19 Haziran 2017

Fitneyle savaşmak

İnsanların kalplerine ve beyinlerine ekilen fitne tohumları her daim beslenmekle birlikte, bazı tohumlar büyümüş ve dinine, değerlerine, hizmet için koşturan atalarına karşı öfkeli, batının evrensel diye yutturduğu değerlere inanarak her türlü fitne hareketi için hazır bir kitle oluşturulmuştur. Nice gençler başta daha “ılımlı” gözüken sosyalist, kemalist ideolojilerle tava getirilip, oluşan kitle arasından bir adım ileri çekilebilenler pkk, dhkp-c gibi şeytani örgütlerin bünyesinde ateşe atılmakta ve kendileri de birer yakıcı ateş haline getirilmektedir. Kırmızı fularlı kızın hazin öyküsü anlayabilenler için gözler önündedir.

Yapmamız gereken: “…Ortalıkta fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın…” (Enfal 39) ayetindeki emir üzere devlet ve millet olarak fitneyle savaşmamızdır. Kuvayı-ı Milliye gibi küçük gruplar halinde milis savaşı veren bir sistemden düzenli orduya geçer gibi; disiplini ve iyi koordine olmuş milli bir birlik sağlamalıyız.

İlk yapılması gereken fitne kaynaklarını bilmektir. Televizyonu açtığımızda gördüğümüz onlarca özel kanal, izlediğimiz haberler, seyrettiğimiz filimler, diziler, klipler, okumak istediğimiz popüler kitaplar, dergiler v.b. herbiri farklı formatlarda, birbirinden ayrı gözükseler de bütün dünyada birbirleriyle irtibatlı ve aynı şeytani amaç için çalışan, küresel medya ağının %96'sını kontrol eden 6 büyük medya şirketine aittir. Bu şirketlere resmi olarak bağlı bulunmasa dahi aynı fitne hareketi içerisinde, aynı paralelde çalışan daha pek çok medya şirketi bulunmaktadır. Mesela bugünlerde devam eden hainliğe destek yürüyüşü, hemen ilk günlerinde medya devlerinin ilgisini çekti. Yerli fitne sözcüleri de bu durumu “Adalet yürüyüşü dünya medyasında geniş yer buldu” şeklinde sevinçle haberleştirdi. Milyarlarca insan bir ahtapotun kolları gibi hayatımızı sarmış küresel ölçekte bir fitne merkezi tarafından olan değil, görmemizi istedikleri algı oluşturularak böyle manipüle edilmektedir.

İşte bugün kentlere sıkışmış insanlar, dünyada ki pek çok kötülükten doğru bir şekilde haberdar bile olamamaktadırlar.  Arakan buna acı bir örnektir. Arakanlı Müslümanların uğradığı akıl almaz zulümler ancak satır aralarında ve çok nadiren haber yapılmaktadır. BM suskundur. Bölgeye yardım bile ulaştırılamamaktadır. Ve en acayibi de bu zulümleri yapan ve göz yuman Myanmar devletini yöneten kişi Nobel barış ödülüne sahip olmasıdır.

İnsanların bilinen kötülükler karşısında bile kendi iç dünyalarında yaşadıkları çaresizlik ve etkili bir çözüm için duydukları manevi açlık duyguları sömürü altındadır. Green Peace mesela, günlük 50000 dolar bağış geliri olan bu çevreci popüler kuruluşun aslında yaptığı aman aman bir şey yoktur. Söz ettiğimiz medya tarafından yeri geldikçe yaptığı şovlarla öne çıkarılmaktadır. Yapılan, ajitasyonlarla toplanan bağışların samimi ve doğal çevre hareketlerine akmasının engellenmesi ve insanların betonların arasında yaşarken bile, çevre için bir şeyler yaptığının zannetmesinden ibarettir.

Bunun gibi özellikle uluslararası düzeyde çalışan ve fitne medyası tarafından desteklenen, BM,  Dünya Bankası, UNİCEF gibi resmi veya sivil diğer organizasyonların faaliyetlerinin samimi ve güvenilir olduğunu asla söyleyemeyiz.

Gezi benzeri çevreci hareketlerin, muhalif görünümlü siyasi ve fikir hareketlerinin, sendikaların ve hümanist kuruluşların çoğu dâhil, amaçlarının çevreyi ve insanı ihya etmek olduğunu söyleyemeyiz.

Bu sebeple fitnelere karşı, kısa zamanda doğru bilgiyi işleyerek doğru bir akış üretip, kamuoyuna ulaştıracak bir medya ağına sahip olmak elbette önemlidir. Ancak daha önemli olan insanları vicdani duyarlılıklarını sömüren sahte kuruluşların güdümünden kurtarabilmek için samimi ve etkin çalışacak gerçek kuruluşların oluşturulmasıdır. Ayrıca küresel talana karşı her yönüyle direnebilmeli, sanayileşme, büyüme adına yıkıcı politikalar desteklenmemelidir. Bu politikaları desteklemenin toplum üzerindeki adalet ve güven duygusunu zedeleyeceği ve fitnecilerin elini güçlendireceği açıktır.

İnsani yardım konularında ümmetin başarılı bir gidişi olduğundan evvelden bahsetmiştik. Ancak muhalif ve çevreci organizasyonlarda 28 Şubatçı faşist baskıların ve münafık hareketlerinde etkisiyle çok yetersiz kalındığı için; gençlik, fitneci çevrelerin ağına kolaylıkla düşebilmektedir.

Faşist baskıların azaldığı ve münafık hareketlerin çözülmeye başladığı bu zamanda diriliş için hareket bekleyen milli gençliği ateşleyecek platformların ve yeni organizasyonların adımı biran önce atılmalıdır.

Allah kaliteli kullarını bir araya getirip seferber etsin. Âmin.