Eşsiz kardeşlik
Bugünkü yazımı kardeşlik üzerine yazmak istiyorum izninizle. Kardeşlik, aynı karından (Karındaş) olmak demektir. “Karındaş” kelimesinden günümüze değişikliklere uğrayarak gelmiş. Eskiden kardeşim yerine “karındaşım” derlerdi. Bu aynı zamanda aynı kandan; yani aynı anneden dünyaya gelmiş olmak demektir. Kardeşlik; birbirini çok sevmeyi, saymayı ve birbiri için özveride bulunmayı gerektirir. Uygulamalarda bu böyledir.
İki çeşit kardeşlik vardır:
Biri, aynı anneden olan; “kan kardeşliği” ; diğeri ise
müminlerin ahiret kardeşliğidir. Eskiler
“ahiret kardeşliğini” çok önemsiyorlardı ve zaman zaman kan
kardeşliğinden daha öncelikli tutabiliyorlardı. Büyüklerimizin her birinin bir
ahiret kardeşi vardı ve çok önemsiyorlardı. İnsanlar arasında bu bağa benzer
bir bağ daha var; o da “dostluktur.” Ancak dostluk hiçbir zaman
kardeşlik gibi olmaz. Müminler kardeşliği tercih etmelidirler. Çünkü; Allah bu
konuda ölçüyü koymuş ve Hz. Resul (s.a.v.) de pratikte önce kendisi; sonra da
müminlerin uygulamasını önermiştir.
“Müminler ancak
kardeştirler, öyleyse iki kardeşinizin arasını düzeltin, Allah’a itaatsizlikten
sakının ki rahmetine mazhar olasınız.” (Hucurat49,
10)
Müminler hem bütün
insanlıktan hem de iman kardeşlerinden sorumludurlar; dünyada haksızlığın
engellenmesine (Âl-i İmrân 3/108), din ve vicdan özgürlüğü başta olmak üzere
temel hak ve hürriyetlerin uygulanmasına katkıda bulunmak (Nisâ 4/75; Hac
22/40), ülkede ise bunlara ek olarak mümin kardeşler arasındaki anlaşmazlıkları
adaletle çözüme kavuşturmak, haksızlıkta ısrar edenlere karşı haklının yanında
yer almakla yükümlüdürler. Bu âyet ikinci yükümlülüğe -bunun dayanağı olan
kardeşliğin altını çizerek- dikkat çekmektedir. (Kaynak :Kur'an Yolu Tefsiri
Cilt: 5 Sayfa: 93)
Allah Resulü’nün (s.a.v.)
önerisini de şair şöyle mısralara döküyor:
“Dostluk uygun görülseydi
insanlardan,
Seçerdim Ebubekir'i, kuşku
duymadan."
"Yeğdir, kardeşlik, en
değme dostluktan!”
Üstündür İslam kardeşliği
tüm bağlardan!"
Dünyada gerçek kardeşlik
benzersiz ve ilk olarak Medine’de gerçekleşmiştir. Mekke’den evlerini,
eşyalarını, varlıklarını; ürünlerini, ticarethanelerini, mağazalarını,
hayvanlarını bırakıp gelen müminlere Medineli Evs ve Hazreçliler kucaklarını
açtılar. Medineliler, Mekkeli kardeşleriyle ellerinde ne imkan varsa kardeş
payı yaptılar. Bu dille kolay ama uygulamada çok zor bir davranıştır.
Bunu yapmaya yürek ister; her babayiğidin işi değildir bu. Medineli Ensar,
özverinin dünyada süper bir örneğini vererek bunu gerçekleştirmiştir. Allah
rızasını kazanmak için Muhacir ve Ensar arasında kardeşlik
kampanyası başladı:
Başladı kardeşlik
kampanyası, her evde,
Yarıştı insanlık,
görülmemiş, özveride.
Kimi kardeş, yeni kardeşine
malını “kardeş payı” yapıp ikiye bölüp vermek istedi:
Yok, dünya sevdası yeni kardeşlerde,
"Varlığımın yarısını
verdim kardeşime!"
Kimi kardeşler de
bahçesini, gıdasını, ekmeğini, evinin iki odasından birini, yorganını, döşeğini
paylaştı yeni kardeşine vermekte tereddüt etmedi:
"Neyleyeyim bahçeyi
kardeşim açken!"
"Neyleyeyim köşkü, o,
kumda yatarken!"
"Evimin yarısı göçmen
kardeşimindir!"
Güllerinin bahçemin yarısı
onundur!"
Dünyada Resulüllah’ın “has
kardeşi” olmaktan daha güzel bir ödül yoktur! Dünyada en büyük payedir
bu! Ahiret ödülünü Allah verecek! Dünyada ise Allah’ın Resulü (s.a.v.) onları
şöyle ödüllendiriyor:
"Muhacirler, iyilik
yapın özverili Ensar’a!
“Has kardeşlerimdir!” Saygı
duyun onlara!
Bunlar bize garip geliyor
değil mi? Bir bizi düşünün bir de onları! Evet vaktiyle Hasan Basri’ye
sormuşlar: Sen sahabeyi gören birisin; bize o yıldızları anlatır mısın? Cevap:
”Siz onları görseydiniz; bunlar delidirler derdiniz; ..............” İşte deli
olduklarına çarpıcı bir örnek -Gerçi çarpılacak kimse kalmadı da!- sıkı durun:
"Boşayayım iki eşimden
birini hatta!"
İzin verilirse; şenlensin
ocağı onun da!"
Bunu duyan rehberimiz
Allah’ın Resul’ü: “Hayır, bu olmaz! Her şeyin bir ölçüsü var. Özveri de bir
yere kadardır. Bazı şeylerin özverisi de olmaz zaten!” diyerek şöyle devam
etti:
"İzin veremem,
yetişir, bunca özveri,
Herkes gitsin, çalışsın,
işte pazar yeri!"
Bu kardeşlerden acaba bugün
kaç kişi kaldı ya da var mı? Ben kendi adıma üzülerek söylüyorum ve biliyorum
ki nefsim bana böyle bir davranışı yaptırmaz! Çünkü mal tatlıdır! Şununla kendimizi avutabiliriz belki: Evet bu
kadarını yapamayabiliriz; ancak imkanlarımız elverdiğince; sağımızda,
solumuzda, önümüzde, arkamızda bulunan ihtiyaç sahibi kardeşlerimizi gözetmemiz
gerekir. Toplum olarak çok savurganlık yapıyoruz; çok lüks yaşıyoruz; evimizde,
iş yerimizde ekonomik davranıp kardeşlerimize yardım elimizi uzatabiliriz!