Emr-i bi'l-ma'ruf nehy-i ani'l-münker
Rabbimiz Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır;
İçinizden bir cemaat bulunsun ki; (dinî ve dünyevî) hayr (ve
faydalar)a davet edeler, ma`rûfu emredeler, münkerden nehyedeler! İşte ancak
onlar felâha eren (ve umduklarına nâil olup korktuklarından em niyete
erişen)lerin ta kendileridir!
Maruf: Şeriatın ve aklın güzel kabul ettiği her şey Münker
ise Şeriatın ve aklın çirkin gördüğünü
her şey demektir.
Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur; Her kim iyiliği emreder,
kötülükten nehyederse, o yer yüzünde Allahın halifesidir, kitabının da
halifesidir, Resulünün de halifesidir. (Deylemi)
Bu vazifeyi yapanlar için bir çok faziletler vardır.
Toplu olarak terk edildiğinde ise tehditler varid olmuştur.
Ruhul beyan tefsirinde Resulullah’tan (sav) şöyle bir Hadisi şerif rivayet
edilmiştir. "Kendisinde, peygamberler gibi amel eden onsekiz bin kişi
bulunan bir memleketin halkına azabedildi." Bunu duyan sahabe-i kiram
"Bu nasıl olur? Ya Resulallah!" dediklerinde, Efendimiz: "(Onlar, her ne kadar gece gündüz
ibadete devam ettilerse de) Allah için (Allah düşmanlarına) kızmazdılar,
iyiliği emretmez, kötülüğü nehyetmez diler."
Dört mezhep Müftüsü Ahıskalı Ali haydar Efendi; “Dîn-i
Mübîn-i İslâm’ın devam ve bekası emr-i bi’l-mâruf neyh-i ani’l-münkere, yok
olması ise emr-i bi’l-mâruf nehy-i ani’l-münkeri terketmeye bağlıdır.”
buyurmuştur.
Herkes bu vazifeyi yapabilir mi?
Bu vazifeyi ancak Maruf ve münkerin ne olduğun bilen
alimlerin yapması gerektiğinden herkese bizzat farz olan bir şey değildir.
Bilmeyen bir kimse çoğu zaman yanlış yönlendirebilir. Kendi mezhebinin hükmünü
bilip arkadaşının mezhebinin hükmünü bilmediğinden onu yanıltabilir. Yumuşak
olması gereken yerde sertlik, bazen de sert olması gereken yerde yumuşak
olabilir. Bazen de nasıl yapacağını bilmediği için yanlış bir üsluptan dolayı
karşısındakinin kötülükte daha da ısrar etmesine sebep olabilir. Konuya nasıl
gireceğini bilmeyen kişi yanlış konuşmalarda bulunabilir.
Şöyle bir örnek verelim. Medreseye yeni başlamış bir
öğrenci otobüste seyahat ederken yanında
oturan kişinin altın yüzük taktığını görür. Erkeklerin altın yüzük takması
haram olduğundan dolayı Talebe de; “Haram olduğunu söyleyeyim de ben vazifemi
yapmış olayım” diye düşünür. O kişiye haram olduğunu güzel bir uslûpla
söylediğinde adam döner ve der ki “Bakın ben Müslüman değilim. Dolayısı ile
altın takmanın haram olup olmaması beni ilgilendirmiyor.”. Misalde de
görüleceği üzere bu vazifenin usulünü ve üslubunu bilen kişiler yapmalıdır.
Peki bu vazife her yerde herkese yapabilir mi?
İşte burası çok önemlidir. Her zaman her yerde her doğru
konuşulmaz. Önce konuşacağınız kişinin İslam’la ilgisine bakılır. Konulara
nasıl tepki verileceğini anlaşıldıktan sonra gerekli uyarılar yapılır.
İnsan gücünün yettiğinden sorumludur. Eğer takatin haricinde
ise o zaman kalple ikrah edilir. “Çünkü dinleyenler kabul edecektir” kanatı
varsa emri bil Maruf yapılır ve bu kanatın bulunması nasihat yapmak için
şarttır.
Öyle insanlar var ki nasihat edildiği taktirde kalplerindeki
küfür veya fasıklık daha da artar. Bir taşkınlık da çıkarabilirler. Miladi yılbaşı
için emri bil Maruf yapıldığında ortaya çıkan manzaralar bunların en sarih
örneğidir.
Anlatılması gereken konuları anlatılmayacak insanlara
söylediğiniz de olası bir kavganın çıkması muhtemeldir. Birde bunu kameraya
kayıt ederek biz vazifemizi yapıyoruz insanlar bize tepki gösteriyor diye
paylaşmak ne kadar doğrudur? Hassas bir dönemlerden geçtiğimiz şu günlerde bu
vazifeyi üstlenen kardeşlerimizin daha da dikkatli olması gerekmektedir.