04 Ekim 2023

Eğitim ve öğretimde durum nedir? (1)

Eğitim ve öğretimimiz yeni bir heyecanla başladı. Toplumların geleceği için eğitim ve öğretimin ekmek kadar, su kadar önemli olduğu tartışılmaz. Bu kadar önemli olan bu konuya gereken önemi veriyor muyuz? Üzülerek belirteyim ki veriyoruz diyemiyoruz. Bu sorunun cevabı aşağıda sıralayacağım nedenlerden dolayı ortaya çıkacaktır:

1. Okulların onarımına okulların açılmasına az bir süre kala başlanır ve onarımdaki okulun öğrencileri bir başka okula geçici olarak verilir ve sıkıntılar birbirini kovalar. Gidilen okul da giden öğrenciler de huzursuz olurlar. Bu olumsuzluğun nedeni sorulduğunda; “Efendim, ihale işlemleri geç kaldı, ödenek yoktu da geç geldi...” gibi nedenler ileri sürülür. Oysa okulun ne zaman açılacağı bir yıl öncesinden bellidir. Bu işlemler zamanında planlanıp yapılsaydı bu aksaklıklar olmazdı.

2. Dersliklerdeki öğrenci sayılarımız çok fazla. Bir sınıfta olması gereken öğrenci sayısı 30’u geçmemesi gerekirken şehir merkezindeki okullarımızda 60,70 öğrenci öğrenim görmektedir. İstatistiklerde şöyle bir yanıltmaca yapılır: Derslik başına düşen öğrenci sayısı hesaplanırken kırsal kesimdeki derslikler de dahil edilerek sonuç açıklanır. Ancak nüfusun yoğun olduğu kent merkezlerindeki dersliklerde öğrenci sayısı fazladır. Bu sorunun giderilmesi için genel bütçeden MEB’e daha fazla pay ayrılmalı, ülkenin diğer zorunlu giderlerinin dışında yatırımın ağırlıklı bir şekilde eğitime kaydırılması gerekir. Güney Kore’de ülke yönetimi böyle bir karar alıyor ve belli bir süre zorunlu ihtiyaçların dışında bütün gücünü eğitim harcamaların ayırıyor ve eğitim ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra işler rayına oturuyor ve sorunsuz bir eğitim ve öğretim sağlanıyor. Bütçeden eğitime ayrılan pay şu anda diğer kalemlere göre en fazla olabilir; ancak yine de yetersiz kalmaktadır. Çünkü nüfusun artması oranında eğitimde altyapı aynı oranda artmamış.

3. Yöneticinin görevi eğitim ve öğretimin kalitesini yükseltici çalışmalara kafa yorup odaklanmak iken; asıl görevini bir kenara bırakıp zorunlu olarak başka birçok görevlerle uğraşmak durumunda kalıyor. Bu görevlerin eğitim ve öğretimle ve öğretmenlikle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Tam tersine Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin 43. maddesi, 6. fıkrasında açıkçası şu hüküm yer almaktadır: "Madde: 6- Öğretmenlere, eğitim, öğretim ve yönetim görevlerinden başka bir görev verilemez." Bu tanımın dışında kalan; yasal olmayıp öğretmen ve yöneticilere yaptırılan angarya görevleri şöyle sıralayabiliriz:

a. Muhasebeci, mutemet, hesap uzmanı,

b. Okulun onarımında, yeni sistemle donatılmasında; müteahhit, inşaat mühendisi, elektrikçi, su tesisatçısı ve elektronikçi ya da teknik kontrol ve teslim alma elemanı,

c. Kitap temin elemanı; çeşitli nedenlerle eksik kalan ücretsiz ders kitaplarının eksiğini gidermek için milli eğitim müdürlüğünün kitap deposuna "git, gel" yapmak. Oysa yüklenici firmanın işi kitabı sınıfa teslim etmekti. Yönetici, kendi cebinden para harcayarak zor durumda bırakılmış olur.

d. Mali kontrol işletmeni (Konuyla ilgili değme vergi uzmanlarının bile altından kalkamadığı),

f. Okulun temizlik ve kırtasiye (kağıt, bilgisayar ve malzemesi ) gibi ihtiyaçlarının yerel imkanlarla giderme uzmanı,

g. İşveren, İGS uzmanı,

h. Okullaşma oranını yükseltme elemanı,

ı. Okuma- yazma oranını yükseltme elemanı, (Oysa bu görev, Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğünün ve bu genel müdürlüğe bağlı illerde halk eğitim merkezi müdürlüklerinindir.) Bu işi yapacak olanlar da ilkokul öğretmenleridir. Ancak, ortaokul ve lise müdürlerine bu konuda görev verilirken şunlar söylenir: “Okuma- yazması olmayan pir-i fani görürseniz onları da ya sedyeyle ya da sırtınıza alarak okuma yazma kursuna katılmasını sağlayarak oranı yükselteceksiniz.” denilmektedir. Bu da angarya bir görev olmakla kalmaz, aynı zamanda yetkisiz ve güvensizdir.

İşte bu angarya görevler asıl işi eğitim ve öğretim olan yönetici ve öğretmenlerimizin performansını düşürmekte ve verimi azaltmaktadır.

İnşaAllah devam edeceğiz. Kalın sağlıcakla