24 Ekim 2016

FETÖ’ye göre böyle mücadele dostlar başına…

Yeni Söz'ün 22 Ekim 2016, Cumartesi günü attığı manşet oldukça çarpıcıydı.

Soysuz bir yalancılık ve takiye ile biçimlendirdiği ihanetini 15 Temmuz'da zirveye çıkaran FETÖ ile ilgili HSYK Başkanvekili Mehmet Yılmaz'ın tartışılacak sözlerini haklı olarak öne çıkarmıştı gazete.

Başkanvekili, FETÖ'nün hâkim ve yargıçları için, itirafçı olmaları durumunda itirafın niteliğine göre ihraçtan vazgeçebileceklerini söylüyordu.

Gerçekten ürkütücü ve manşete çıkarılacak cinsten bir açıklama.

Gazete de haklı olarak ‘yalanda şeytana, senaryo yazmada Hollywood'a, tuzak kurmada İngiliz'e, gizlenmede Yahudi'ye taş çıkartan' FETÖ'cülerle ilgili yapılan açıklamanın mantığını sorguluyor.

Bugüne kadar söylenilen tonlarca yok edici ve muhrik yalanlarına inanılmasının ülkeyi getirdiği noktaya aldırış etmeyen bir yargı kurumunun varlığı inanılacak gibi değil çünkü.

Kirli amacına ulaşmak için her türden takiyeyi yapabilen cehennemi bir örgüte ‘en iyi yalan söyleyen devlete geri dönecek'  müjdesinin verilmesinin de.

Oysa FETÖ,  itirafçı olurlarsa affedilecek o militan hâkim ve savcıların eliyle ve unutulması mümkün olmayan bir vahşilikle hukuku ‘kendinden olmayanları sindirme aracına' dönüştürmüştü.

Bu ülkeyi kurtların sofrasında dizleri üstüne yıkmak için kimsenin gözünün yaşına bakmayanlarda onlardı.

HSYK gibi hassas bir kurumun FETÖ ile mücadele konusunda rahatsız edici açıklamasından sonra emniyette, orduda ve diğer kamu kurumlarında sürdüğü söylenen FETÖ temizliğinin ‘koca bir yalan' olabileceği kuşkusu düşüyor insanın aklına.

Tamam, günahını almayalım HSYK Başkanvekili ‘niyetimiz başlangıçtan beri net. Yargıda, hiçbir çete mensubu, terör mensubu kimseyi bırakmayacağız' diyor.

Fakat diğer taraftan ‘sadece etkin pişmanlık gösterenler, çeteyi deşifre edenlerle ilgili bazı olumlu değerlendirmeler yapılabilir, onlara istifa kapısı açılabilir. Genel kurulumuz örgütü çökerten kişilere karşı olumlu bakabilir' de diyor.

Anlaşılması zor bu çelişkili sözler, 15 Temmuz yargılamalarının üzerinden yıllar geçtikten sonra değil de daha işin başında yapıldığından yumuşamanın sebebini anlamak kolay değil.

İhanete dair henüz tek bir dava dahi sonuçlanmamışken mağdur edebiyatının bir başka versiyonunun yargıda devreye sokulması normal değil çünkü.

Merak ediyor insan, Sayın Başkanvekili ve Genel Kurulları FETÖ'yü ne sanıyorlar acaba?

Yalan ve takiye ile beyinleri yıkanıp adeta ruhsuz makinelerine dönüştürülmüş müritlerin adanmışlıklarının sınırlarını ne olarak tayin ediyorlar?

Örgütle ilgili müebbet bir sahteliği kuşanabilecek kişileri bu kadar kolayca çözebileceklerine nasıl inanabiliyorlar?

Onların FETÖ ile ilgili cehaletinden geçtik Batı'da örneklerini bolca gördüğümüz Cizvit kisveli Kültlerin ve Yeni Dini Hareketlerin nasıl sistematik bir beyin yıkama stratejilerine sahip olduklarına dair de bilgilerinin olmadığı anlaşılıyor.

Olsa insanı dehşete düşürürcesine ortada ‘masumane' bir durum varmış gibi konuşabilirler mi?

Ya da safça ‘hepsini bu devlet eğitmiş, büyük emek verilmiş çocuklar. Kimseye düşmanlığımız yok. Kendi çocuğumuza düşman olabilir miyiz? Hiçbir isme takılmıyoruz, hiçbir isimle ilgili önyargımız yok. Hepsi bizim evladımız' ifadelerini kullanabilirler mi?

Güler misiniz ağlar mısınız?

Oysa acı ama gerçek olan beyin yıkama yöntem ve stratejilerini en üst seviyede kullanabilen FETÖ türü örgütlere kapılmış kişiler çoğunlukla toplumun kendi çocukları olmaktan çıkarlar.

Çıktıkları için kolayca jetlerle, tanklarla masum insanların üzerine bombalar bırakabildiler zaten.

Çıktıkları için kolayca bu ülkeyi terörist göstermek için akla hayale gelmeyen oyunlar tezgâhlayabildiler.

Çıktıkları için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı terör destekçisi diktatör diye lanse etmek için her türlü yalanı söyleyip, yayabildiler.

Çıktıkları için bu ülkenin kozmik odalarındaki bilgileri, gizli toplantı tutanaklarını ortalığa kolayca savurabildiler.

***

Evet, kimse kusura bakmasın ama FETÖ ile mücadele onun palazlanmasına sebep olan zaman dilimindeki kadar aymazlık içinde sürdürülemez.

FETÖ'nün ne cehennemi bir örgüt olduğu konusunda fikri olmayanlarla 15 Temmuz işgal ve iş savaş girişiminin bir daha tekrarlanmamasının önüne geçilemez.

Hiç kimse neyi, neden ve nasıl yapmak istediğini ortaya bu kadar net bir şekilde koyan CIA patentli bir terör örgütünün üyelerine karşı bu denli affedici, hoşgörülü ve safdilli olamaz.

241 şehit, binlerce gazimiz başta olmak üzere bu ülkeyi FETÖ türü örgütlere yedirmemekte kararlı insanlara karşı kimse böylesi yumuşamaları hak, adalet, hakkaniyet, vicdan diye yutturamaz.

Bu türden açıklamalar, önce FETÖ'nün sahiplerinin sonra da başını Kılıçdaroğlu'nun çektiği mağduriyet edebiyatçılarının ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe de yaramaz.

Hani itiraflara karşın ceza indirimi sağlanacak denilse amenna, lafımız olmaz.

Lakin ne oldukları, ne düşünüp, ne planladıkları karanlık bir örgüte bulaşanları adeta ‘gel bana yeni bir darbe daha yap' dercesine sistemin içinde tutmanın kabul edilebilir yanı yoktur.

Örgütü çökertmede çok yararlı (!) itiraflarda bulunanların devletin içinde tutulması fikrinin de yenilir yutulur bir yanı.

Ruslar kendilerine ajanlık yapan kişileri işleri bittiği an vururlarmış.

Bunun sebebini soranlara ‘kendi ülkesine ihanet eden mutlaka bize de ihanet eder' cevabını verirlermiş.

Kimsenin kimseyi oracıkta infaz etmesini isteyen yok.

Fakat ülkesine ihanet etmişleri, aklını ve ruhunu sattığı karanlık örgüte dair itiraflarda bulundu diye kolayca affedecek ve devletinde tutacak kadar saf da olmamalı bir ülke.

Yeni Söz haberi manşete taşımakla çok haklı.