınınızdakidir’

Ünlü Alman düşünür, sosyolojinin babası Max Weber'in dediği gibi "acı insana dua etmesini öğretir". Milletçe on beş temmuz gecesi dua etmeyi öğrendik. Tekrar tekrar dua ettik. Allah zalimlere karşı Erdoğan'ı korusun!

"Düşmanınız en yakınınızdakidir." Weber belki de mektuplarını gizlice okuyan annesi için söylemişti bu sözü ama bu filozofça edilmiş söz on beş temmuz gecesi bir kez daha Türkiye'de doğrulandı. Erdoğan'ın ve bu milletin düşmanları tam da içimizde. Onlar darbe girişimleriyle milletin kalbini yaraladı, parçaladı, milletin evlatlarını çiğ çiğ yedi. Ve onların utanmaz destekçileri olan biten korkunç şeylere bu bir "tiyatro, mizansen, Erdoğan'ın diktatörlük kurmak için kendi kendine yaptığı bir darbe" demekten çekinmedi. Darbeciler Cumhurbaşkanının burnunun dibinde hain eylemlerini plandılar, örgütlendiler, silahlandılar ve harekete geçtiler. En yakınındaki Yaveri bir haindi. Ve sayın Cumhurbaşkanı'mız bir kez daha haklı çıktı. Bir kez daha hayat onu doğruladı. Hadiseler bu derece vuku bulmadan önce paralel yapıyla kesin olarak mücadeleyi Cumhurbaşkanı'mızdan daha fazla kararlılıkla ifade eden bir politikacı tanımıyorum. Ağlayan, aman ne alakası var işleri güçleri yok devirmeye mi uğraşacaklar diyen politikacıları ya da onlarla iş tutan muhalefet liderlerini hatırlıyorum. Arka kapıdan cemaatçilerle buluşan HDP'li yöneticileri, kendisi de parti içinde adeta bir "darbe" yaparak liderliğe soyunan ve cemaatçilerin hazırladığı ortamlarda miting yaparak kendi partisine ve liderine meydan okuyan bir "madamı" hatırlıyorum. "Altı aya Başbakan olacağım" diyen Sayın madam sahi şu sıralar nerelerde? 

Fetöcü terör örgütü vahşi katliamlarını gerçekleştirirken, alanlarda Gezi Parkındaki ağaçlar için kendini Tomalara karşı siper eden yüce demokrat Sırrı Süreyya yoktu. Tankların karşısına çıkmadı. Gezi Parkı hadiselerinden itibaren günlerce televizyondan düşmeyen, küfür ve her türlü lümpenliğe teşne gezici gençliği göklere çıkaran, Taksimde yumruğunu sallayıp devrim geliyor edasıyla konuşan ve iktidarı yerden yere vuran frankofon sözde sol Aydın'larımız ortada yoktu. Tencere tava çalarak günlerce beynimizi oyanlardan hiç ses yoktu. Kolkola girip yürüyen ve sloganlar atan beyaz Türk "sanatçı" tayfası da yoktu. Onların yerine yıllardır dışlanan ve aşağılanan, bidon kafalı denen, sıkma baş diye dalga geçilen, cübbeli sakallı, abiler çarşaflı, mantolu, başörtülü ablalar, teyzeler, daha ötede dedeler, nineler, kendini tanklara siper eden milliyetçiler, muhafazakârlar bazı liberaller ve kimi demokrat CHP'liler vardı. Sol, kendilerini tankların önüne atanların tekbir sesleri ile caddeler inlerken rahatsızlığını "işte sivil faşizm" diyerek dile getirirken kendi halkını bir kez daha aşağıladı, bir kez daha hakir gördü. Cesurca ses çıkaran ve solculuğunuzu kıyasıya eleştiren Roni Margulies yazdıklarıyla kendi şerefini bir solcu olarak kurtardı ama sizin şerefinizi de kurtarabilir mi acaba?

Türkiye bir sınavdan geçti ve bu bir savaş durumu tatbikatıydı aynı zamanda. Ülkemizi emperyalist düşmanlar çevirdiğinde ve saldırdığında kimlerin savaşacağını ve kimlerin evinden çıkmayıp içkisini yudumlayacağını böylece görmüş olduk. Kimlerin memleketini sevdiğini ve canını feda etmeye hazır olduğunu ve kimlerin pasaport, banka ve benzin kuyruklarına girerek ilk fırsatta nasıl toz olacağını da görmüş olduk. Tankları canla başla durdurmaya çalışanlar solcu değil, milliyetçi ve muhafazakar kardeşlerimizdi.

Milliyetçilikten bİr ideoloji hiçbir zaman hazetmedim ancak vatanseverlik anlamına gelen bir milliyetçiliğin bir ülkenin varolması ve akıbeti için nekadar gerekli ve önemli olduğunu bir kez daha anladım. Belki de benim milliyetçilik anlayışım olsa olsa Max Weber gibi liberal bir vatanseverlik anlayışıydı. Max Weber memleketçiydi ve aynı zamanda bir bireyciydi. Tankların üzerine çıkarak askerleri durduranların ırkçı bir milliyetçiliği değil, böyle bir anlayışı paylaştığını görüyor ve ülkem adına seviniyorum. 

İçimize, içime bir acı oturdu. Kalkmak bilmiyor. Ülkemiz büyük yara aldı ve bu yaralar kolay kolay iyileşmeyecek. Kendi Ordu'sunun silahından kurşun yiyen insanların görüntüsü uzun yıllar hafızamızdan silinmeyecek. Silinmemeli!