18 Ağustos 2017

Erdoğan’a o resmi kim neden verdirdi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Isparta'da bir “içecek” firmasına ait tesislerin açılışını yapması ile yeni bir tartışma başladı.

Bir ülkenin cumhurbaşkanını herhangi bir şirketin isminin yazılı olduğu bir panonun önünde konuşturmak müthiş bir kurnazlık. Bunu başaran CocaCola, milyarlarca dolara yapamayacağı PR faaliyetini yaptı.

Erdoğan'ın konuştuğu mekânın arkasında şirket/marka adının yer almaması sağlanabilirdi. Ama yapılmadı. Bunda da bir kasıt olduğu açık…

Tabi burada bir kusur varsa (ki var) bu Beştepe'deki konudan sorumlu ekibe ait. Cumhurbaşkanı elbette bir yatırımcının tesisinin açılışında konuşabilir. Ancak bu dünya çapında tepki alan bir şirket ise Cumhurbaşkanı'nın ekibinin çok dikkatli davranması gerekir.

Bu hassasiyet eksikliğinin faili kimdir ve hâlen görevde midir bilmiyoruz ama bu hassasiyetin gösterilmediği ve Erdoğan'ın yıpratılmasına izin verildiği açıktır. Her fırsatta AK Parti'yi eleştirenler bir tarafa, AK Parti tabanı da bu karelerden rahatsız oldu.

Buradan alınan kare üzerinde çok tezviratlar yapıldı, bize çok sayıda soru geldi. Biliyor ve haber alıyorum ki uzun süredir CocaCola Türkiye, hakkında yazı yazmadığımız için rahattı. Rahatları bozulacaksa bunun faili yine kendileri olacak.

Bir ara mezkûr firma ile ilgili bir haber yapmıştık. Şirketin avukatı bizi bir yazı ile tehdit etti. Biz de o mektubu sitemizde yayınladık. Buna cesaret edemeyeceğimizi düşünmüş olmalılar ki, yayınlanınca telaşa kapılıp, yayından kaldırılması için bin bir takla attılar. Ama kaldırmadık hâlâ yayında.

Bu süreçte Süleyman Özışık bir yazı kaleme almış. Reklam kokan, evlere şenlik, kara mizah örneği, vıcık vıcık bir yazı.

Neymiş efendim AB, "Türkiye'ye yatırım yapmayın" çağrısı yaparken, dünyanın 3. büyük markası olan CocaCola'nın dahi yatırım yaptığı bir ülke olmak müthiş bir şeymiş.

Bunu yazan Süleyman, “Coca Cola'nın Filistin'de 5 büyük üretim fabrikası vardır. Bu üretim fabrikalarında sadece Filistinliler çalışıyor. O fabrikalar da olmasa Filistin ekonomik olarak tamamen çökecek” diyecek kadar kendinden geçmiş.

Vurguya bakar mısınız BÜYÜK! Demek ki, Filistin'i ayakta tutmak için BÜYÜK fabrikalar açıp, buradan dünyaya kola sevk eden bir şirketle karşı karşıyayız. Bu ‘karakola' ne “mübarek” bir şirket ki, hem Filistin'e can suyu oluyor, hem de Türkiye'ye. CocaCola Süleymanların şirketini de görürsün artık.

Bu gazeteci tayfası bir âlem işte! Bildiği bilmediği her konuda yazar, çizer. Dününü unutup, esen rüzgârın ardından koşar ve bunu kimsenin görmediğini sanır.

Büyük gazetecimiz ‘karakola'nın halka açık bir şirket ve yüzde 80 hissesinin yüz binlerce küçük yatırımcıya ait olduğunu, geriye kalan yüzde 20'sinin ise 5 büyük şirkete ait olduğunu yazmış. Ama 5 büyüğün kim olduğunu araştırma imkânını ise bize bırakmış. Asıl bombayı ise en büyük hisselerin Katar Emiri'nin, Suud'lu Olmayan Ailesi'nin olduğunu, dahası ‘şeytan suyu'nun sahiplerinin Arap ve Müslüman olduğunu yazmış.

Aferin Süleyman, gazeteci dediğin böyle çarpıtır. Bu hızla bir yazı daha yazarsa ki bize cevap verecektir, orada da Muhtar Kent'i bir tekkede şeyh yaparlarsa şaşırmayız artık!

Özışık demişti: “Hani bilmiyorsan bari araştır ve öğren kardeşim” biz de araştırdık bakın ne çıktı karşımıza:

‘200'DEN FAZLA ÜLKEDE, İNSANLARI ESİR ALMIŞ'

2014 tarihli “Şeytan suyu karakola ve boykot” başlıklı yazımızda detayları olduğu için özet geçelim. Şeytan suyunu Türkiye'ye getiren Kadir Has,  “Vatan Borcumu Ödüyorum” isimli hatıratının 181. sayfasında uzun uzun anlatıyor meseleyi. Biz kısa bir özet nakledelim.

Eski adı “Milli Emniyet Teşkilatı” olan MİT'in başında İlter Türkmen'ın babası Behçet Türkmen'i 27 Mayıs darbecileri görevden alır.  

Behçet Paşa'nın Amerikalılarla olan ilişkisini iyi bilen Has, kendisinden yardım ister. Paşa, CocaCola'nın Türkiye temsilciliğini almayı başarır. Bunun karşılığında da kurulacak şirketten yüzde 5 hisse kapar.

Devir, CHP ve İnönü iktidarı, günlerden ise 1964'ün 16 Eylül'ü... Bugünü önemli kılan şey ise, Türkiye'de yediden yetmişe herkesin damarlarında dolaşmaya, benliğini değiştirmeye, bilincini karartmaya, ibadetlerini şaibeli hâle getirmeye başlayacak olan şeytan suyunun üretimine başlanması...

Türkiye'de başlayan bu üretimle CocaCola, 126'ncı ülke olur. Bugün EfesPilsen'in patronu Tuncay Özilhan tarafından üretilip dağıtılan CocaCola, Kadir Has'ın temsilcilik kararına kadar bu ülkeye girmediği için yaklaşık 60 yıl bu şerden korunmuşuz

cola-turkiy
[Kaynak: Firmanın Türkiye sitesi...]

Yıl 1965 olmuş, iktidara Demirel gelmiştir. Sanayi Bakanlığı'na ise Mehmet Turgut. Kadir Has bu defa da CocaCola firmasının bir başka markası olan “Fanta”nın üretim ruhsatı için, Bakanın kapısını çalar.

Bakan Turgut, uyanık Kayserilinin talebini “Fanta'da kafein var. Memleketimizin narenciyeleri dalında çürüyor. Niçin onları değerlendirmiyorsun da yabancı markaları Türkiye'ye getiriyorsun” diyerek reddeder. Ama bu kez Amerikan uşağı Demirel devreye girer ve iznin verilmesi için bakana baskı yapar. Bakan ise Türkçe bir isimle olması şartıyla izni vermek zorunda kalır. Bu nedenle de Kadir Has, yeğeninin adı ile yani “Elvan” markası ile üretime başlar.

Demirel bastırmaya devam edince, kısa bir süre sonra da “Fanta” ismiyle üretim izni alınır. Kadir Has sözlerini şöyle tamamlıyor: "Bu sihirli ürün bugün 200'den fazla ülkede, insanları esir almış durumda..."

cola1
Görselin yüksek çözünürlüklüsü için TIKLAYIN

 

FİLİSTİN MESELESİNE GELİNCE

Mezkûr şirket Türkiye'de kola üretimi yapmıyor ki, Filistin'de üretsin. Gazze'de beş fabrikası varmışmış da. Gazze'yi ve Filistin'i besliyormuş. El insaf! Allah'tan korkun! Gazze dediğimiz yer, 45 km²'cik bir alan ve burada 5 kola fabrikasının olduğunu söylemek akılla bağdaşır şey değil. Kola fabrikası kapanırsa Filistinliler batarmış. Yalanınız batsın!

Filistin'de 5 büyük üretim fabrikası varmış da Bu tesislerde sadece Filistinliler çalışıyormuş. Diyelim ki var. Burada Ruslar mı çalışacaktı? O fabrikalar da olmasa Filistin ekonomik olarak tamamen çökecekmiş. Yuh ulan! Bu ne biçim cümle! Bir Siyonist çıksa bu kadar büyük yalan söyleyemez sanırım.

Bunun doğrusu şu. Filistin'inin toprağını işgal ettikleri yetmiyormuş gibi, midelerini, şuur altlarını da işgal ediyorlar.

Dün Fransızların yaptığı bir GDO araştırmasının sonuçları yayınlandı. Buna göre Monsanto'nun ürettiği GDO'lu ürünlerle beslenen farelerin hepsi kanser olmuş. Bu da GDO'nun insanlığı nasıl tehdit ettiğini ve fıtratla savaşın sonuçlarını bir kez daha ortaya koymuş durumda.

İşte CocaCola'yı bugünlere getiren şirketin adı da Monsanto'dur. O günkü adıyla Monasota.

Filistinli dostları arayıp konuyu sordum. Son günlerdeki yazılara öyle kırılmışlar ki, seslerinin rengi değişiyor konu gündeme gelince.

Bu hususta özetle şunları söylüyorlar: Filistin'de kola fabrikası yok, dünyanın her yerinde olduğu üzere dolum tesisleri var. Orada Filistinliler çalışıyor ve bununla geçiniyor iddiası ise çok çirkin bir yalan. Kaç kişi burada çalışıyormuş ki Filistinliler buna muhtaç olsun.

Filistin, Siyonizm'in işgali altındaki bir ülke. Orada kimin ne yapacağına Filistin değil İsrail karar verir. Biz yediğimiz ekmeğin unu için bile İsrail'e vergi veririz. Biz İsrail'in resmi parasını kullanmaya mecburuz, çünkü Filistin parasının basılmasına izin verilmiyor. Biz, ithal ettiğimiz her şey için İsrail'e gümrük vergisi ödüyoruz. Filistin gerçeğini bilmeden ahkam kesmek, İsrail'in ve küresel şirketlerin değirmenine su taşımak, Müslümanların Filistin ve Kudüs hassasiyetini sabote etmek için yapılıyor.

Kola veya başka batılı ürünleri Filistin için boykot edecekseniz etmeyin! İslamî hassasiyetleriniz için yapacaksanız -ki böyle yapın- boykot edin.

Onlar böyle diyor. Ama Müslümanların boykot konusunda çok beceriksiz olduklarını da biz ekleyelim. İftar sofrasına kola koyan bir İslamî vakıf, bir yardım kurumu, AK Parti ve hatta devlet, boykotu beceremez. Kendimizi kandırmayalım!

KÜLTÜR EMPERYALİZMİNİN TAŞIYICISI

Amerika sadece bir devlet değil. Küresel şeytanî yapının da taşıyıcısı. Kültür emperyalizmin lokomotifi. Burada en önemli araçların başında satanizmin ve Siyonizm'in parası olan Amerikan doları gelir. Onları ise Hollywood, McDonald's, CocaCola ve ABD medyası izler.

Elbette bunlar ticari firmalar olup, bundan para kazananlar vardır. Hissedarları arasında adını sanını bilmediğimizler de vardır, meşhurlar da. Ama bunun kime ait olduğunun bir önemi yok. Önemli olan fonksiyonu, üstlendiği rol.

Bir Allah'ın kulu bu Amerikan “ürün” ve “hizmetleri” insanlık için yararlıdır diyorsa, o adam dünyanın en yalancısıdır. Hele ki helâl sertifika verenlerin yatacak yeri yok!

Ayrıca aşağıda gördüğünüz karmaşık ortaklık ilişkisi nasıl bir ağla karşı karşıya olduğumuzun en açık göstergesi.

Süleyman günlerce üstünde çalışsa içinden çıkamaz. Ayrıca derdimiz bir gazeteci falan değil. Son zamanlarda aklı başında yazılar yazan bir gazetecinin düştüğü hale içerledim doğrusu. Böyle bir yazı safça yazılmış ise yakışmadı. Yok, başka amacı varsa o başka.

İşin kokain vs. kısmına hiç girmeyeceğim. Çünkü çok uzun ve korkutucu bir hikâyesi var. Ama BBC'nin daha bir yıl bile olmayan haberini hatırlatıp geçelim: Fransa'daki Coca-Cola fabrikasında piyasa değeri 50 milyon Avro civarında olan kokain bulundu. Ağırlığı ise 370 kilogram.

Bu miktar bir yana 1 gram yakalatsanız başınıza neler gelir. Peki, bunca kokain bir içecek firmasında ne arar? Medya bunun arkasını neden takip etmez? Edemez, çünkü işin içinde para ve reklam var.

cola2k
Görselin yüksek çözünürlüklüsü için TIKLAYIN
cola4k

Görselin yüksek çözünürlüklüsü için TIKLAYIN
cola3k
Görselin yüksek çözünürlüklüsü için TIKLAYIN