30 Kasım 2015

Elçi suikastının arkasındaki global akıl

Tahir Elçi'nin öldürülmesinin hemen arkasından, ortada hiç bir delil yokken devlete hükümete bu işi mal etmeye kalkışanların maksadı belki de bu ilişkiyi karatmaktı.

1990'larda böyleydi… En kritik süreçlerde, ya Beyaz bir Toros'la alınıp cesedi izbe bir yerde bulunana kadar kaybedilirdi kamuoyuna mal olmuş isimler ya da enselerinden tek kurşunla katledilirdi. Kimi zaman araçlarına konulan bomba ülkenin kardeşlik ve istikrarını havaya uçururdu.

Musa Anter, Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Ahmet Taner Kışlalı… Daha sayılabilecek onlarca isim…

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi de bu kervana dahil oldu maalesef.

1 Kasım seçim sonuçları ile birlikte umutların tavan yaptığı, bu insicamın Rusya ile yaşanan gerilimle sekteye uğradığı bir dönemde, PKK'nın şehirlerdeki hendek ve şiddet eylemlerine itiraz eden basın  açıklaması sırasında katledildi.

Tarih Elçi'ye düzenlenen suikastın faili PKK'nın şehir yapılanması diye bilinen YDG-H'li Mahsun Gürkan'dı. Oysa Tahir Elçi, 1 Kasım seçimleri arifesinde CNN Türk ekranlarında PKK'yı öven konuşmaları nedeniyle başlatılan soruşturmada, tutuksuz yargılanıyor ve yurt dışına çıkış yasağı bulunuyordu.

Böyle bir simin PKK'nın kurşunlarıyla katledilmesini nasıl okumalıyız peki?

“Katil Devlet” sloganları atan güruhun penceresinden okunmayacağı muhakkak. Parlamento çatısı altında, failin PKK olduğunu bile bile, “fail bulunana kadar sorumlu siyasi otoritedir” diye açıklama yapan HDP-CHP bloğunun bakış açısıyla da okumamalıyız.

Tahir Elçi'ye sıkılan kurşunların, PKK'lılarla polis arasında yaşanan çatışmanın arasında kalmışlığı ya da “sekmesi” olarak da değerlendiremeyiz.

Bu suikast, Rusya ile yaşanan gerilimin getirdiği yeni durumla birlikte okunduğunda çözülebilir. Rusya'nın “terör diplomasisi” ile Avrupa'yı nasıl esir aldığını (Paris Saldırısı) görebilirsek, Türkiye için de uygulamaya koymaya çalıştığı terör diplomasisinin işaret fişeği olarak okuyabiliriz Elçi suikastını.

Diyeceksiniz ki fail PKK'lı…

E Rusya'nın, uçağı düşürüldükten sonra bu tür eylem şekillerine yöneleceği zaten belli değil miydi?

Türkiye ile sıcak bir savaş yaşamak yerine, soğuk savaş metotlarından birini kullanacağını beklemiyor muyduk zaten?

Elçi'ye sıkılan kurşun Kandil “envanterinden”. Yani PKK'nın bildik saldırılarından farklı. Talimatın da tetikçinin de dağdan gönderildiği aşikar. Kandil ile PYD/YPG arasındaki bağlantıyı anlatacak değilim. Rusya'nın düşen uçağın intikamı için başı bozuk Kürt grupları kullanacağını bilmek için üst düzey istihbaratçı olmaya da gerek yok.

Tahir Elçi'nin öldürülmesinin hemen arkasından, ortada hiç bir delil yokken devlete hükümete bu işi mal etmeye kalkışanların maksadı belki de bu ilişkiyi karatmaktı.

Bir süre önce, Tahir Elçi'ye dönük açılan soruşturma üzerinden yürüyüp, “devletin bir provokasyonu” varmış algısı yaratmaya kalkışmak, bir yandan PKK'yı meşrulaştırma öte yandan suikastın arkasındaki global aklı kamufle etme çabasıydı.

Hele olay yerindeki hendekleri, Elçi'nin vurulmadan önce dikkat çektiği ve eleştirdiği terör faaliyetlerini görmeden, tetiği çekeni gizlerseniz, siz de o suikastın arkasındaki global akla esirsiniz demektir.

O global aklın, Rusya ile yaşanan gerilimle birlikte, Türkiye'yi Ortadoğu satrancının dışına itme projesi çökmüşken, Türkiye'yi yeniden istikrarsızlık ve iç çatışma ortamını tırmandırma planına hizmet edenler, Tahir Elçi suikastının arkasındaki eli üstelik TBMM çatısı altında gizlemeye çalışmakla o tetiği çeken elle dostluk tokası yapmış oldu.

Galiba bizi en çok yıkan içimizi acıtan da bu oldu…

zihnicakir@gmail.com

@zihnicakir