Erken çocukluk dönemi

Erken çocukluk dönemi yaşamın ilk 72 ayını yani 0-6 yaşı kapsamaktadır. Her çocuk bir mucizedir, kendine özeldir, bir tanedir. Ailelere, Yüce Rabbimizin armağanı, emanetidir. Bu emaneti en iyi şekilde yetiştirip vatana, millete, insanlığa hayırlı bir birey olarak eğitmek her ebeveynin birinci görevidir.

Gelişim açısından benzerlikler taşısalar da her bir çocuk kendine özgü gelişim çizgisine sahiptir. Çocuklarımızı kendi gelişim öyküsüne, geçmişine göre değerlendirmeliyiz. Prematüre olan erken doğmuş çocukların, özel – farklı gelişim gösteren yardıma muhtaç çocukların yaşıtlarıyla aynı eşzamanlı olarak gelişim görevlerini yerine getiremeyeceklerini bilmeliyiz.

Aileler, çocuklarından ne beklediklerini hangi davranışa onay verdiklerini hangilerini onaylamadıklarını açık seçik ortaya koymalıdırlar. Ağlamak, tutturmak, oyuncaklarına, evdeki eşyalara zarar vermek olumsuz davranışlar olarak ortaya koyulmalıdır. Eşyalara zarar vermek bir olumsuzluk ise parktaki salıncak da korunmalı çizilip kırılmamalıdır. Çocuklar için insiyatif yoktur. Bir yasak ya vardır ya da yoktur. Bir olumsuz davranışı zamana ya da mekana göre ayırt edemezler. Anne baba evi kirletmemek gerektiğini söylerken kendileri de evin, arabanın camından dışarı bitmiş su şişesini ya da herhangi bir çöpü atmamalıdır. Aksi takdirde kuralın, algılanması zorlaşır.

Aileler çocuklarının ilgi, yetenek ve istekleri doğrultusunda nitelikli eğitim almaları için çaba harcamalıdır. Gelişimlerine uygun olarak onları cesaretlendirmeli, oyunlara teşvik etmeli, sorumluluk almalarını sağlamalıdır. Müziğe, dansa, spora yönlendirmelidir. Küçük yaşlardan itibaren bir müzik aleti çalabilmek, bale yapabilmek, spor yapmak bireylerin akademik başarısını da arttıracaktır. Stresle başa çıkmalarına yardım edecek, beğenilme, saygı gösterilme, bir topluluğa ait olma gibi sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarını da karşılayacaktır.

Çocuklar benmerkezcidir. Öyle ki güneşin kendileri için doğduğunu, dünyanın onlar için döndüğünü, etrafında olan biten her şeyin sadece onların ihtiyaçlarını gidermek için var olduğunu zannederler. Evlerinin önündeki her gün oynadığı parkta başka çocukların oynamasına izin vermezler. Asansöre bir başkasının binmemesi için ağlayıp bağırabilirler. Tanımadığı bir yetişkini kendi için tehlike olarak görebilir. Yaşıtı bir çocuğun elindeki oyuncağı almak için çaba sarfeder. Aldığında da kendinin oldu sanıp geri vermemek için tutturabilir. Bir marketteki reyondan oyuncak almak ile oyun sahasındaki çocuğun basketbol topunu almak onun için birbirinden farksızdır. Bu durumlar olağan karşılanmalı, süreç içinde zamanla kendisine ait olmayan eşyaları almaması gerektiği öğretilmelidir. Marketten aldığı oyuncağın çıkışta parasının ödenerek satın alındığı noktası da kendisine sözle ifade edilmelidir.

Çocuklar taklit ederek öğrenirler. Gördükleri, şahit oldukları her şeyi taklit ederler. Bu dönemde daha çok kız çocukları annelerini, erkek çocukları da babalarını taklit eder.  Kızlar büyüdüklerinde anne, erkekler de baba olacaklarını söylerler. Onların gözünde iyi birer rol model olmak için insanlarla iyi ilişkiler kurmalı, olumsuz durumlarda bile öfke kontrolümüzü kaybetmeden hareket etmeliyiz. Babasını iyi bir rol model olarak kafasına oturtamayan ya da yetişkin bir erkeği gözlem yapmak için yeterince zamanı olmayan bir erkeğin annesini kendine model alması ileride olumsuz tercihler yapmasına sebep olabilir. Unutmayalım ki bu yaşlardaki deneyimler ileriki dönemlerdeki yaşantımızı, tutumuzu, tercihlerimizi şekillendirecektir. Annenin sürekli çocuğun yanında baba için olumsuz cümleler kullanması çocuktaki baba imajını zedeler. Anne imajı güçlenmezken babaya olan güven de zamanla yok olur. Çocuğun güvensiz, içe kapanık, çekingen bir tavır sergilemesine sebep olur. Annenin sürekli azarlar, hakaret eder tarzda konuşması, baskınlığı çocuğun kişiliğinin zedelenmesine sebep olur.

3-5 yaş çocuk için bir eğitim kurumuna başlanacak yaştır. Osmanlı'da Sıbyan mekteplerine çocuk 4 yaş, 4 ay, 4 günlük olduğunda kabul edilirdi. 3 yaşındaki çocuk tuvalet eğitimi alabilir. İstediği zaman tuvalet ihtiyacını tutabilir. Aslında bu çocuk için bedenine hükmetmesi, özerkleşmesi demektir. Tuvalet eğitimi sırasında ailenin tutumu çok önemlidir. Çocuğun tuvalete giderken kaçırması sebebiyle azarlanmaması, suçlanmaması gerekir. Asla anne ya da baba katı bir tutum sergilememelidir. Aşırı rahat bırakmak da doğru değildir. Bu her iki uçtaki aşırı davranışlar çocuğun kişiliğinin zedelenmesine sebep olabilir. Rahatlığı nedeniyle hiçbir zaman acelesi olmayan, zamanında toplantılarına yetişemeyen biri, bulduğu her şeyi biriktirme çabası içinde evini çöp eve çeviren biri, aldığı işi yetiştiremeyeceğini düşünerek günlerce gözüne uyku girmeyen biri olmasına sebep olabilir.

Erken çocukluk dönemi sonraki yıllar için çok önemli bir temeldir. Kendine güvenen, girişken, meraklı, atılgan, sorular sorabilen, takdir edilmiş ve övgü almayı başarmış bir birey bu dönemi olumlu geri bildirimle geçirmiş demektir. Bu birey hem kişilik gelişimi hem de psiko-sosyal gelişim açısından ileriki zamanlarda herhangi bir sorun yaşamayacak sağlıklı bir insan olacaktır. Bu dönemde sürekli soru sorduğu için aşağılanan, inatçılık yaptığı için fiziksel şiddete maruz kalan çocuk ise ileride her şeye muhalefet olan, hayır ile cümleleri başlayan, insanlarla olumlu iletişim kuramayan sağlıksız bir birey olacaktır. Anneler lütfen çocuklarınızla “ama hep senin dediğin oluyor, biraz da benim dediğim olsun.” Şeklindeki anlamsız tartışmalara, didişmelere girmeyen. Bırakalım çocuklar çocukluklarını gönlünce yaşasınlar.

Anne babaların aşırı kontrolcü, otoriter, tutucu ya da umursamaz ebeveynlik tutumu sergilemeleri çocukların gelişimlerini olumsuz etkileyecektir. Anasınıfı ya da birinci sınıfa giderken ödevini yapmadığı için çocuğun öğretmenine anne ya da babası tarafından şikayet edilmesi mantıksızlıktır. Öğretmen, öğrencisine anne ya da babadan daha yakın değildir. Annenin çocuğuna ödev yaptırması annelik görevidir. Bu görevi öğretmene devredemez. Aradaki sağlıksız ilişkinin tamiri öğretmen ile olmaz. Bu yanlış bir ebeveyn tutumudur. Demokratik anne babalık çocuğa seçim yapma hakkı tanımaktır. Giyinirken annenin çocuğuna alternatifler sunması çocuğun istediği kıyafeti seçip giymesi özgürlüktür. Seçimlerine saygı gösterilen çocuğun özgüveni yüksek olur.

Temel eğitime başlamadan önce 5-6 yaş civarı çocuğun kendi kendine giyinebilmesi, yemek yemesi, eşyalarını toplayıp kaldırması şeklindeki becerileri kazanması gerekir. Bağcıklı ayakkabıların giyilmesi zor olabilir. çıtçıtlı ayakkabıları rahatlıkla giyip çıkarabilir, kemerlerini, pantolonun fermuarını çekebilirler. Ellerini yıkamaları, dişlerini fırçalamaları da öğretilmesi gereken becerilerden birkaçıdır. 1,5 yaş civarında anne ile beraber diş fırçalama uygulamaları da başlayabilir. Ancak diş macunu olmadan ve çocukların sevdiği çizgi film kahramanlarının olduğu fırçaların tercih edilmesi önerilir. Kendi ihtiyaçlarını kendi karşılayan çocuk “Benim annem nerde??? Gelse de beni bu okuldan bir kurtarsa. Bu azap ne zaman bitecek. Ne zor işler istiyorlar benden “  şeklinde düşünmez. Okuldan zevk alır. İşten yılmaz. Ödev, çalışma yapmaktan kaçınmaz. Boyamalar, çizgi çalışmaları, oyun hamuru oyunları ona zevk verir. Başardığını gördükçe daha da fazla gayret göstermek ister. Başarılı çalışması panoya asıldığında gururlanır. Motivasyonu artar. Alkış almak için uğraş verir. Okulunu, öğretmenini, arkadaşlarını sever. İyi bir eğitim alma yolunda emin adımlarla yol alır.

Okul öncesi eğitimden üniversiteye kadar eğitim öğretim hayatı içindeki tüm öğrencilerimize başarılar dilerim. Rabbim yar ve yardımcıları olsun. Eğitim süreçleri huzur ve mutlulukla geçsin.