24 Ekim 2015

Erdemsizliğin hoyratlığına bırakılan siyaset herkesi kirletiyor…

Çoğu zaman günlük siyasete dair yazıp çizmelerin, uzun konuşmaların, derin tartışmaların bir tuzak olduğunu düşünüyorum.

Ya da bütün bir toplum için tehlike arz eden durumlara dair edilen kelamların çokça sadece birileri adına zamanı kotarmak olduğunu.

Siyaset ile olan yoğun ilişki sanıldığının aksine meseleleri çözmekten çok meselelerin üzerini örtmek, insanları gerçekte ilgilenmesi gereken temel konulardan uzaklaştırmak için kurgulanıyor sanki.

Veya gündelik politik dil, kirli karakterlerin kendileriyle ilgili hakikatin görülmesinin, duyulmasının, konuşulmasının önünde bir ‘perde' işlevi görüyor sanki.

Siyasetle fazlasıyla haşir neşir olmanın asıl nemalanı politik kimliklerin hedefe oturttuğu rejim, sistem, otorite gibi görünse de günün sonunda asıl kazananlar siyasette kendisini kamufle eden insanlar. Dertlendiğimiz kirli sistemleri, otoriteleri, rejimleri yaratan da kendini gizlemeye çalışan çapaçullar değil mi zaten?

Niyeti ‘gizlilik' ve ‘sahtelik' üzerine kurgulayan bu kahrolası metodu kullanmakta bir sakınca görmeyenlerin sayısı maalesef hala çok fazla memlekette.

Siyasete dair düşünceleri biçimlendiren bütün kavramlar, söylemler, laflar çoğunun kendi kötü emellerini gizlemesinin aracı olarak giriyor herkesin hayatına.

Siyasi iktidara yakın olanlar muhaliflere, muhalefete yakın olanlarsa hükümete dair eleştirilerine konu ettikleri her yalanı, yanlışı, eksiği kendi hayatlarında rahatça yapabiliyorlarken üstelik.

Çok erdemliymiş edasıyla ‘siyasi ahlak'tan bahsedenler kendi kişisel ahlaklarından sınıfta kalmışlıklarına aldırış etmiyorlar bu karnaval tantanası içinde.

Dürüstlükten dem vuranlar dürüstlükten bihaber bir hayatın daniskasını yaşadıklarını gözlerden uzak tutmaya çalışıyorlar.

Hayatın en küçük bir eğrisini düzeltmek adına çaba sarf etmeyen hilekâr, yalancı, nifakçı karakterler ömrü siyasetin ritüelleriyle tarumar ederlerken üstüne hiç hak etmedikleri payeler elde ediyorlar.

Her daim ‘Adalet' isteyenlerin kendi dünyalarında adaleti nasıl yerlerde süründürdüklerine…

Haktan, hukuktan dem vuranların hak ihlalini kendi kimliklerinde nasıl cisimleştirdiklerine

Özgürlük, barış, kardeşlik diyenlerin esaret, fitne ve düşmanlıkla nasıl pervasızca at oynattıklarına

Kul hakkı yemekten, haram lokma yutmaktan korkar görünenlerin pratiklerinde kulun hakkını nasıl hamutuyla götürdüklerine ses eden de çok az tabii ki.

İlkesizlikten bitap düşmüş insanların alabildiğine azdığı bir dünyada günlük siyasetin argümanına bahşedilmiş her anın sıradan insanı asıl meselelerinden uzaklaştırdığına inancım bu ‘vur patlasın çal oynasın' hallerden.

O partiden şu partiden, sağdan soldan, Kürt'ten Türk'ten, beş vakit namazını kaçırmayanından camiye adım atmayanından olmak çok bir şey fark etmiyor.

Erdemden yoksunluk bulduğu her yerde aynı şekilde nüksediyor çünkü.

Her şeyi kendi küçük dünyası için kullananı, verilen sözlerin ardında durmayanı, insanca edilmiş kelamlara hürmet bilmeyenleri, samimiyetle paylaşılmış sıkıntılara saygı duymayanı her bedende çıkıyor ortaya.

Siyasetin eskimiş diliyle adaletsiz, hain, güvenilmez, sahtekâr, kopuk kimlikler kendilerini gizlemeye çalışırlarken herkesi kendi karakterleriyle bezenmiş bir dünyada yaşamaya zorunlu kılıyor.

Kendi niyetlerini, hesaplarını, aksaklıklarını gözden kaçırmak adına tukaka addedilen her yolu, yöntemi, üslubu, tavrı siyasetin kargaşası içinde kullananlar aslında herkes adına bütün bir hayatı zehirliyor.

Politikanın güncel dilinde hükümetler düşürüp, iktidarlar kurarken oynadıkları bütün pirüpak hallerin tersini yapmaktan vazgeçmeyen erdemsizlik, siyaset üzerinden bütün bir hayatı kirletiyor.

Siyasetin içinde kendine yer bulan çirkinlik ikili ilişkilerden, günlük hayata, sanata, medyaya, eğitime, ticarete bulaşıp, hayatın her alanını ot bitmez bozkırlara çeviriyor.

Siyaset, bu erdemsizliklere, ipini koparmış kişiliksizliklere, hayatı inciten arlanmazlıklara mahkûm değil oysa.

Ortadaki kalitesizliğin, gudubetliğin, pespayeliğin altında ezilen ‘Erdem' için içi sızlayan insanların çoğalması şart.