24 Temmuz 2017

“FETÖ”ler temizlendikçe Mescid-i Aksa’nın özgürlüğü yaklaşmaktadır

 Tam da 15 Temmuz destanının arifesinde, Kudüs'te 30 senedir ilk kez Cuma namazı yasaklanmış ve 3 Filistinli kardeşimiz şehit edilmiştir.

15 Temmuz, fetö ve Mescid-i Aksa birbirinden bağımsız konular değildir.

Bunun bilincinde olan siyonistler zulümleri için 15 Temmuz tarihini kasıtlı olarak seçmişlerdir.

Ancak bizim tarafta 15 Temmuz etkinliklerinde, Kudüs ve Mescid-i Aksa konusuna fazla yer verilmemiştir. Şükür ki olaylara kayıtsız kalınmamış devlet ve millet olarak hem diplomaside, hem de meydanlarda tepkiler ard arda gelmiştir.

15 Temmuz destanı kadar memleket düşmanlarını tedirgin eden bir uyanışta 2010 yılında, Gazze ambargosunun kalkması ve Filistin halkına destek amacına yönelik düzenlenen Mavi Marmara seferinde sivil aktivistlere yönelik Yahudi komandolarının helikopterli baskını ve 9 vatandaşımızı şehit etmeleriyle ortaya çıkmıştı.

O zaman hatırlarsınız ki kalbinde iman ve vicdan olan her Müslüman tepkisini ortaya koymuş, sokaklar işgalci siyonist devletine öfke kusan insanlarla dolmuştu.

Sadece fetö dediğimiz terörist yapının lideri, şehitleri horlarcasına konuşmuş, siyonist devlete olan bağlılığını deşifre edercesine küstah ve biçimsiz açıklamalarda bulunmuştu.

O zaman biraz feraseti olan pek çok vatandaş fetönün gerçek yüzünü görmüş, örgütün hipnozundan uyanan pek çok sempatizan örgütle olan bağlarını koparmıştı.

Fetö sadece millete değil, ümmete de düşman bir hareket olduğunu böylece göstermişti.

Terör örgütünün en önemli görevlerinden biri, ümmetin ortak davası olan Kudüs davasını sadece milletimize değil bütün ümmete unutturmaktı…

Kudüs davası yıllardır beynimize işlendiği şekilde, sadece Arapların, sadece Filistinlilerin davası, sadece orta doğuya ait bizden uzak bir problem değildir.

Hepimizin Mescidi Aksacı olmamızı gerektiren bir iman sorunudur. Müslüman'ın izzeti, şerefi ve namusudur.

Bugün Kudüs'teki Mescid-i Aksanının bulunduğu yeri sadece bir mescid olarak görmek büyük eksikliktir.  Allah'ın kendisini ve çevresini kutsal kıldığı, 144 dönümlük sınırlarını Hz. Âdem'in çizdiği mukaddes topraklardır. (İlgili ayet İsra 1)

Yüce Allah'ımız, Peygamber Efendimizi (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) önce Kâbe'den Mescid Aksa'ya taşımış ve Mescid Aksa'dan gök kapılarını açarak huzuruna kabul etmiştir. Kâbe daha kutsal olduğu halde Mescidi Aksa'yı ilk kıblemiz yapmıştır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) burada, bütün peygamberlere imamlık yaparak namaz kıldırmıştır.

Hz. Süleyman, Hz. Davut, Hz. Musa, Hz. İbrahim, Hz.İshak, Hz.Yakup, Hz. Yahya, Hz. Zekeriya, Hz. Elyase peygamberlerin kabirleri, ayrıca Selmanı Farisi, İbrahim Ethem Hz, Rabia-tul Adeviyye gibi kıymetli büyüklerinde naaşları bu kutsal topraklardadır.

Yine Kudüs davası için ömürlerini tüketmiş 10 bin sahabe kabri aynı çevrededir.

Mescid-i Aksa'da kılınan bir namaz evde kılınan namaza göre, 50 bin kat daha sevaptır. (Ahmet b.Hanbel,2/ 16, 68)

Bu kutsal toprakların sevgisi her Müslüman'ın kalbinde kuvvetlenmelidir. Mescid-i Aksa'nın kurtuluşu için dertlenmeli çaba harcamalıdır.

Allah, imtihanın büyüklüğü ve kıymeti gereği Hristiyan ve Yahudilerin kalbine de Kudüs'ün sevgisini koymuştur. Böylece Müslümanlar arasından dava sahibi, aşk ve gayret sahibi olanların ortaya çıkmasını istemiştir. Zira Hz. Ömer, Selahaddin Eyyübi ve onların fedakâr askerleri, bu dava aşkı ile Kudüs'ü fethetmişlerdir.

Şimdi de Mescidi Aksa'yı koruyanlar gökdelenler yükseltmekle meşgul körfezin para babaları değil, bayraklarındaki cihat kılıcını zalimlerle savaşmak yerine, neşelendirmek için sallayan Arapların fetösü Suudiler değil; çocuklar, kadınlar, aksakallılardan ibaret yiğit Müslümanlardır.

Yani bizler Kudüs davasını hakkıyla anlayabilmek için bunun ayırdına varmalıyız. Arap kardeşlerimize değil,  Arapların fetösü olan, İngilizlerin ve Fransızların yerleştirdiği diktatör yönetimlere düşman olmalıyız.

Zira eğer 15 Temmuz darbe girişiminde başarılı olsalardı silahını zalimler yerine millete doğrultan hain fetöde, düşmanı neşelendiren danslarla, şerefli milletimizi kahredecekti.

O zaman diğer İslam ülkelerine çok önceden yerleşmiş fetö benzeri farklı yapıların, başta kendi milletine zulmettiklerini unutmadan, ümmeti birbirinde ayırmak isteyen fitnelere aldanmayalım.

Ümmetin her şubesinin başına bela olan fetö, pkk ve benzeri hain yapıların öncelikli vazifesi Kudüs davasını ümmete unutturmak ve ümmeti fitnelere boğup paramparça etmektir.

Türk, Kürt, Arap ve hangi milletten olursa olsun kol kola girdiğimiz an Mescid-i Aksa yürüyüşümüzün hızlanacağını bilmektedirler.

Elbet bir gün Peygamber Efendimizin (S.A.V.)  müjdelediği kutlu gün gelecek ve ağaçlar, taşlar bile İslam ordusuna yardım edecek, bölge Yahudilerden temizlenecektir.

Bugün onlar birlik içinde gözükse de Allah'ımız “Onlar müstahkem kaleler içinde veya duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır.” (Haşr 14) ayetiyle onların çok zayıf ve akılsız bir topluluk olduklarını anlatmaktadır.

Zalimler, 15 Temmuz destanı benzeri uyanışlara gebe ümmet coğrafyasında zamanlarının giderek azaldığının farkında zulümlerini arttırmakta ve korku içinde yaşamaktadırlar.

Her sene 15 Temmuz Milli Birlik ve Şehitleri Anma etkinliklerinde özellikle Kudüs ve Mescid-i Aksa olmak üzere ümmetin sorunlarına da, her zaman yer verilmelidir. Hatta ümmet coğrafyasından temsilciler bu etkinliklere davet edilmelidir.