Eğitim yaşamsal önemde kurumsal ve yapısal bir sistemdir
İnsanlık tarihi ile eşdeğer olan eğitim sürecinde teknik olarak günümüze benzer bir eğitim sisteminden söz etmek mümkün olmasa da, tarih boyunca özellikle Toplumların devamı açısından eğitim yaşamsal önemde görülmüş, Toplumların geleceğini güvence altına almak amacıyla, o toplumun Kültürel, politik, ekonomik özelliklerini benimsemiş ve uygulayabilen yeni kuşakların yetiştirilmesinde eğitim önemli işlevler görmüştür.
Bilim ve sanat ta gelişim süreci,
küresel dengeler, uluslararası ilişkiler, haklar, özgürlükler, adalet, eşitlik,
enerji, ticaret, çevre, tarım, insanlığın geleceği gibi tüm insanları
ilgilendiren hususlarda dünyadaki mevcut yapılanmanın ciddi sorunları var. Yeni
dengeler, yeni siyaset biçimleri, yeni değerler, yeniden yapılanma arayışları
söz konusu.
Bilginin durağan olmayan hızlı, statik
ve sürekli gelişmişliği karşısında yapı ve kurumsal sürekliliğin durağan oluşu
eğitimin evrensel taleplerini karşılayamamaktadır.
Tarih nasıl tüm insanlığın etkide
bulunduğu bir olguysa, eğitim, kültür, teknoloji gibi insana dair olan her şey
de tüm insanlığın ortak bir ürünüdür.
İnsanlık tarihindeki her gelişme ve
ilerleme bir birikimin sonucudur. Bir anda gerçekleştiği kabul edilen her olay
yine belirli bir zihinsel, duygusal ve eğitimsel gelişmişlik düzeyi
gerektirmektedir.
Aristo’dan sonra kendisine muallim-i
Sani yani ikinci öğretmen denilen İslam filozofu Farabi “eğitimin amacı
mutluluğu bulmak ve bireyi topluma yararlı hale getirmektir” derken Öğretim ve
eğitim kavramlarını ayrıştırmış, Öğretimi kuramsal erdemler oluşturmak, eğitimi
ise ahlaki erdemleri ve iş sanatlarını var etme yöntemi şeklinde kurumsal ve yapısal bir sistemi işaret etmiştir.
Türkiye’nin aydınları,
akademisyenleri, medyası, sivil toplum kuruluşları ve tüm kesimleriyle Eğitimin
teori ve pratiğindeki işleyişinde bir mutabakat zeminine ihtiyacı var. Bir
bütünlük içinde atılması gereken adımlara ihtiyacı var. Millet adına
yürütülecek ve toplumun sesi olacak bir yaklaşımla demokrasi ve hukuk ekseninde
olduğu gibi Eğitimde de bir yeniden yapılanma süreci yaşamamız gerekiyor.
Örneğin;
Geçmişte Bilginin değişmezliği ve
kesinliği söz konusu iken bugün bilginin değişkenliği kabul edilmelidir.
Geçmişte öğrenme sadece bilginin
aktarılması ile gerçekleşirken bugün öğrenme aktif katılımla gerçekleşmelidir,
Geçmişte Akıllı, üstün zekalı,
rasyonel, elit, seçkin bireyler yetiştirme amacı güdülürken bugün tüm bireyleri
kapasiteleri ölçüsünde geliştirme, herkesin öğrenebileceğine olan inanç söz
konusu olmalıdır.
Geçmişte katı disiplin, dayak ve
cezalandırma esas iken bugün fiziksel ve psikolojik şiddetin olmadığı eğitimde
demokrasinin esas olduğu gerçeği bilimsel olarak kabul edilmelidir.
Geçmişte eğitim sadece yaşama hazırlık
süreci olarak görülürken bugün eğitimin yaşamın bir parçası ve yaşamla iç içe
olduğu gerçeği kabul edilmelidir.
Geçmişte konu ve öğretmen merkezli
anlayış, içerik öğesi ağırlıklı program ağırlıkta iken bugün öğrencinin
bireysel gelişimi ve sorun çözme kapasitesinin geliştirilmesi esas alınmalıdır.
Değerler, toplumu oluşturan bireylerin
hayata bakışını yansıtmaktadır. Geleceğe emin adımlarla yürümek ve erdemli bir
nesil yetiştirmek için değerler eğitiminin tesadüflere bırakılmadan planlı ve
programlı bir şekilde yapılması gerekmektedir.
Öğretimdeki ayrışımlarla eğitim
anlayışı ve uygulamalarında geçerli sabit yaklaşımlar analiz edilip uygulama
alanları yaratılmalıdır.
Türkiye’nin arzulanan seviyeye
yükselebilmesi, küresel bir aktör olabilmesi ve güç dengelerini kendi lehine çevirebilmesi
ancak eğitimle ilgili yapısal sorunlarını aşmakla mümkündür.
Bir sıçrama noktasının eşiğinde
durduğumuzu ve bu süreçte atılacak doğru adımların Türkiye’yi taşıyacağı
ufukları mutlaka hesaba katmalıyız.
Tüm ulus olarak elbirliği ile eğitim
seferberliği şeklinde her türlü hak, eşitlik ve bilimsel talebin önündeki
geçmişten kalan yapısal/bürokratik engeller kaldırılmalı ve böylelikle tüm
insanlarımızın sahip olduğu potansiyeli ülkemizin geliştirilmesi yolunda
kullanabilmesinin önü açılmalıdır.