28 Haziran 2018

Fanusun içinde büyüttüğümüz çocuklar

Anne babaların ebeveynlik tutumları, çocukların kişilikleri ve yaşamları üzerinde öylesine büyük bir etkiye sahip ki, bu etki bireyin tüm yaşamı boyunca sürüp gidiyor. Ebeveynlerin iyi niyetle yaptıkları bazı yanlış davranışlar ve sergiledikleri yanlış tutumlar çocuklara fayda sağlamak yerine zarar verebiliyor.

 

Ayakkabısının bağcıklarını bağlayamayan, kıyafetini giyemeyen, kendi yemeğini yiyemeyen, sosyal becerilerden yoksun ve yaşam becerileri eksik çocuklar, bizim çocuklarımız. Daha iyi beslenen, anne babaları geçmişin anne babalarına göre daha yüksek eğitim düzeyine sahip “kayıp çocuklar”

 

Kayıp çocuklar dedim, çünkü etrafınızdaki çocukları gözlemlediğinizde, kuşların, ağaçların, çiçeklerin, sokakta oynanan oyunların, akıp giden yaşamın ve hepsinden öte insanların, çocuklar için eskisi kadar ilgi çekici olmadığını görebilirsiniz.

 

Ortaya çıkan bu durumun sorumlusu çocuklar mı yoksa onları yetiştiren ebeveynler mi? Tabi ki çocukların bu durum üzerinde bir sorumluluğu yok. Çocukları yaşama hazırlamak ve gelecekteki yaşamlarında ihtiyaç duyacakları bilgi ve becerileri kazandırmak öncelikle aile kurumunun ve ebeveynlerin sorumluluğu.

 

Toplumsal bir kurum ve yaşamın başladığı yer olan aile, zaman içerisinde ciddi değişimler geçirdi. Ataerkil toplum, anaerkil toplum ve bugün yeni bir kavram olarak çocukerkil toplum çağındayız. Kalabalık aileler yerini küçük ailelere bıraktı. Yine tek ebeveynli aile dediğimiz yeni bir aile modeli ile karşı karşıyayız ve yakın gelecekte bu kavramı daha çok kullanacak gibiyiz.

 

Yapısal olarak ailenin değişimine bağlı olarak ebeveynlik tutumları da değişti. Bugün karşımıza bir sorun olarak çıkan aşırı korumacı ebeveynlik tutumu olarak ifade ettiğimiz ebeveynlik biçiminin farklı nedenleri var elbette. Anne babaların daha geç yaşta ve daha az sayıda çocuk sahibi olmaları, güvenlik kaygısı, artan şehirleşme gibi pek çok farklı neden aşırı korumacı ebeveynlik tutumu üzerinde etkili. Fakat bu ebeveynlik tutumunun mağdurları çocuklar.

 

Bugün, kendini ifade edemeyen, insanlarla iletişim kurmakta zorlanan, karşılaştığı problemlere çözüm üretemeyen, inisiyatif alamayan ve yaptığı her işte, aldığı her kararda hata yapma korkusu taşıyan veya onay arayan gençler ve yetişkinler ne yazık ki aşırı korumacı ebeveynlik tutumunun mağdurları.

 

Çocuklar, gelecek yaşamlarında kullanacakları becerilerini ancak kendilerine uygun bir yetişme ve gelişim ortamı sağlandığında kazanırlar. Çocukların yaşadıkları her olumlu deneyim özgüvenlerini geliştirir ki bu da insan yaşamında çok önemli bir özelliktir.

 

Karşılaştıkları ve çözüme ulaştırdıkları her problem, çocukların cesaretini artırır ve ileriki yaşamında karşılaşacağı daha büyük problemleri çözmesini ve farklı çözüm yollarını öğrenmesini sağlar.

 

Çocukların sorumluluk almaları ve sorumluluklarını yerine getirmeleri gelecek yaşamlarında da sorumluluk ve inisiyatif almalarını kolaylaştırır. Kendilerine, çevrelerine, ülkelerine ve içinde yaşadıkları dünyaya karşı daha duyarlı olmalarını sağlar.

 

Buna karşı aşırı korumacı ebeveyn tutumu, çocuklarda korku, kaygı ve bağımlılığa yol açar. Özellikle ergenlik dönemiyle birlikte evinden ve ebeveynlerinden uzaklaşmaya başlayan çocuklar, bağımsız hareket etmekte, sorunlarını çözmekte ve sorumluluk üstlenmekte problem yaşarlar.

 

Anne babalar olarak, çocuklarımızı içinde büyüttüğümüz fanusları kıralım ki, çocuklarımız gelecek yaşamlarında, daha sorumlu, daha özgüvenli, daha başarılı ve daha duyarlı olsunlar. Unutmamak gerekir ki, ateş çeliği dahi eritir. Yani çocuklara karşı olan sevgi ve ilginin abartılması, çocuklara fayda sağlamak yerine, onlara zarar verir.

 

Bırakalım çocuklar yeteneklerini ve yaşamı bir camın ardından değil, bizzat yaşamın içinde yer alarak, düşüp kalkarak, koşarak, bazen kazanıp bazen kaybederek, sorumluluk ve duyarlılık kazanarak yani bizzat yaşayarak keşfetsinler. Bu daha kalıcı bir öğrenme değil mi?

 

Vesselam…