03 Aralık 2017

Eleştiri Yeteneğini Kaybetmiş Ümmeti Muhammed

İlk Umre seyahatimizin ardından gönlümüzdeki Kabe sevgisi katmerleşince, eve bir uydu cihazı alıp, fırsat buldukça Kabe'den cemaatle kılınan namazları canlı yayında izliyorduk.

Daha ziyade yatsı namazlarına denk geliyordu izlediklerimiz. Bir gün bir imam peydah oldu. Bu yaşlı adam kimin nesiydi bilemiyorum? Ama bu kadar kötü bir kıraat sahibi adamın Kabe'de yatsı namazında imamete geçirilmesi adeta Müslümanlara da Müslümanlığa da hakaretti.

Hani bizde imamlar/müezzinler ezan okumaya geç kalırlar da cemaatten biri durumdan vazife çıkarıp 'Yandım anam' makamında ezan okur ya...' İşte onun gibi bir felaket...

Bir değil, iki değil... Yaşlı adamın ne torpili varsa Kabe imametini bir türlü elden bırakmıyor.

'Ne yapabilirim?' diye düşünürken aklıma Suudi Arabistan Büyükelçiliğine bir mektup yazmak geldi. Aradan bir iki ay geçti, çok şükür biz de, Kabe'nin cemaati de, Ümmeti Muhammed de bu yaşlı adamdan kurtuldu.

Rahmetli Aliya İzzet Begoviç “İslam ülkelerinde ders müfredatlarına 'eleştiri' dersi konulması lazım” diyordu bir konuşmasında.

Bizde öteden beri eleştiri kültürü yok. Hele yapılan icraat kutsal ya da kutsal adına hareket eden bir kişi veya kuruluştan sadır oluyorsa o konuya hiç girmiyoruz.

Bir vesile ile 'Batı'da eğitim sistemi' konusunda araştırma yapmıştım. Gördüm ki bugün bizde tartışılmaya çekinilen birçok konu Batı'da 100-150 yıl önce çoktan tartışılmış.

Ne kadar garip ki, eleştiri konusunda hiç kendine toz kondurmayan bizler, işte bu Batı'yı eleştirmeye bayılıyoruz.

Mesela Birleşmiş Milletlerin daimi üye sistemini eleştirmek bugünlerde çok moda.

İyi ama İslam dünyasındaki yapılanmaların çoğu, 'daimi parti, daimi cemiyet, daimi cemaat, daimi bürokrat, daimi başkan üyeleriyle' dolu değil mi?

Bir derneğin bile yönetim organları teşekkül ettirilirken 5 daimi üye önceden tespit edilmiyor mu?

Karar vericiler, branşlarında otorite, katma değeri yüksek, vizyonu geniş, kritik analitik düşünen üyeler seçmek yerine, BM'nin beş daimi üyesi gibi partinin / cemiyetin / cemaatin  ‘has ve muti' daimi üyelerini başa getirip sonra da ' önemli bir iş başarmış olmanın' mutluluğunu yaşıyorlar yıllardır.

 ………………

Ehliyet ve liyakati terk ederek; kolundaki saate, duvarındaki takvime bakmayı unutmuş bir ümmetiz biz vesselam.

O yüzden bizim zamanımızı da, yönümüzü de, kimliğimizi de başkaları tayin ediyor.

Okumuyoruz, düşünmüyoruz, analiz etmiyoruz.

En kolayı devrim muhafızlığı olduğu için 'en büyük/en mübarek parti / cemiyet / cemaat bizimki' diyerek kendi kendimize mutlu oluyor, bu mutluluğumuzu dakika dakika kendi aramızda yayıyoruz. 'Türk'e Türk propagandası' gibi bir şey...

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bürokratik oligarşiyi eleştirdi. Bürokratik oligarşiyle akraba olmuş, onların sunduğu nimetlerden istifade eden bazı şahıslar da birden  ‘cuşu huruşa' geldiler. Halbuki bu eleştiri en az beş yıl önce yapılmalıydı. Çünkü artık bürokratik oligarşi  o kadar semirdi ve güçlendi ki tıpkı bir ‘King Kong' gibi, bir ‘Godzila ‘gibi kontrol edilemez duruma geldi.

Yazımızı Vefa Yayıncılık tarafından neşredilmiş 'Sahabe Hayatından Tablolar' isimli kitaptan bir alıntı ile noktalayalım:

Salim (Rha) azatlı bir köleydi. Salim(Rha)  kendisini yetiştirdi ve otorite bir alim oldu. Salim(Rha), alim olduğu kadar hakikat konusunda sözünü ve tavrını sakınmayan bir kişiydi.

Hz. Peygamber, Mekke'nin fethinden sonra Halid b. Velid'i yeni Müslüman olmuş bir bölgeye göndermişti. Halid b. Velid'in komutasındaki seriyyede Salim  de vardı.

Uzak bir köyde yaşayan bir kabile ile karşılaştıklarında bir kargaşa oldu. Halid. B. Velid köylülerin Müslümanlıkla ilgili kanaatlerini dinlemeden saldırı emri verdi. Karşı taraftan ölen ve yaralananlar oldu. Haber Hazreti Peygambere gelince Peygamberimiz çok üzüldü ve “Ya Rabbi Ben, Halid'in yaptıklarından beriyim” dedi.

Halid b. Velid komutasındaki seriyye Mekke'ye dönünce, olanlar tekrar anlatılınca, Peygamberimiz öfke içinde  “Onun yaptıklarına hiç mi itiraz eden olmadı?” diye sordu. Ordudakiler 'Evet, Salim ona itiraz etmişti' dediler.

Peygamberimiz bunu duyunca rahatladı, öfkesi geçti.

 Çünkü Salim, Halid b. Velid'i saldırı kararından hemen sonra uyarmıştı. Halid b. Velid, önce dinlemiş, sonra kendini savunmuş, sonra da sert bir şekilde Salim'e cevap vermişti.

Ancak Salim, Halid b. Velid'e yaptıklarının yanlış olduğu konusunda ısrar etmişti.

Nitekim Peygamber de tarih de Onu haklı çıkardı.

Azatlı köle Salim'lere Ümmeti Muhammed olarak ne kadar çok muhtacız...