VF kat sol
VF kat sağ

27 Ağustos 2021

​Fırsatçılığa fırsat vermeyelim

Birkaç gün önce Fatih’te birkaç dostla her zaman buluştuğumuz o çay ocağında oturmuş muhabbet ediyoruz.

Yaz mevsimin yerini sonbahar mevsimine terk etmeye niyet ettiği bir demde özellikle günü ikindi vakitlerinde hava oldukça serin. Tavşan kanı çaylar etrafında oluşan gündem derin mi derin. Hal,hatır ile başlayıp, ülke ve dünya gündemi ile devam eden sohbette söz her nasılsa dönüp dolaşıp bir anda afet, felaket ve kriz sonrası fırsatçılığa geliveriyor.

Fırsatçık, sosyal hayatımızı işgal ettiği yetmezmiş gibi bu defa da sohbet meclisimizi işgal ediyor.

Sohbet meclisinde bulunan dostların her biri ödevini sıkı çalışmış bir öğrenci edası ile başlarından geçen fırsatçılık hikayelerini anlatmakta adeta birbirleriyle yarışıyorlar. O mecliste hikaye edilen hatıraların her biri hiçbir hatıra iyi şeyler getirmiyor.

O hatıraların her birini insan bir daha hatırlamak istemiyor. Hatırlanmak bile istenmeyen hatıraları bir daha yaşanmaması niyeti ile hatırlatmakta erbab-ı kaleme düşüyor.

Bu hatırlatmalar niçin diye soracaklar için el cevap deyip devam edelim.

Aşağıda arz edeceğim hususların hatırlatılması bu toprağın irfanından ve insanından fırsatçılık belasının erdemli ve faziletli eller tarafından kulağından tutulup bir daha görülmeyecek bir uzaklığa fırlatılması içindir.

Yangın, sel ve deprem gibi afetlerde vazifelerini hakkı ile eda eden, icabında bu yolda kendini bile feda eden merhamet fedailerinin elleri şöyle dursun, alınlarından ve ayaklarından öpülse sezadır. Meramımızı bu zeminde garantiye aldıktan sonra artık emin adımlarla yola çıkıp insanlık cephesinden fırsatçılık hedefine doğru eleştiri oklarımızı fırlatabiliriz.

Tarifsiz bir teessürle ifade etmeliyim ki, şefkat ve merhameti hayat tarzı haline getirmiş, medeniyetimizden uzaklaştıkça fırsatçılık belasına yaklaşıyoruz. Fırsatçılık bizi yangından daha çok yakıyor, depremden daha çok sarsıyor, selden daha çok mahvediyor. Yanlış anlaşılmaya mahal vermemek adına şu cümleyi hemen buraya kuralım:

‘’Fırsat ile Fırsatçılık arasında en az dağlar kadar fark vardır. Fırsat bir nimettir, ganimettir. Fırsatçılık ise ihanettir. Neticesi itibarı ile de hezimettir. Unutulmamalıdır ki bugünün krizlerini fırsata çevirme kolaylığı yarının fırsatlarını krize dönüştürme zorluğu olarak geri dönecektir. Fırsatçılık şeytanın insana servet zaafından zerk ettiği ölümcül bir ilettir. Bu zaviyeden bakıldığında fırsatçılık sosyal bünyemizde hırs ve tamahın meydana getirdiği iktisadi bir kanserdir. Fırsatçılık nimete karşı körlük, insanlığa karşı tam bir nankörlüktür. Kim, nerede ne nasıl  yaparsa yapsın fırsatçılığa asla fırsat verilmemelidir. İnsanlık tarihi göstermiştir ki fırsatçılığa fırsat vermeyen erdemli  kullarına Allah Teala nice fırsatlar bahşetmiştir. Bu hakikat bizi şu hakikate götürür:

“Fırsatçılık aslında insanın en büyük ve en önemli fırsatı tepmesinden başka bir şey değildir.” Düşe kalka büyüyen ve yaşayan insanın, hayattan alacağı en önemli ders şudur:

“Düşmez kalkmaz bir Allah.”

Fırsatçı meymenetten uzaktır, bereketten ıraktır, onun başına ne gelse haktır. Fırsatçı çıkar caddesinin çıkmaz sokaklarında insanlığını kaybetmiştir. Bundan dolayı toplumuna, tarihine, kültürüne karşı ayıp etmiştir. Fırsatçı belki cüzdanını şişirmiştir. Fakat vicdanını ayağa düşürmüştür. Servetin esiri, paranın kölesi olan fırsatçı maddenin de bağımlısıdır.  Menfaat yolunda bir an olsun düşeceğini düşünmeden hırs atını mahmuzlayan çıkar yolcusu hiç düşünmediği bir anda iflas çukuruna düşmekten kurtulamayacaktır.

Bugün evlerine ödemeye güç yetmeyecek kiralar isteyen  bir kısım ev sahipleri kaderin cilvesi gereği bir gün kiracı olduklarında oturacakları evlerin kirasını ödemeye güç getiremeyeceklerdir. İşte o vakit ‘’kendim ettim kendim buldum’’türküsünü  söylemenin ve dinlemenin insana hiçbir fayda vermediği gündür.

Ey sevgili dostlarım!

Allah sizin sayınızı arttırsın. Anlattığınız hazin hatıralar bana neler yazdırdı böyle. Şahsen ne kimseye öfkelendik, ne kimseye kızdık. Kanayan yaramızı devlet, millet, memleket meselesidir diye yazdık. Gayemiz üzüm yemektir, hem de Tarsus Beyazı.