08 Kasım 2020

FRANSA; SOYKIRIM, KAN VE GÖZYAŞI İLE YAZILAN BİR TARİH

Tarihi hep katliam ve soykırımlarla dolu bir Fransa, inandığı Laisizme aykırı olsa da bugün İslam Dünyası için Kural belirlemeye ve İslam'ın İlahi değerlerini Seküler yorumlarla yozlaştırmaya çalışması Müslüman Dünya nezdinde hiçbir anlam ifade etmemektedir.

Dün Doğu Akdeniz'de Yunanistan üzerinden, bugün ise Kafkasya'da Ermenistan'la bölgenin siyasi ve Jeopolitiği ile oynanmaktadır. Fransa, Tarihsel genlerinden kaynaklı sömürge döneminden kalma Refleks ve Emperyal bir siyaset ile Orta doğu ve Kafkasya da Medeni dünya adına karanlık bir gelecek hesabı yapmaktadır.

Zira, Geçmişte Sözde Medeni Dünya adına Fransa'nın Afrika ve Orta Doğuda yaptıkları, gelecekte de aynı medeni Dünya adına neler yapabileceği hakkında bize bir fikir vermektedir.

İlk olarak, 1524'te başlattığı sömürgecilik faaliyetleriyle Afrika'nın batısında ve kuzeyinde 20'den fazla ülkeyi işgal edip sömürgeleştiren Fransa, 300 yıl boyunca Afrika'nın yüzde 35'ini kontrolüne aldı.

Beş asır süren kolonyal dönemde ve özellikle İkinci Dünya Savaşı'nın ardından kendisine karşı bağımsızlık mücadelesine girişen ülkelerde bu ayaklanmaları şiddetle bastıran Fransa 2 milyondan fazla Afrikalıyı katletti.

İkinci Dünya Savaşı bitmeden kısa zaman önce bağımsızlık vaadiyle Fransa saflarında savaşan Cezayirlilerin başlattığı gösterilerde binlerce Cezayirli, Fransız askerleri tarafından öldürüldü.

Tarihe "8 Mayıs 1945 Setif ve Guelma" katliamı olarak geçen olaylardan, Cezayir'in bağımsızlığını kazandığı 1962'ye kadar Fransa kaynaklı şiddet olayları sistematik şekilde devam etti.

Cezayir'in kendi mahalli kimliğinin dışında 300 yıllık Osmanlı tarihinin de büyük ölçüde ortadan kaldırılmasına neden olan Fransa, ülkede birçok kültürel ve dini eseri kendi tasarrufunda istediği gibi dönüştürdü.

Fransa siyasi nüfuz sahibi olduğu ülkelerde de büyük insan hakları ihlallerini gerçekleştirirken bunu yine Medeni Dünya adına yapıyordu.

İnsanlık tarihinin en büyük soykırımlarından kabul edilen, 800 bin kişinin öldüğü 1994 Ruanda soykırımında da Fransa'nın rolü çok netti.

Ruanda soykırımından hemen önce bölgedeki Fransız askerlerinin aldıkları istihbaratları değerlendirmeyerek bölgeden ayrıldığı, bazı Fransız askerlerinin ise bizzat katliamlara destek verdiği uluslararası raporlarla belgelenmişti.

Fransa, 23 Haziran'da Ruanda'nın güneybatısında sığınmacılar için güvenli bölge oluşturmak amacıyla Turkuaz Operasyonu'nu başlattı. Ancak, soykırımı engellemek yerine soykırımı yapan Hutu hükümetine silah ve bilgi sağladı.

Bundan dolayı Fransa'nın aleyhine halen devam eden birçok uluslararası dava bulunuyor.

Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand, Le Figaro gazetesine 1998'de verdiği mülakatta, "O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil." ifadesini kullanması halen Medeni Dünyaca da bilinen bir gerçektir.

Afrika'da Müslüman bir ülke olan Çad, 1900 yılında Fransa tarafından işgal edildi.

Çad'a yerleşen sömürgeci Fransız kuvvetleri Müslüman halka ve İslâm dinine karşı savaş başlattılar. Ülkedeki bütün camiler, Kuran kursları, medreseler, din eğitim merkezleri, dini cemiyetler, kütüphaneler yıkıldı. İslami eğitim yasaklandı. Bütün dini vakıf ve cemiyetler kapatıldı. Burada görev yapan öğretmenler, imamlar ve öğrencilerin birçoğu mahkûm edildi. Bazıları yapılan baskınlarda şehit oldu, bazıları da çöle ve dağlara kaçmak zorunda kaldılar. Tutuklanan din âlimlerinin çoğu işkence altında öldürüldüler.

Dini hayatın yeniden düzenlenmesi amacıyla bir konferans düzenlediğini ilan ederek ülkedeki tüm İslam âlimlerini Abese şehrine davet etti. Davete 400 Müslüman âlim katıldı. Ancak bir Fransız komiserin yönetiminde Fransa ordusundan yüzlerce cellat toplantı yerini kuşattı. Bu cellatlar, ülkenin her tarafından toplantıya gelmiş olan âlimlere saldırdılar. Bütün âlimler öldürüldü. Katiller gittiğinde her taraf kesilmiş ve doğranmış insan cesetleri ile dolmuştu.

Fransa'nın Müslüman âlimlere yönelik bu katliamı bir yürek sızısı olarak Müslümanların hafızasında halen canlı durmaktadır.

Bu derece kirli bir sicile sahip bir Fransa nın Kültürel olarak Müslüman Dünyasına müdahale etme ve Söz söyleme hakkını kendinde bulması, bir tarafı ile İslam dünyasının yabancısı olmadığı Kültürel emperyalizm ile açıklansada,  300 yıldır islam coğrafyalarına yönelik savaş, sömürge kültürü, şiddet ve katliamların farklı bir versiyon ile canlandırılmak istenmesidir aslında.   

Vesselam.