05 Aralık 2017

Finlandiya ütopyası

Eğitim bitmeyen derdimiz, “milli” eğitim sistemimize süreçte pek çok yerden ve çerçeveden yamama ve palyatif/geçici çareler aradık.

Cumhuriyet kurulurken Beyaz Zambaklar Ülkesine hayranlıkla bakan gözlerimiz bir kez daha, neredeyse yüzyıl sonra, Finlandiya'ya döndü. “Her şeyden önce, anadilimize saygı göstermeli ve onu korumalıyız; dilimiz yaşadığı sürece biz de bir halk olduğumuzu hissedeceğiz. Atalarımızın dili yok olursa, halk da tükenir yok olur.” En büyük ilkellik-ülkede yaşayan her bir insanın sahip olduğu fiziksel, manevi ve zihinsel yeteneklerden faydalanamamak, bunu istememek ve bu konuda başarısız olmaktır.” tespitleri Cumhuriyetimizi kuranlara hoş gelmişti! Muasır medeniyetle bir kez daha kafa kafayayız!

Finlandiya'nın ya da başka bir yerin sınavsız, sorgulayıcı şöyle böyle vs sistemi bize ne yarar sağlar? Ne aradığımızı, nasıl aramamız gerektiğini, doğru yerde arayıp aramadığımızı biliyor muyuz? Yoksa hikmet bizim yitiğimizdir nerede bulursak alırız.

Niyet Neyse Akıbet O!

Bu ülkenin ihtiyaçları, insan tipi, kültürü ve gelecek tasavvuru dâhilinde Finlandiya eğitim sistemini anlayıp dönüştürmek istenen eğitimi sağlayabilir mi? Amerikan, İngiliz sistemi olsa ne fark eder? Kendimize samimi değiliz; palyatif ve popüler önlemler peşindeyiz. Bu bakımdan insan tasavvurumuz ne? Bu insanı nasıl eğitmek istiyoruz? Finlandiya sistemi buna ne katar?

Burada model odağında meseleye bakmak yararlı olabilir; yani bu sistemin ya da dünyadaki herhangi bir yapının öğretmen yetiştirme modeli mi, öğretim yöntemleri modeli mi başarılı, kabili tatbik yönleri neler öncelikle bunu tespit ettikten sonra kendi bünyemizde tamire veya tashihe girişmek faydalı olacaktır.

Bu kadar Eğitim Fakültesi olan bir ülkede, bunca akademisyen, bürokrat, eğitimci bir makul yapı inşa edemiyor, sorunları çözemiyor da Finlandiya sistemi mi çözecek bunu? Öngörülen şu ise, Finlandiyalı bir Milli Eğitim Bakanı ve bürokrasisi ithal eder!; Eğitim Fakültelerini Finlandiya YÖK'üne bağlarsak ve buna 50 yıl sabredip o sistem içinde öğretmenleri yetiştirebilirsek, öğrenci, veli ve ülke kültürü buna göre oluşturursak evet kesin Pisa'da üste çıkarız!!! Ülke birikimimiz pek çok şeye yeter aslında yeter ki isteyelim.

İçimizde Bir Ses

Milletimin istiklalini kazandım, mektebimin istiklalinden vazgeçtim' diye övünmek sade bir vatan katiline yakışırdı. Ruhların yapıcısı olan mektebin istiklali feda edilirken, kapitülasyonların zehirli yadigârı olan yabancı okullar bu vatanda tüneyen baykuş kuşları gibi zehirlerini saçtılar diyen Nurettin Topçu milli zeminde yükselmesi beklenen okulun vatanın bağımsızlığıyla eşgüdümlü otantikleşememesini, sömürge operasyonlarının maarifi kadükleştirmesi ve bunun tezahürünü bir yabancılaşma gören Topçu bu durumu tenkit eder.

Maarif demek muallim demektir. Milli Eğitim Bakanlığı sadece onu düzenleyici bir cihazdan başka bir şey değildir. Kitap, program, imtihan ve bütün öğretim meselelerini çözümleyecek olan bir milletin muallim ordusudur. Sınıfta öğrenciyle baş başa kalıp sistemi yürüten öğretmendir. Bürokratlar, kitaplar vs hepsi bir yere kadar etkilidir, eğer öğretmen ordusu meydanı terk etmişse mesele kaybedilmiş demektir.

 

Peki kimdir bu öğretmen ne yapmalıdır? Topçu'ya göre öğretmenin temel işlevi insana kendisini bildirmektir: Muallim, gençlere bilmediklerini öğreten bir nakil (nakledici) değildir. Bu iş, kitabın işidir, bilmediklerimiz hep kütüphanelerde bulunmaktadırlar. Her sahada yalnız bilinmeyeni bilmekle eski devrin scolastique tahsil edilir. Kitaplardaki örümcek kafamıza nakledilir. Ancak sınıfta okutacağı bilgilere sahip olan insanın yapabileceği ise bundan ileri gidemez. Bunun için kültürlü adam, kafaları işletmesini bilen adam lazımdır. …İlk tahsil çağından başlayarak, bilhassa edebiyat, felsefe, tarih gibi kültür derslerinin, dünya hayatında rol yapmaya namzet olan genci kâinat karşısında kendine mahsus görüşlere sahip, bizzat kendisi için hayat kaideleri yaratabilen bir bütün insan olarak yetiştirmesi lazımdır.  Kafası işleyen, kendine has bir fikir dünyası olan ve hayat kaidelerini bu zeminde kuran bir bireyi yetiştiren öğretmen maarifin doğru işlemesini sağlayacaktır. Galiba Finlandiya'da burada düşünülenler oluyor?

Kendi değerini bilmeyene hiçbir şey değer katamaz. BU ÜLKE eğitim ve kültür alanında bağımsız mıdır? Meritokratik bir bakışla olayı ele almadıkça, liyakatçı eski medeniyetimizin anlayışına dönmedikçe, İngilizceden, Finceden tercüme sistemler/ütopyalar mevcut kakafoniye yeni bir kaostan başka bir şey getirmez.

Kayıp kıtanın pusulasız çocukları müstağripler meselesi çözüldü mü? Cemil Meriç, Mağaradakilere seslenir; “Hiçbir düşünce bir ülkeden ötekine olduğu gibi aktarılamaz. İnsan düşünce için değil, düşünce insan içindir.”

Eğitim ve kültür istiklali mi? Buna yeltenin de görün başa geleni ve neler olacağını…