25 Temmuz 2017

Efendilerini doğuran analar ve Peygambere efendilik taslayan bedbahtlar

Ebû Reyye denilen Mısırlı bir rezil var. Bu karanlık kişi, öyle bir fitne tohumu ekmiştir ki, bugün onun izinden giden pek çok kişi ‘Kur'an İslam'ı' masalıyla fitneye tüy diktiriyor.

Şarkiyatçı kâfirlerin izinden giden bu münafık, 1945 yılında ‘er-Risâle Dergisi'nde bir makale yayınlar. Pek çok kişinin reddiye yağmuruna tutmasına rağmen bu çalışması, sonraki yıllarda hem de üç ayrı yayın evince Türkçeye çevrilir.

Hayatı hakkında hemen hiçbir bilgi olmayan bu alçak hakkındaki bilgiler yine müsteşriklerce veriliyor. Belli ki onu en iyi onlar tanıyor.

Müsteşrik G.H.A. Juynboll'un belirttiğine göre bu müfsid, herhangi bir İslâmî eğitim almamış, Abduh ve Reşid Rıza hayranı ve iki yıl Reşid Rıza'nın eğitiminden geçmiş.

Mehmet Görmez ve Mehmet Emin Özafşar makalelerinde diyorlar ki:

Ebû Reyye ilim ahlâkına uymamakta,

O'nun hayalinde canlandırdığı düşüncelerin asılsız bazı rivayetlerin çarpıtılarak okuyucuya ilmî neticelermiş gibi arz etmekte,

İktibaslarında dürüst davranmamakta,

Sahabenin ileri gelenlerini hadis rivayetine karşı gösterebilmek için elinden gelen gayreti sarf etmekte ve bu uğurda kaynaklarda ne bulmuşsa, sahih, zayıf, uydurma demeden, kitabına derç etmekte,

En büyük marifetlerinden bir tanesi de herhangi bir rivayetin işine gelen kısmını alıp, diğer kısımlarını hazfetmesidir. Böyle yapmakla yazar, rivayetin tamamından haberi olmayan okuyucuları, kendi arzuladığı doğrultuya sokmak istemektedir.

Aslında Ebu Reyye'nin kitabını kaleme al­madaki peşin hareket noktası hadislerin kaynağına gölge düşürmek, okurlarını hadislerin Rasulullah'a nispeti konusunda kuşkulandırmaktır. Ebu Hureyre'nin bir başka kaynaktan rivayette bulun­duğunu, hem de onları Hz. Peygamber'e isnat ederek rivayet ettiğini ortaya koymaktır.”

EBU HUREYRE'YE İFTİRA ATANLARDAN UZAK DURUN

Bugün Ebu Hureyre (r.a.), İbn-i Abbas (r.a.) gibi seçkin sahabe ve râvilere saldıran bedbahtlar, bu tür şer yayınlarını okuyup ulema kesilmekteler. Son iki asrın materyalist felsefecilerin şeytanî akıl oyunları ve şarkiyatçıların iftiraları içinde kaybolup, finansal olarak nereden besleniyorlarsa, işleri güçleri İslam ve Hz Peygambere saldırmak. Ama bunlar ne ilk ne de son. İzini takip ettiklerinden daha başarılı olmaları imkânsız.

Bunların acınacak halleri ortada. Daha çok bu tür hezeyan sahiplerini de değil, kendilerini cahilce kullandıranlara acımak gerek.

Şunu belirtmekte yarar var ki, bugünü dünden ayıran, sosyal medya ve iletişim araçlarını kullanarak bu fitnenin halka aktarılması. Sesleri yüksek çıktığı için büyük bir tabanları varmış gibi gözüküyor. Oysa tıpkı FETÖ'cülerde olduğu gibi güçlü bir tabanları yok.

FETÖ bunca emek ve imkâna rağmen 80 milyondan ancak 1 milyonu etki altına alabilmiş. Bunlarınki ise çok ama çok daha küçük.

Bunlardan biri 2016'da "hadisler ümmete fayda yerine zarar vermiştir” şeklinde bir twit atıyor. İşte geldikleri nokta bu!

Bunlar yakında maazallah, ‘Kur'an Allah tarafından yazılı verilmedi. Hz Peygamber (s.a.v.)'den sahabe nakletti' derlerse şaşırmamak gerek. Zira varacaklar yer burası. Buraya da çoktan gelenler de yok değil. Uzun saçlı gerçekte profesör lakin sözde ilim adamı bir bahtsız, Kur'an-ı Kerim'deki Hızır-Musa kıssasının Kur'an'dan çıkarılmasını öneriyor.

BİR SAPIĞI ALKIŞLAYAN İLAHİYATÇILAR

2000 yılında Ankara'da bir ‘Uluslararası Avrupa Birliği Şurası' düzenleniyor. Burada Hollanda'dan Mısır kökenli Ebu Zeyd adlı bir sapık şöyle konuşuyor:

İlahiyata ve felsefeye başvurarak, Kur'an'a, Sünnete ve İslamî düşünceye eleştirel bir biçimde yaklaşmayı düşünmemiz lazım. Sahip olduğumuz Kur'an düşüncesi, Kur'an'ın Allah'ın sözleri olduğudur. Ancak yeniden mercek altına alınmalıdır. Kur'an bir sözlü iletim döneminden geçti. Tarih boyunca şimdi okuduğumuz Kur'an gelişti. Sonsuz Kur'an kavramına artık bir son verilmelidir. Peygamberin kim olduğu, sadece Kur'an-ı alan ve ifşa eden bir amil mi olduğu sorusu. Ya Peygamber değildiyse? ‘Gerçekte buradan yazılanlar Allah'ın sözleri mi' olduğu sorusu…'

Bu sapkın fikirlerin sahibi Ebu Zeyd'i konuşmalarından dolayı Yrd. Doç. Şahin Filiz'in alkış ve takdirinden sonra Prof. Ali Bardakoğlu da alkışlıyor ve Bardakoğlu şunları söylüyor: ‘Bilhassa Ebu Zeyd fikirlerini açıkça ifade ettiler, kendilerini tebrik ediyorum, çok mutlu oldum. Ebu Zeyd'in yaklaşımından çok istifade ettim.'

Gördüğünüz gibi buraya çoktan gelenleri olmuş. Hz Peygamber'e iftira eden oryantalist W. Montgomery Watt'in kitabını 1986'da Ankara İlahiyat yayınlıyor. Şimdi ise İSAM Bünyesindeki KURAMER (Kur'an Araştırmaları Merkezi) yeniden basma ihtiyacı hissediyor.

Gerçi bu İngiliz şarkiyatçının eserlerini kimler basmamış ki? Görünce sizler de şaşıracaksınız. İşte masum görünen bu yayınların hepsi, Sünnet ve sonrasında da Kur'an düşmanlığının tohumlarını ekiyor.

BİR SAPIĞI ALKIŞLAYAN İLAHİYATÇILAR

Abdullah b. Ömer (r.a.) dedi ki: “Babam Ömer İbnu'l-Hattâb (r.a.) bana şunu anlattı:

Ben Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in yanında oturuyordum. Derken elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah bir adam yanımıza çıkageldi. Üzerinde, yolculuğa delalet eder hiçbir belirti yoktu. Üstelik içimizden kimse onu tanımıyordu da. Gelip Hz. Peygamber'in önüne oturup dizlerini dizlerine dayadı. Ellerini bacaklarının üstüne hürmetle koyduktan sonra sormaya başladı:

- ‘Ey Muhammed, bana İslâm'ı anlat' dedi.

Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem:

- ‘İslâm, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Rasûlü olduğuna şehadet  etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı eksiksiz vermen, ramazan orucunu tutman, gücün yeterse Kâbe'yi ziyâret (hac) etmendir' buyurdu.

Adam: ‘Doğru söyledin' dedi. Onun hem sorup hem de tasdik etmesi tuhafımıza gitti.

Adam: ‘Şimdi de imanı anlat bana' dedi.

Rasülullah (s.a.v.): ‘İman; Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine iman etmendir' buyurdu.

Adam tekrar: ‘Doğru söyledin', diye tasdik etti ve: Peki, ‘ihsan' nedir, onu da anlat, dedi.

Rasülullah (s.a.v.): ‘İhsan, Allah'a onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor' buyurdu.

Adam yine: ‘Doğru söyledin' dedi, sonra da: ‘Kıyamet ne zaman kopacak' diye sordu.

Rasülullah (s.a.v.): ‘Kendisine soru yöneltilen, bu konuda sorandan daha bilgili değildir' cevabını verdi.

Adam: ‘O halde kıyamet alâmetlerini  söyle' dedi.

Rasülullah (s.a.v.): ‘Kadınların kendilerine efendilik eden çocuklar doğurması, yalın ayak, başıkabak, çıplak koyun çobanlarının, yüksek binalar kurmada birbirleriyle yarışmalarıdır' buyurdu.

Adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım.

Daha sonra Peygamber (s.a.v.): ‘Ey Ömer, soru soran kişi kimdi, biliyor musun' buyurdu.

Ben: ‘Allah ve Rasulü daha iyi bilir' dedim.

Rasülullah (s.a.v.): ‘O Cebrail'di, size dininizi öğretmeye geldi' buyurdu.

(Kaynak: Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Müslim, Îmân 1, 5; Ebû Dâvûd, Sünnet 16; Nesâi, Mevâkît 6.)

Hadis münkirleri itirafa yanaşmasalar bile, içlerinden kabul edecekleri gibi bu Hadis-i Şerif'in son bölümüne dikkat ettiğimizde şunları görürüz: Günümüz anaları çocuklarının kölesi/cariyesi gibidirler. Aslında gibisi bile fazla. Sadece onlara hizmet ediyorlar.

Binalar alabildiğine yükseldi ve Türkiye'deki inşaat yapanların pek çoğu, dünün yalın ayak, baldırı çıplakları. İşte Hadis! İşte tecelli! Aksini söyleyen mutlaka kendine bir Mazhar Osman bulsun.

Ezcümle İslam'a saldıranlara diyoruz ki, ifratın kimseye faydası yok. Akıl ve kibrinize teslim olmayın! Kime hizmet ettiğini bilmediğiniz kişilerin yolundan gitmeyin! Yolundan gittiğiniz kişilerin geçmişine, aile hayatına, zaaflarına, ilişkilerine iyi bakın!

Yoksa hesap günü onları kendi yanınızda bulmak şöyle dursun, aleyhinize şahitlik ederken bulursunuz. Vesselam!