25 Şubat 2017

Evet’ten hayra giden yol

Alıklığın fanatizmini anlatmaya bir lahza ara verelim. Şu referandum üzerine bir iki kelam edelim. Zira alıklar, üstlerine atılı, solungaçlarına takılı, esaret ağını  kutsayan balıklar olmuş, özgürlüğe “hayır” diye feveran etmekteler.

Söyleyin bana içinizden hanginiz, direksiyonunu başka, debriyajını başka, gazını, frenini, vitesini başka başka adamların kontrol ettiği bir otobüse binip çocuklarıyla beraber kısacık bir yolculuk yapmak ister. Elbette hiç biriniz… Öyleyse ülkeni de en az çocukların kadar sev!

Bu ülkeyi bir felaketin içine gömenler o facianın tazeliğini, şiddetini ve tesirini daima koruyan, kâbusun sonu göründüğünde tekrar başa alan bir düzenek kurdular; adına parlamenter sistem dediler.

Millet kendini yönetecek adamı seçeceğini sanarak sandığa gidiyor ama sandıktan çıkardığı ismi bir türlü iktidar yapamıyordu. Seçilenler 23 Nisan kutlamalarında makam koltuklarına temsilen ve mizahen oturtulan müsamere çocuklarıyla benzer işleve sahipti. Çocuklar pedallı, sandıktan çıkanlar akülü oyuncaklardı. Milletin iradesi, danıştayla, anayasa mahkemesiyle, yargıyla, bürokrasiyle, orduyla, YÖK'le, cumhurbaşkanıyla kuşatılıyor ve oligarkların izinleri dışında nefes almasına bile müsaade edilmiyordu. Millet de, seçtikleri de onların gözünde bir haşere kadar kıymeti haiz değildi.

Nihayet halk, seksen yıldır kendisini esir alan, dinini, dilini, kıyafetini, sazını, sözünü, başörtüsünü, helalini-haramını, edebini, sevap ve günah şuurunu aşağılayan, yasaklayan ve kendisini tarihsel olarak hiçleştiren komprador oligarşiyi son on beş yıl içinde Ak Parti eliyle gerilete gerilete duvara dayadı. Cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle Türk'ün yurdunda Türk'ü esir alma düzeninin şirazesi dağıldı. Bu durumla iyice sersemleyen sömürgecilerin artçı vekilleri, bu referandumu kaybederlerse maçı geri çeviremeyerek nakavt olacaklarını biliyorlar. Doksan yıllık ayrılıktan sonra Türk'ün bir daha devleti olacak! Türk'ün iradesi ve davasının yeniden devletleşmesi, deccalist kaos havarileri için tahammülü çok zor hesaplaşma ve intikam günleri demek! Korkularına cinnet saçan o uğursuz kehanetlerden fırlamış cellâtlarının, deli göz bebeklerinde asılı son anlarını seyretmek istemiyorlar! Yani bir tür momento della verita! İspanyollar matadorla boğadan birinin diğerini öldürmeden önceki son bakışma anlarına bu adı vermişler.

Fiilleri kendiliğinden tarih olan bir millet için erk ve iktidar,  halka hizmetin ekilip, halka ve hakka kudret olarak biçileceği bir tarladır.  Şu var ki kırk parçaya bölünmüş, her parçasında bir başka odağın hak iddia ettiği tarladan kimseye hayır beklenmez. Tarlalar bölük pörçük olduğunda nasıl hasatta bet bereket kalmazsa, devlet erkinde de nihai irade ve iktidar bölünmemelidir. O nihai iradeyi kullanma hakkı yalnız milletin tercih ettiği, ülkeyi yönetme hakkı ve izni verdiği seçilmişe ait olmalı. Millet tarafından seçilmediği, yetki verilmediği ve halk tarafından seçimle görevden alınamayacağı halde ülke üstünde kendisine yetki ve iktidar alanları açanlar hiç şüphesiz otorite gasbı yapmaktalar. Milletin getirmediği  ‘adamlar' kendilerini oraya getiren mahfillerin hizmetkârlığını yapabilmek için hep millete karşı tam siper yatarak mevzi alacaktır.  Doksan yıldır yaşadığımız işte tam olarak budur.

Asırlardır Anadolu'da devletin otorite bütünlüğü ne zaman parçalansa gücümüz akamete uğruyor ve çöküşümüz başlıyor. Ancak  iktidar erkini yeniden bir noktada topladıktan sonra tekrar tarih üzerinde yürümeye ve yükselmeye başlıyoruz. Bu tarihi hakikat apaçık ortadayken kimler bize kendi devletimiz içinde her biri kendi başına buyruk ve işi diğerine karşı egemenlik ve ayrıcalık  alanını korumak olan beylikler halinde kurumlar teşekkül ettirmiş?  Bunu düzelterek en uzun fetret dönemimizi bitirecek yasal düzenlemeye ‘evet' deyip gordion düğümünü çözebiliriz.

Tüm tarihi düşmanlarımız bu rezil fetretten çıkmamamız için bütün imkanlarını birleştirip seferber oldular.  Solucanların dansı ne kadar ayartıcı olursa olsun vazifesi oltanın ucundaki çengeli saklamaktır. İsterler ki solucana tamah edesin de deryalardan çekilesin; bir fetret kovasında yedi düvel naraları atıp  kızgın tava için, saygı duruşlarında sıranı bekleyesin.