22 Aralık 2015

Emniyet’te “kriminalize savaş”!

Paralel örgütün bilhassa emniyet teşkilatındaki mevcudiyetini korumak için attığı adımları bir süredir yazdığım için Emniyet Genel Müdürlüğü 1. Hukuk Müşavir Vekili Olgun Altundaş imzasıyla “tekzip” metni gönderilmiş. Üzülerek ifade etmek gerekirse, gönderilen metin bir “tekzip”ten öte o bildik tepeden bakma anlayışın adresini şaşırmış “ayar çekme” girişimi…

Bu sütunu takip edenler, 2009, 2010, 2011 ve 2012 yılları içinde komiser yardımcılığı kursunu bitirip 3-4 yıl komiser yardımcılığı yaptıktan sonra tenzili rütbe ile yeniden düz polis memuru yapılan, bu da yetmiyormuş gibi iktidara yakın gazetelerin manşetlerinde “paralelci” ilan edilen yaklaşık 358 kişinin haykırışını ve uğradıkları haksızlıkları bilir.

Bu insanların, alınlarına vurulmak istenen “paralelci” yaftasıyla, çalıştıkları yerlerde hem teşkilat içerisinde hem de özel yaşamlarında cüzzamlı muamelesi gören hikayelerini işitseniz eminim sizler de isyan ederdiniz. Hele bu mağdurların  çocuklarının yaşadıkları…

Arkadaşlarının “senin baban hırsız, soruları çalmışlar” sözlerine muhatap olduklarına ben şahidim. Bu sözleri işiten henüz 10-12 yaşlarındaki çocukların nasıl bir psikolojik travmanın pençesine düşeceğini siz hesaplayın.

Bunları ve Paralel örgütün bilhassa emniyet teşkilatındaki mevcudiyetini korumak için attığı adımları bir süredir yazdığım için Emniyet Genel Müdürlüğü 1. Hukuk Müşavir Vekili Olgun Altundaş imzasıyla “tekzip” metni gönderilmiş. Üzülerek ifade etmek gerekirse, gönderilen metin bir “tekzip”ten öte o bildik tepeden bakma anlayışın adresini şaşırmış “ayar çekme” girişimi…

Mesela yazılarımdan birinde, “soruşturma zaman aşımı” süresinin 2 yılla sınırlı olduğunu, İç Güvenlik Paketinde eklenebilecek bir maddeyle 5-10 yıla çıkarılabileceğini dile getirmişim. Gönderilen “açıklamada” bu düzenlemenin Emniyet kanunundan değil 657 sayılı Devlet Memurları Kanunundan kaynaklandığı belirtilmiş. Bundan yola çıkılarak da araştırma yapmadığım iddia edilmiş. İyi de soruşturmanın biçimi ve yaptırımları 3201 sayılı kanunda belirlenmişse zaman aşımını 657'ye mahkum kılmak yerine da bu kanuna eklenecek düzenlemeyle uzatın diyorum daha ne deyim. 

Gönderilen “tekzip” şeysinde bir itiraz da komiser yardımcılarının rütbelerinin sökülmesine dair yazdıklarım. Hukuk Müşavirliğinin bu yönde bağlayıcılığı olmayan mütalaada bulunduğu beyan edilmiş.

Peki; EGM'nin, 24/06/2014 Tarih ve 86937 Sayılı yazı ile İçişleri Bakanlığı'ndan görüş isteyince, İçişleri Bakanlığı'nın, 1.Hukuk Müşaviri Ahmet Saraç imzalı 08/07/2014 Tarih ve 8233 sayılı yazı ile EGM'ye, “Kursu bitirenler için kazanılmış haktır. Diğerlerinin de kursa çağrılması gerekir” şeklinde özetlenebilecek hukuki görüş bildirmesinin hiç önemi yok muydu?

Sözüm ona tekzip yazısındaki beyana karşın, EGM Hukuk Müşavirliği'nin, 08/08/2014 tarihinde toplanıp, kendi Hukuki görüşlerini beyan ederek 358 komiser yardımcısının rütbelerinin alınmasına yönelik tasarrufunu nasıl görmezden geleceğiz? 14/08/2014 Tarihinde Rütbe tenziline gitmeyi dayatan yargı kararı nerede acaba?

Bu arada, İçişleri Bakanlığı'nın görüşüne rağmen alınan bir karar ve halen devam eden yargı süreci sözkonusu. Üstelik, mağduriyetin giderilmesine dair idari yargı kararları da EGM'nin itirazıyla Danıştay'a taşınmış durumda.

Bu arada “bu sınavlara dair yürütülen soruşturmada 2 yıldır bir arpa boyu yol alınmadığı” serzenişimi de “soruşturmaların Hukuk Müşavirliği tarafından yürütülmediği” anekdotunu geçerek, bilgi yoksunluğu olarak nitelemişler, Hukuk Müşavirliği birimi mesai mefhumu gözetmeksizin çalışıyor demişler. Oysa ben çalışmadıklarını kastetmediğim gibi; “çok iyi çalıştıklarını” ortaya koymuşum.

Keşke böylesine kaçamak cevaplar yerine, kastettikleri “Disiplin soruşturma süreçlerinde Hukuk Müşavirliğinin hiç bir dahli ve katkısı bulunmaz” ifadesini açıkça yazsaydılar da ben de bilgi yoksunluğumu(!) tamamlasaydım.

“Tekzip” diye gönderilen ancak yazılanlara yönelik öfkeden başka hiçbir mahiyeti olmayan 3 sayfalık metnin son sayfası da evlere şenlik. Twitter hesabımdan yaptığım paylaşımlara dair itirazlarını, Yeni Söz Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürümüz sayın Temel Bişgin'e göndermişler; üstelik bu gazetedeki köşemde yayınlanması talebiyle.

“İyi niyetlerine dair kuşkuları güçlendiren” en skandal ifade ise yine bu sayfaya iliştirilmiş. Cümle aynen şu: “Yazarın FETÖ yapısı ile bağlantılı olan ve geçmişte o grubun tetikçiliğini ve taşeronluğunu yapan ve her an her yerde olabilecek kadar şaibeli nitelikteki kişi ve kişilerin servis ettiği bilgilere göre değerlendirme yaptığı anlaşılmaktadır.”

“Tekzip” adı altında dışa vuran hezeyanı kaleme alan “kişi” ya da “kişiler” hızını alamayıp, “Hukuka aykırı talepleri karşılanamayan kişilerin servis ettiği bilgilerle yapılan haber ve değerlendirme, hiçbir basın ahlak ilkesine sığmamaktadır” gibi ahlaki ölçüleri zorlayan bir nefreti dökmüş.

Evvela bu kişi ya da kişiler bilsin ki; Zihni Çakır, emniyet ya da bir başka kamu kurumunda, grup ya da kliklerin çatışmalarında, birileri adına kalem oynatan olmadı, asla da olmayacak.

Gazetecinin kaynağı ve bilgi ve belgeyi elde ediş sürecine dair kanunla düzenlenen dokunulmazlığı bir tarafa, bu yazılarla ilgili “bilgi servisi” ifadesini kullanmak, içinde bulundukları çıkmaz ve çaresizliğin yansımasıdır.

Kimi bilgiler mahkeme tutanaklarındaki “itiraflardan”, kimi bizzat mağdurların teyit edilmiş beyanlarından, kimi de yazılı kanun maddelerinden ibaretken, “bilgi servisi” diye niteleyen bu hezeyanı, iyi niyetli bir yaklaşım olarak nitelemek mümkün değil.

Ve son olarak; kimle ne gibi bir örtülü savaşınız var bilmem, umrumda da olmaz, ama sizin bu savaşınızın bir kenarına aparat olmayacağımı, beni  “kriminalize olmuş” bu savaşınızın içine çekemeyeceğinizi de bilin

zihnicakir@gmail.com

@zihnicakir