04 Nisan 2022

​Evrensel değerlerin Yapıcı unsurları; Demokrasi ve İnsan hakları

Bugün hemen hemen dünyanın her yerinde çok sık kullanılan, toplumsal ve siyasal sorunların çözümlenmesinde kendisine sıkça başvurulan bir kavramdır demokrasi.

Demokrasilerin var olma temellerinden olan insan hakları kavramı ise evrensel ahlaki bir kuramdır.

Haklar, bir insanın eylemlerine rehberlik eden ilkelerden, o kişinin diğer insanlarla olan ilişkilerine rehberlik eden ilkelere mantıksal bir geçişi sağlayan ahlaki bir kavram olmalarının yanı sıra, bireysel ahlakı toplumsal bir bağlamda muhafaza eden ve koruyan bir kavram olma özelliğini de taşırlar.

İnsani Haklar, bir insanın ahlaki ilkeleriyle bir toplumun hukuki kuralları yani etik ve siyaset arasında bir bağ olma özelliğine de sahiptirler. Hem ahlaki bir kavram ve hem de etik ile siyaset arasında bir bağ olma özelliğini taşıyan insan hakları, bir bakıma toplumu ahlaki kurallara tabi kılmanın araçlarıdır.

Genel anlamda insan hakları, düşünce özgürlüğü, bireysel haklar, demokrasinin yapıcı unsurlarıdır ve bunlar kesinlikle soyut birer biçim sorunu olarak değerlendirilmemelidir. İnsanın insan olmasından dolayı sahip olduğu bu haklar, asıl anlamına demokrasinin gelişim sürecinde kavuşmuştur. Zira her insan, yasalar önünde eşit olduğu gibi bu yasalardan hak sahibi olma özgürlüğüne de sahiptir.

Bu nedenle insan hakları da evrensel demokratik anlayışla yönetilen ülkelerde gelişmiş ve güvence altına alınmıştır.

Demokrasi, aileden arkadaş topluluğuna veya daha geniş topluluklara kadar, herhangi bir grup için bağlayıcı kurallar ve politikalar konusundaki kararlarla ilgili bir kavramdır. Bir topluluk için ortak ve bağlayıcı nitelik taşıyan kararlar, en geniş anlamda “siyasal alan”ı oluşturmaktadır. Bir başka anlatımla demokrasi, ortak karar alma süreci üzerinde halk denetimi ve bu denetimin kullanımında hakların eşitliği şeklindeki ikili ilkeyi gerekli kılmaktadır

Ortak kararların alınmasında çok partililik ve serbest seçimler oldukça önemlidir. örneğin, seçilmişlerin atanmışlar üzerinde etkili olamadığı, seçmenlerin seçilmişleri etkin olarak denetleyemediği veya seçilmişlerin kamu görevlerini bireysel amaçlar için kullanabildiği hallerde, bizi kaçınılmaz olarak bir yanılsamaya götürecektir.

Bu nedenle belli bir kurumun ne ölçüde demokratik olduğunu söyleyebilmenin tek yolu, demokrasinin temelindeki ilkeleri tespit ederek söz konusu kurumu bu ölçüt ışığında değerlendirmektir.

Demokrasinin özünde ideoloji çokluğu ve düşüncelerin özgürlük içerisinde tartışılması vardır.

Düşüncelerin birbirleriyle çatışması ve farklı düşüncelere mensup olan insanların herhangi bir çekinge olmaksızın düşüncelerini savunabilmesi, demokrasi açısından bir tehlike değil, demokrasinin gelişmesi için temel durumundadır.

Yalnızca demokrasiye uygun olan düşüncelere değil, demokrasiye aykırı hatta demokrasiye düşman olan düşüncelere bile sahip olan insanların eşit koşullarda özgür bir şekilde örgütlenip (şiddet kullanmadıkları sürece) fikirsel anlamda kendilerini savunmaları demokrasi gereğidir.

Demokrasinin egemen olduğu toplumlarda kimsenin diğerine göre daha üstün bir hak ve özgürlüğü yoktur. Farklı din, dil, ırk, siyasi düşünce ve kanaatten olan insanlar, yürürlükteki kanunların eşit koruyuculuğu altında özgür olarak yaşarlar. Demokrasinin bir siyasal rejim olarak işlerlik kazanması onun bu ikinci yönünün toplum halinde benimsenip uygulanmasına bağlıdır. Çünkü siyasal yaşam, genel toplumsal yaşamın bir uzantısı durumundadır.

Toplumda insana ve insanların öne sürdüğü farklı düşüncelere karşı saygı geliştikçe, bu gelişme siyasal yaşama da yansıyacak ve siyasal demokrasinin yerleşmesi sağlanacaktır.

Demokrasinin egemen olduğu toplumlarda insanların, kültürel, dinsel, dilsel, ırksal ve ekonomik farklılıklarına saygı gösterilmesi, demokrasinin olmazsa olmazlarındandır. Yurttaşlık, diğer yurttaşların özgürlüğünü ve birey olarak özerkliğini tanıma bilincidir. Demokrasilerin çoğulculuğu bu bilincin bir sonucudur

Günümüzde, insan onurunun, insanı insan yapan niteliklerin korunması ilkesine dayanan insan hakları öğretisi, demokratik sistemin varlığı bakımından mantıksal bir zorunluluk olan bu ihtiyacı en iyi düzeyde karşılayan bir araçtır.

Demokrasi ile insan hakları arasında bulunan ilişki, demokrasinin ahlaki açıdan temellendirilmesinde dile getirilen “ahlaki özerklik”, “doğal eşitlik ilkesi” ve “kendi kaderini belirleme hakkı”nın korunması bakımından da geçerlidir. Kişinin kendisiyle ilgili temel kararları herhangi bir zorlamaya maruz kalmaksızın özgürce kendisinin alabilmesi, insan haklarından yararlanabilmesine bağlıdır.

Ulusal ve uluslararası düzeyde insan hakları belgelerinde düzenlenen hakların çoğunluğu, kişinin bireysel tercihlerini özgürce yapmasını doğrudan veya dolaylı olarak güvence altına alan hak ve özgürlüklerden oluşur. Niteliği gereği ortak kararlara dayalı olarak düzenlenmesi gereken konular açısından da bireyler, siyasal haklar aracılığıyla iradelerini karar alma süreçlerine yansıtır. Bu özellik nedeniyle, insan hakları ile demokrasi arasındaki ilişki karşılıklı birbirine bağlılık ve karşılıklı birbirini destekleyicilik olarak ifade edilmektedir.

Demokrasi ile insan hakları arasındaki ilişkide ekonomik, sosyal ve kültürel haklar konusunun da demokrasiyle doğrudan bağlantılı olduğu göz ardı edilmemelidir. Günümüz dünyasında demokrasi ile ekonomik, sosyal ve kültürel haklar arasındaki ilişki, demokrasi ile medeni ve siyasi haklar arasındaki ilişki kadar karmaşık bir ilişki olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar, bir toplumun demokratik toplum olabilmesi için oldukça önemlidir. Diğer taraftan insanların bu haklardan yeterince yararlanabilmeleri için, toplumun demokrasiyle yönetilmesi, kolaylaştırıcı bir zemin hazırlamaktadır. İnsanların ekonomik, sosyal ve kültürel haklardan, insanca yaşamanın gerekli kıldığı oranda yararlanamadığı bir toplumda demokratik bir anlayışın gelişmesi de oldukça zordur. Sosyal ve kültürel hakların teminat altına alınmadığı, farklı gelenek, görenek ve kültürel anlayışların tanınarak teminat altına alınmadığı toplumlarda hoşgörünün ve dolayısıyla çoğulcu bir düşüncenin gelişmesi de imkânsız denilecek derecede zordur.

O halde denilebilir ki demokrasi ile insan hakları arasındaki ilişki, çok yönlü bir ilişkidir. Hatta insan haklarının temelde hangi haklardan oluştuğu konusundaki anlaşmazlıklar bu ilişkiyi daha da karmaşık hale getirmektedir.

Zira İnsan haklarını medeni ve siyasi haklar, ekonomik ve sosyal haklar ve kültürel haklar olarak değerlendirdiğimiz zaman bu haklardan her birinin aynı önemde demokrasiyle farklı bir ilişki içerisinde olduğunu görürüz.

Toplumsal anlamda Sosyal, Kültürel ve İnsan hakları, demokrasinin önemli bir bölümünü meydana getirdiği için bu hakların tanınmadığı bir toplumun demokratik bir sisteme sahip olduğu asla söylenemez.

Vesselam.