VF kat sol
VF kat sağ

12 Aralık 2019

Eğitim Karnemiz Ne durumda?

2018 PISA testi sonuçları açıklandı. OECD tarafından 3 yılda bir düzenlenen, 15 yaş grubundaki öğrencilerin bilgi ve becerilerini değerlendiren PISA testi çok çarpıcı bilgiler veriyor. Ne yazık ülkemiz, yine tüm alanlarda OECD ortalamasının çok altında.

Ülkemizden 15 yaş grubundaki öğrencileri temsil eden 186 farklı okuldan 6.890 öğrenci bu teste katıldı. 2015 sonuçlarına kıyasla Türkiye'nin puanları biraz artmış gözüküyor. Ama 2018 sonuçlarına göre de Türkiye "okuma, matematik ve fen bilimi" alanlarının tamamında OECD ortalamasının altında.

Bu sonuçlara göre Türkiye, PISA testine katılan 37 OECD ülkesi arasında; Slovakya, Yunanistan, Şili, Meksika, Kolombiya ve İspanya'yı geçerek 31. sırada yer aldı.

PISA sınavlarında öğrenciler, "okuma, matematik ve fen" alanlarında verdikleri cevaplara göre 1'den 6'ya kadar gruplara ayrılıyorlar ve en üst düzey "5 ve 6. seviye" olarak tarif ediliyor. Rapora göre Türkiye'de öğrencilerin sadece küçük bir kısmı en azından bir alanda yüksek (5 ve 6 seviyesinde) başarı gösterdi.

Okuma alanında en alt seviyede yeterlilik gösteren çocuklar, bir metinde çok açık olan bilgileri anlamak, kendilerine tanıdık gelen konulardaki yazıların ana fikrini fark etmek gibi basit şeyleri yapabilirler ama daha derin yorumlarda bulunmakta zorlanırlar. Matematikte de çok basit işlemleri yapabilirler. Dolayısıyla bu sonuçlara bakılırsa, Türkiye'de 15 yaşındaki öğrencilerin önemli bir kısmı temel becerilerden mahrum. Türkiye 2003'den bu yana 3 yılda bir yapılan PISA sınavında tüm branşlarda OECD ortalamasının altında kalıyor.

2018 sonuçları, Türkiye'nin okuma alanında yeniden 2012 yılındaki seviyesine yaklaştığını, matematik ve fen alanlarında ise 2012 seviyesinin de bir miktar yukarısına çıktığını gösteriyor.

 PISA sonuçlarının bize gösterdiği önemli bir veri daha var: Bir ülkede eğitim kurumlarına yapılan harcama arttıkça ülkenin ortalama başarısı da artıyor. Bu bakımdan Türkiye, eğitime ayrılan kaynakları artırması gereken ülkeler arasında.

PISA 2018'e katılan tüm ülkelerde ve ekonomilerde, okuma alanında kız öğrenciler erkeklerden daha iyi bir performans sergiledi. OECD ülkeleri ortalamasına göre okuma alanında kız öğrenciler erkeklerden 30 puan fazla aldı. Türkiye'de ise kızlar okuma alanında erkeklerden 25 puan ileride.

Bütün bu istatistiki detaylar bir yana, bana kalırsa en somut problem ve çözüm yolu aşağıdaki değerlendirmede yatıyor: OECD yetişkin becerileri araştırmasında (PIAAC, 2005) sözel becerilerde OECD ortalaması yüzde 11.1 iken bizde yüzde 0.6, sayısal ortalama yüzde 10.1 iken bizde 1.4, teknoloji yoğun ortamlarda problem çözme becerileri ortalaması yüzde 8 iken bizde sadece yüzde 1. 16-24 yaş arası geçerli olan bu oran, diğer yaş gruplarında genelde daha kötü durumda.

Milli Eğitim sisteminin hali ortada. Birçok sebep sayılabilir. Ama bence en önemli sebep öğretmen kalitesi. Yöneticileri ve öğretmenleri yetiştiren kurum da üniversite olduğuna göre, suyun başı orası. Üniversitelerin ana görevi araştırma ve yayındır. Onların kalitesini ise büyük oranda rektörler belirler. Peki bizim rektörlerin durumu nedir? Ülkemizde 206 üniversite var. Şimdi bu üniversitelerin rektörlerinin uluslararası yayın sayısına bakalım. 68 tanesinde sıfır yayın. Peki yapılan yayınların kalitesi nedir? Yayın kalitesi alınan atıf sayısı ile ölçülür. Rektörlerimizin yazdıkları uluslararası makalelerin 71 tanesine 0 atıf yapılmış. Yani onlar da bir bakıma boşuna yazmışlar. Bu ikisini topladığınız zaman bu sayı 139'u buluyor. Başka bir bilgiye gerek var mı? Tartışmaya buradan başlamazsak havanda su dövmeye devam ederiz.