23 Mart 2022

​Eşsiz kardeşlik

Bugünkü yazımı kardeşlik üzerine yazmak istiyorum izninizle. Kardeşlik, aynı karından (Karındaş) olmak demektir. “Karındaş” kelimesinden günümüze değişikliklere uğrayarak gelmiş. Eskiden kardeşim yerine “karındaşım” derlerdi. Bu aynı zamanda aynı kandan; yani aynı anneden dünyaya gelmiş olmak demektir. Kardeşlik; birbirini çok sevmeyi, saymayı ve birbiri için özveride bulunmayı gerektirir. Uygulamalarda bu böyledir.

İki çeşit kardeşlik vardır: Biri, aynı anneden olan; “kan kardeşliği” ; diğeri ise müminlerin  ahiret kardeşliğidir. Eskiler “ahiret kardeşliğini” çok önemsiyorlardı ve zaman zaman kan kardeşliğinden daha öncelikli tutabiliyorlardı. Büyüklerimizin her birinin bir ahiret kardeşi vardı ve çok önemsiyorlardı. İnsanlar arasında bu bağa benzer bir bağ daha var; o da “dostluktur.” Ancak dostluk hiçbir zaman kardeşlik gibi olmaz. Müminler kardeşliği tercih etmelidirler. Çünkü; Allah bu konuda ölçüyü koymuş ve Hz. Resul (s.a.v.) de pratikte önce kendisi; sonra da müminlerin uygulamasını önermiştir.

Müminler ancak kardeştirler, öyleyse iki kardeşinizin arasını düzeltin, Allah’a itaatsizlikten sakının ki rahmetine mazhar olasınız.” (Hucurat49, 10)

Müminler hem bütün insanlıktan hem de iman kardeşlerinden sorumludurlar; dünyada haksızlığın engellenmesine (Âl-i İmrân 3/108), din ve vicdan özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlerin uygulanmasına katkıda bulunmak (Nisâ 4/75; Hac 22/40), ülkede ise bunlara ek olarak mümin kardeşler arasındaki anlaşmazlıkları adaletle çözüme kavuşturmak, haksızlıkta ısrar edenlere karşı haklının yanında yer almakla yükümlüdürler. Bu âyet ikinci yükümlülüğe -bunun dayanağı olan kardeşliğin altını çizerek- dikkat çekmektedir. (Kaynak :Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 93)

Allah Resulü’nün (s.a.v.) önerisini de şair şöyle mısralara döküyor:

“Dostluk uygun görülseydi insanlardan,

Seçerdim Ebubekir'i, kuşku duymadan."

 

"Yeğdir, kardeşlik, en değme dostluktan!”

Üstündür İslam kardeşliği tüm bağlardan!"

 

Dünyada gerçek kardeşlik benzersiz ve ilk olarak Medine’de gerçekleşmiştir. Mekke’den evlerini, eşyalarını, varlıklarını; ürünlerini, ticarethanelerini, mağazalarını, hayvanlarını bırakıp gelen müminlere Medineli Evs ve Hazreçliler kucaklarını açtılar. Medineliler, Mekkeli kardeşleriyle ellerinde ne imkan varsa kardeş payı yaptılar. Bu dille kolay ama uygulamada çok zor bir davranıştır. Bunu yapmaya yürek ister; her babayiğidin işi değildir bu. Medineli Ensar, özverinin dünyada süper bir örneğini vererek bunu gerçekleştirmiştir. Allah rızasını kazanmak için Muhacir ve Ensar arasında kardeşlik kampanyası başladı:

 

Başladı kardeşlik kampanyası, her evde,

Yarıştı insanlık, görülmemiş, özveride.

 

Kimi kardeş, yeni kardeşine malını “kardeş payı” yapıp ikiye bölüp vermek istedi:

Yok, dünya sevdası yeni kardeşlerde,

"Varlığımın yarısını verdim kardeşime!"

 

Kimi kardeşler de bahçesini, gıdasını, ekmeğini, evinin iki odasından birini, yorganını, döşeğini paylaştı yeni kardeşine vermekte tereddüt etmedi:

"Neyleyeyim bahçeyi kardeşim açken!"

"Neyleyeyim köşkü, o, kumda yatarken!"

 

"Evimin yarısı göçmen kardeşimindir!"

Güllerinin bahçemin yarısı onundur!"

 

Dünyada Resulüllah’ın “has kardeşi” olmaktan daha güzel bir ödül yoktur! Dünyada en büyük payedir bu! Ahiret ödülünü Allah verecek! Dünyada ise Allah’ın Resulü (s.a.v.) onları şöyle ödüllendiriyor:

"Muhacirler, iyilik yapın özverili Ensar’a!

“Has kardeşlerimdir!” Saygı duyun onlara!

 

Bunlar bize garip geliyor değil mi? Bir bizi düşünün bir de onları! Evet vaktiyle Hasan Basri’ye sormuşlar: Sen sahabeyi gören birisin; bize o yıldızları anlatır mısın? Cevap: ”Siz onları görseydiniz; bunlar delidirler derdiniz; ..............” İşte deli olduklarına çarpıcı bir örnek -Gerçi çarpılacak kimse kalmadı da!- sıkı durun:

"Boşayayım iki eşimden birini hatta!"

İzin verilirse; şenlensin ocağı onun da!"

 

Bunu duyan rehberimiz Allah’ın Resul’ü: “Hayır, bu olmaz! Her şeyin bir ölçüsü var. Özveri de bir yere kadardır. Bazı şeylerin özverisi de olmaz zaten!” diyerek şöyle devam etti:

"İzin veremem, yetişir, bunca özveri,

Herkes gitsin, çalışsın, işte pazar yeri!"

 

Bu kardeşlerden acaba bugün kaç kişi kaldı ya da var mı? Ben kendi adıma üzülerek söylüyorum ve biliyorum ki nefsim bana böyle bir davranışı yaptırmaz! Çünkü mal tatlıdır!  Şununla kendimizi avutabiliriz belki: Evet bu kadarını yapamayabiliriz; ancak imkanlarımız elverdiğince; sağımızda, solumuzda, önümüzde, arkamızda bulunan ihtiyaç sahibi kardeşlerimizi gözetmemiz gerekir. Toplum olarak çok savurganlık yapıyoruz; çok lüks yaşıyoruz; evimizde, iş yerimizde ekonomik davranıp kardeşlerimize yardım elimizi uzatabiliriz!