Evrensel değerlerin Yapıcı unsurları; Demokrasi ve İnsan hakları
Bugün hemen hemen dünyanın her yerinde çok sık kullanılan, toplumsal ve siyasal sorunların çözümlenmesinde kendisine sıkça başvurulan bir kavramdır demokrasi.
Demokrasilerin
var olma temellerinden olan insan hakları kavramı ise evrensel ahlaki bir
kuramdır.
Haklar, bir
insanın eylemlerine rehberlik eden ilkelerden, o kişinin diğer insanlarla olan
ilişkilerine rehberlik eden ilkelere mantıksal bir geçişi sağlayan ahlaki bir
kavram olmalarının yanı sıra, bireysel ahlakı toplumsal bir bağlamda muhafaza
eden ve koruyan bir kavram olma özelliğini de taşırlar.
İnsani Haklar,
bir insanın ahlaki ilkeleriyle bir toplumun hukuki kuralları yani etik ve
siyaset arasında bir bağ olma özelliğine de sahiptirler. Hem ahlaki bir kavram
ve hem de etik ile siyaset arasında bir bağ olma özelliğini taşıyan insan hakları,
bir bakıma toplumu ahlaki kurallara tabi kılmanın araçlarıdır.
Genel
anlamda insan hakları, düşünce özgürlüğü, bireysel haklar, demokrasinin yapıcı
unsurlarıdır ve bunlar kesinlikle soyut birer biçim sorunu olarak
değerlendirilmemelidir. İnsanın insan olmasından dolayı sahip olduğu bu haklar,
asıl anlamına demokrasinin gelişim sürecinde kavuşmuştur. Zira her insan,
yasalar önünde eşit olduğu gibi bu yasalardan hak sahibi olma özgürlüğüne de
sahiptir.
Bu nedenle
insan hakları da evrensel demokratik anlayışla yönetilen ülkelerde gelişmiş ve
güvence altına alınmıştır.
Demokrasi,
aileden arkadaş topluluğuna veya daha geniş topluluklara kadar, herhangi bir
grup için bağlayıcı kurallar ve politikalar konusundaki kararlarla ilgili bir kavramdır.
Bir topluluk için ortak ve bağlayıcı nitelik taşıyan kararlar, en geniş anlamda
“siyasal alan”ı oluşturmaktadır. Bir başka anlatımla demokrasi, ortak karar alma
süreci üzerinde halk denetimi ve bu denetimin kullanımında hakların eşitliği
şeklindeki ikili ilkeyi gerekli kılmaktadır
Ortak
kararların alınmasında çok partililik ve serbest seçimler oldukça önemlidir.
örneğin, seçilmişlerin atanmışlar üzerinde etkili olamadığı, seçmenlerin
seçilmişleri etkin olarak denetleyemediği veya seçilmişlerin kamu görevlerini
bireysel amaçlar için kullanabildiği hallerde, bizi kaçınılmaz olarak bir
yanılsamaya götürecektir.
Bu nedenle
belli bir kurumun ne ölçüde demokratik olduğunu söyleyebilmenin tek yolu,
demokrasinin temelindeki ilkeleri tespit ederek söz konusu kurumu bu ölçüt
ışığında değerlendirmektir.
Demokrasinin
özünde ideoloji çokluğu ve düşüncelerin özgürlük içerisinde tartışılması
vardır.
Düşüncelerin
birbirleriyle çatışması ve farklı düşüncelere mensup olan insanların herhangi
bir çekinge olmaksızın düşüncelerini savunabilmesi, demokrasi açısından bir
tehlike değil, demokrasinin gelişmesi için temel durumundadır.
Yalnızca
demokrasiye uygun olan düşüncelere değil, demokrasiye aykırı hatta demokrasiye
düşman olan düşüncelere bile sahip olan insanların eşit koşullarda özgür bir
şekilde örgütlenip (şiddet kullanmadıkları sürece) fikirsel anlamda kendilerini
savunmaları demokrasi gereğidir.
Demokrasinin
egemen olduğu toplumlarda kimsenin diğerine göre daha üstün bir hak ve
özgürlüğü yoktur. Farklı din, dil, ırk, siyasi düşünce ve kanaatten olan
insanlar, yürürlükteki kanunların eşit koruyuculuğu altında özgür olarak
yaşarlar. Demokrasinin bir siyasal rejim olarak işlerlik kazanması onun bu
ikinci yönünün toplum halinde benimsenip uygulanmasına bağlıdır. Çünkü siyasal
yaşam, genel toplumsal yaşamın bir uzantısı durumundadır.
Toplumda
insana ve insanların öne sürdüğü farklı düşüncelere karşı saygı geliştikçe, bu
gelişme siyasal yaşama da yansıyacak ve siyasal demokrasinin yerleşmesi
sağlanacaktır.
Demokrasinin
egemen olduğu toplumlarda insanların, kültürel, dinsel, dilsel, ırksal ve
ekonomik farklılıklarına saygı gösterilmesi, demokrasinin olmazsa olmazlarındandır.
Yurttaşlık, diğer yurttaşların özgürlüğünü ve birey olarak özerkliğini tanıma
bilincidir. Demokrasilerin çoğulculuğu bu bilincin bir sonucudur
Günümüzde,
insan onurunun, insanı insan yapan niteliklerin korunması ilkesine dayanan
insan hakları öğretisi, demokratik sistemin varlığı bakımından mantıksal bir
zorunluluk olan bu ihtiyacı en iyi düzeyde karşılayan bir araçtır.
Demokrasi
ile insan hakları arasında bulunan ilişki, demokrasinin ahlaki açıdan
temellendirilmesinde dile getirilen “ahlaki özerklik”, “doğal eşitlik ilkesi”
ve “kendi kaderini belirleme hakkı”nın korunması bakımından da geçerlidir.
Kişinin kendisiyle ilgili temel kararları herhangi bir zorlamaya maruz
kalmaksızın özgürce kendisinin alabilmesi, insan haklarından yararlanabilmesine
bağlıdır.
Ulusal ve uluslararası
düzeyde insan hakları belgelerinde düzenlenen hakların çoğunluğu, kişinin
bireysel tercihlerini özgürce yapmasını doğrudan veya dolaylı olarak güvence
altına alan hak ve özgürlüklerden oluşur. Niteliği gereği ortak kararlara
dayalı olarak düzenlenmesi gereken konular açısından da bireyler, siyasal haklar
aracılığıyla iradelerini karar alma süreçlerine yansıtır. Bu özellik nedeniyle,
insan hakları ile demokrasi arasındaki ilişki karşılıklı birbirine bağlılık ve
karşılıklı birbirini destekleyicilik olarak ifade edilmektedir.
Demokrasi
ile insan hakları arasındaki ilişkide ekonomik, sosyal ve kültürel haklar
konusunun da demokrasiyle doğrudan bağlantılı olduğu göz ardı edilmemelidir.
Günümüz dünyasında demokrasi ile ekonomik, sosyal ve kültürel haklar arasındaki
ilişki, demokrasi ile medeni ve siyasi haklar arasındaki ilişki kadar karmaşık
bir ilişki olarak karşımıza çıkmaktadır.
Ekonomik,
sosyal ve kültürel haklar, bir toplumun demokratik toplum olabilmesi için
oldukça önemlidir. Diğer taraftan insanların bu haklardan yeterince
yararlanabilmeleri için, toplumun demokrasiyle yönetilmesi, kolaylaştırıcı bir
zemin hazırlamaktadır. İnsanların ekonomik, sosyal ve kültürel haklardan,
insanca yaşamanın gerekli kıldığı oranda yararlanamadığı bir toplumda demokratik
bir anlayışın gelişmesi de oldukça zordur. Sosyal ve kültürel hakların teminat altına
alınmadığı, farklı gelenek, görenek ve kültürel anlayışların tanınarak teminat
altına alınmadığı toplumlarda hoşgörünün ve dolayısıyla çoğulcu bir düşüncenin
gelişmesi de imkânsız denilecek derecede zordur.
O halde denilebilir
ki demokrasi ile insan hakları arasındaki ilişki, çok yönlü bir ilişkidir.
Hatta insan haklarının temelde hangi haklardan oluştuğu konusundaki
anlaşmazlıklar bu ilişkiyi daha da karmaşık hale getirmektedir.
Zira İnsan haklarını
medeni ve siyasi haklar, ekonomik ve sosyal haklar ve kültürel haklar olarak değerlendirdiğimiz
zaman bu haklardan her birinin aynı önemde demokrasiyle farklı bir ilişki içerisinde
olduğunu görürüz.
Toplumsal
anlamda Sosyal, Kültürel ve İnsan hakları, demokrasinin önemli bir bölümünü
meydana getirdiği için bu hakların tanınmadığı bir toplumun demokratik bir sisteme
sahip olduğu asla söylenemez.
Vesselam.